“Erkeğim hesabı öder”

İki haber gördüm. Biri tavsiyeydi...

Haberin Devamı

“Zahide Yetiş’ten kadınlara mutluluk tavsiyesi” başlığıyla okudum o haberi.
Demiş ki Zahide Yetiş: “Kızlar! Mutlu olmak istiyorsanız ya sizden bir adım önde bir adam bulacaksınız ya da bir adım gerisinde durabileceğiniz birisiyle olacaksınız.”
Birçok kişi itiraz edebilir bu fikre.
Yani öndeyse kadın neden geri çeksin ki kendini diyebilirsiniz.
Ama günümüz dünyasında, kadın önde olursa (bu her konu için geçerli) erkekler içlerinde bir baskı, gizlice bir ezilme hissi, sessizce bir boğulma duygusu yaşıyorlar.
Bu da içeride patlamak üzere olan bir volkan yaratıyor.
Sonrasında türlü türlü şiddetler çıkıyor ortaya.
Bunu kaldırabilecek adam yok mudur?
Tabii ki vardır.
Ama arada bulasın.
Ama erkek bir adım öndeyse ve hamuru da iyiyse o erkeğin o zaman daha sağlıklı gidiyor ilişkiler.
Bakın şarkıcı Ceylan da demiş ki, “Erkeğim hesabı ödeyecek. Benim elime bakmayacak.”
İşte böyle bir dünyadayız.
Yapacak bir şey yok.
Doğru söylüyor Ceylan.
Hesabı erkek öder, tartışmaya kapalıdır.
Günümüzde erkeklerin iş çok zor, ileride ne olur?
Değişir mi bilemem...
Ama şimdilik durumlar böyle!

Haberin Devamı

Sonu yatak döşek

Bunu meslek edinenler var.
Dikkat, çok tehlikeli.
Bununla gurur duyanlar var.
Aman ha çok can sıkıcı!
‘Stalk’culuktan bahsediyorum.
“Ben iyi stalker’ım, benden daha iyi stalker yoktur” diye gezmeyin ortalıkta.
Stalker’lığın sonu hastalıktır, yataklara düşmektir, paranoyadan dişlerini sıkmaktır.
Çünkü bu işin sonu yoktur.
Keşke ‘fake’ hesaplar yasaklansa da şu stalk’culuk da bitse...
Keşke...

Ne gördüm

“Erkeğim hesabı öder”

Gencinden yaşlısına herkes sokaktaydı.
Herkes en güzel kıyafetlerini giymişti.
Kırmızı beyazdı her yer.
İki araçtan birinde cumhuriyet marşları çalıyordu.
İstanbul’da Boğaz hattına akın vardı.
Herkes bayraklarıyla, dizler titreye titreye boğazdan geçen donanmayı selamlıyordu.
Gökyüzündeki uçakları alkışlıyordu.
Çocuklar da uyumadı pazar akşamı.
E 100’ncü yıl bu!
Bu enerjimizi yeniledi, negatifliğimizi aldı içimizden.
Nice 100 yıllara olsun!

Haberin Devamı

Kutlanmaz mı yahu?

Normal günlerde sahnede marş okunması, sloganlar atılması falan pek bir anlam taşımıyor.
Ama!
29 Ekim haftasında sahneye çıkıyorsan, 100’ncü yılsa üstelik ve seni izlemeye gelen çoşkulu bir kalabalık varsa orada, kutlayacaksın bu bayramı!
O coşkuyu daha da körükleyeceksin.
Özcan Deniz sahnesinde 10. Yıl Marşı’nı söylememiş...
Sahne bitince de yuhalanmış, çatal bıçakla tabaklara vurmuş onu izlemeye gelenler.
Tepkilerini böyle dile getirmişler.
Çok şaşırdım.
“Vardır bir bildiği” diyemiyorum çünkü bu işin bir bileni bir bilineni olmaz, olmamalı.
Diyorum ya bu 100. yıl...
Hepimiz zorundayız

Geçen hafta

En keyif aldığım
ÇABA Derneği ve Fairmont Quasar İstanbul hafta içinde Cumhuriyet’in 100. Yılı için bir balo düzenledi. O balonun geliri de ÇABAÇAM Eğitim Birimi’ne aktarıldı. İçinde olmaktan çok gurur duyduğum, çok keyif aldığım bir gece yaşattılar bize.
O yüzden haftanın en sevdiğim işi, son dönemlerin en görkemli balosuydu Fairmont Quasar ve ÇABA Derneği’nin ortaklaşa çalışması...
En mide bulandıran
Hayranının cep telefonunu yere fırlatıp kırdığı için eleştirilen Can Yaman konuşmaya devam etmiş.
Bu sefer demiş ki, “Bana akıl fikir verecek beni eleştirecek konumda bile değilsiniz.”
Biri de çıkıp sen kimsin? Sen nesin de kendi ülkenin halkıyla böyle dalga geçmeye çalışıyorsun demiyor ya...
Ahh ahh... Bu da benim için haftanın en nefret ettiğim olayı oldu.

Yazarın Tüm Yazıları