Misafir odasından Pinterest çağına

Misafir odalarını bilirsiniz. Anneler bu odaları her daim özenle korur.

Haberin Devamı


Çünkü bu odalar sadece misafirden misafire açılır.
Buradaki mobilyalar evin geri kalanındakilere göre daha pahalıdır.
Oturamaz, üzerinde pizza yiyip TV karşısında şekerleme yapamazsın.
Yemek masasının arkasındaki devasa büfeden görünen kristal çay bardakları da yine sadece misafir gelince kullanılır.
Bir 80’ler alışkanlığı olan sigaralık ve büfenin bir yerinde duran viskileri de unutmayalım.
Kısacası misafir odaları kutsaldır ve bu misafir odası kültürü hâlâ bir şekilde devam ediyor.
Çocukluğunda bu kültürden bunalmış olan orta ve yeni nesil ise şu anda evlerinde Pinterest çağını yaşıyor.
Pinterest’ten gördüğü dolabı, kanepeyi, sehpayı marangoza yaptırıp 1+1 evinin her noktasını birer Instagram köşesi tadında döşüyor ve bu yamalı tarzı misafire değil, fotoğraflamak suretiyle halkın “like”ına açıyor.
Bir ara IKEA çılgınlığı vardı malum, şimdi onun yerini bu Pinterest köşeleri aldı.
Peki nereden daldım bu konuya?
İç mimar Hakan Helvacıoğlu’nun hafta içi verdiği davetteki konuşmalar dolayısıyla...

NET ÇİZGİLERİMİZ YOK

İstanbul’un önde gelen mimar ve tasarımcılarını Nippon’un bir projesi vesilesiyle bir araya toplamıştı Hakan.
Haliyle o kadar mimarı bir arada bulmuşken “ev kültürü”nün nereden nereye geldiğini konuşmamak olmazdı.
Konuştuk da...
Varılan ana fikir şu:
Evi için bir iç mimarla çalışmak isteyen müşterilerin -anladığım o ki- kafası hâlâ

Haberin Devamı

karışık. Hem tasarım bir şeyler olsun istiyorlar hem de olaya fazlasıyla müdahil olup “Bence şurası şöyle olsun” diye diye canından bezdiriyorlar mimarları.
Elbette ne istediğini bilen ve tamamen teslim olan müşteriler de oluyormuş.
Ama sayıları az.
Çünkü ev tasarlama kültürü bizde çok da eskiye uzanan bir durum değil.
Bir İskandinavlar gibi net çizgilerimiz yok.
Her dönem başka bir akımın peşinden sürüklenmiş durmuşuz.

“ÖZAL TÜRKİYE’SİNİN ALTIN ÇAĞIYDI”

Bu sürüklenme durumunu Rana Korgül’e verdiği röportajda (Yuzu/Kış sayısı) Hakan Helvacıoğlu’nun kendisi güzel özetliyor aslında:
“90’ların başında Özal Türkiye’sinin altın çağıydı ve büyük evler, ilk villa siteler oluşmaya başlamıştı.
Dışa açılmanın cezbedici alım ve ürüne ulaşma imkanıyla beraber pahalı ev tasarımı talebi oluşmuştu.
Stilize edilmiş Türk mimari çizgisi yeni Art Deco ve çağdaş mobilya tasarımıyla destekleniyordu.
Klasik antika mobilya ve objelerin altın çağıydı.
Mekan tasarımcıları antika tarihini öğrenmek zorunda kalıyordu.
Evler çok büyük, fonksiyonel ve görkemliydi. Elbette o dönemin beğenilerine göre.
Bu kalıp içinde yetişmiş ve alışkanlıkları oluşmuş bir tasarımcı olarak, bu dayatma beğeni ve beklenti çizgisinden çıkıp özgün ve özgür kişiliğimi bulmam zaman aldı.”

Haberin Devamı

Misafir odasından Pinterest çağına

“SIĞ ALGILANDI”

Aynı röportajda Hakan şunu da söylüyor:
“Yıllar içinde iç mimarlık kavramının dekorasyon yanılgısından çıktığını görmek çok sevindirici!
Çünkü yıllarca mimarlık kabuk, iç mimarlık ise onarım ya da dekorasyon olarak sığ algılandı.”
Sonuç olarak
derim ki, siz siz olun bir iç mimara Pinterest’te gördüklerinizi referans göstererek ev tasarlatmak istemeyin.
Bırakın, o kendisi hayal etsin.

Burası da neresi?

Helvacıoğlu’nun daveti şehrin ilginç bir noktasındaydı.
Seyrantepe’de, oto tamircilerinin ortasındaki bir binada.
Doğrusu taksiden inerken söylendim, “Nereye geldim ben?” diye.
NG Loft adı verilmiş binanın içine girince de şaşırdım.
Baştan sona tasarlanmış, Sanayi 313 tarzı bir yer çıktı karşıma.
Bu taraflar daha çok moda fotoğrafçılarının stüdyolarıyla bilinir.
Anlaşılan o ki Sanayi Mahallesi gibi bu civar da yavaştan dönüşmekte...

Haberin Devamı

Misafir odasından Pinterest çağına

Yazarın Tüm Yazıları