PKK/DEM ile Somali tezkeresine “Hayır” oyu veren CHP’li Namık Tan’ın sözleri ile bunu bir kez daha gördük. 2010’da Deniz Baykal’a FETÖ’nün kaset kumpası sonrası Kılıçdaroğlu ile başlayan bu süreç Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu gibi ürünler vermeye devam ediyor, edecek...
‘KUMDAN KİBİR KULELERİ’ DAĞILDI
Tuhaf olansa, yandaşlarının CHP Milletvekili Namık Tan’ın TBMM’de “Mavi Vatan masaldır” sözlerine gösterdiği tepki. Sanki ilk kez bir CHP’li politikacı ‘Mavi Vatan’a dil uzatıyormuş gibi eleştiri üzerine eleştiri yaptılar. Geleneksel ve sosyal medyada kendisini herkesten akıllı zanneden “kumdan kibir kuleleri”; CHP’nin 2010’dan beri milli meselelerde baş aşağı gidişine, PKK terör örgütünün siyasi kolu PKK/HDP-DEM ile işbirliğine, verdikleri oylarla FETÖ iltisaklı kişilerin milletvekili olmasına seyirci ve sessiz kalan ünlü ünsüz, asker, bürokrat, siyasetçi, gazeteci kim varsa eleştiriye başladı.
Namık Tan “Mavi Vatan masaldır” diyene kadar CHP’deki ele geçirilişine, değişim ve dönüşüme gözlerini kapatan “fikir körleri” sadece kutuplaşma ve nefret üzerine kurdukları söylemleri ile birlikte kendileri de değişip dönüştüler.
ÇÜRÜME VE ÇÖZÜLME
Atatürk’ü maske olarak kullanan bu kişiler küresel sistemin ele geçirdiği CHP’nin politikalarının, kadrolarının çürüyüp çözülmesine hem sessiz kaldılar hem de omuz verdiler.
Namık Tan’ın “Mavi Vatan masaldır” sözü “kumdan kibir kulelerini” yıkan küçücük bir dalga gibi hayal dünyalarını altüst etti. Kule değil kum olduklarını görüp bazıları “CHP’deki değişimi” fark ediverdi (!)
Kulaklarına inanamayanları mı ararsın, okuduğuna inanamayanı mı?
Elbette bunun “konjonktürel” bir nedeni var; önce ondan bahsedeyim...
Türk Silahlı Kuvvetleri, Pençe-Kilit operasyonuyla yılbaşından bu yana Irak’ın kuzeyinde 726 PKK’lı teröristi etkisiz hale getirdi. Yedi aylık dönemde Suriye’de de 795 terörist öldürüldü. 1 Ocak 2024’ten bu yana Irak ve Suriye’de öldürülen PKK’lı terörist sayısı 1.521’e ulaştı. Türkiye, sınır içinde olduğu gibi PKK terör örgütünün Irak ve Suriye’deki inlerini yerle bir etmekte kararlı.
Nitekim 26 Temmuz günü gece yarısından sonra Milli Savunma Bakanlığı’nın Irak’ın kuzeyinde bulunan Gara, Kandil ve Asos bölgelerindeki mağara, sığınak, barınak, depo ve terör örgütünün kullandığı tesislerden oluşan 25 hedef imha edildiğinin açıklanması terör Türkiye’nin inlerine kilit vurmadaki kararlılığını gösteriyor.
DİPLOMASİ
Sadece askeri değil diplomatik gücü de kullanan Türkiye, Irak hükümeti ile işbirliği ve Suriye ile diyalog girişimleri ile terörü bitirme kararlılığını sergiliyor. Irak’ta PKK’nın yasaklı örgüt haline getirilmesi bu işbirliğinin sonucu.
Suriye’nin petrolünü çalan PKK/YPG’ye karşı adımlar da sıklık kazanıyor. Rusya, Esad ile görüşerek Türkiye ile diyalog sürecine katkıda bulunuyor. Hem Irak hem Suriye’nin toprak bütünlüğüne öncelik vererek, ABD’nin paralı uşağı PKK unsurlarının her iki ülkeden temizlenmesi konusunda somut önerilerde bulunuyor.
SURİYE’NİN ÇALINAN PETROLÜ
Irak yönetimi bunları anladı ve Türkiye ile işbirliğine girişti. Dışişleri Bakanı
Gazze’de 292 gündür çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 40 bine yakın insanı acımasızca katleden soykırım suçlusu İsrail Başbakanı Netanyahu’nun yalanlarla dolu 45 dakikalık konuşması Amerikan Kongre üyeleri tarafından 5O’si ayakta olmak üzere toplam 79 kez alkışlandı. Daha önce hiçbir yabancı devlet adamına kısmet olmayan ve tarihte bir ilk olarak, dördüncü kez ABD Kongresi’nde kürsüye çıkan Netanyahu’nun yalanlarla dolu kanlı tiradı alkışların fazlalığından dolayı bir saati buldu.
SAVAŞ SUÇLARINDAN YARGILANIYOR
Savaş suçları ve soykırım nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanan ve hakkında tutuklama istenen Netanyahu, hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçi Parti’nin davetiyle gerçekleştirdiği konuşmasında dünyanın gözüne baka baka yalanları sıralarken, dinleyen Kongre üyelerinin çığlıkları alkış seslerine karıştı. Bir kişi hariç; ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Rashida Tlaib...
Filistin kökenli Tlaib, elinde tuttuğu “Savaş suçlusu” ve “Soykırım suçlusu” yazılı küçük pankartla tek başına Netanyahu’yu protesto etti. Devasa ABD sistemi içinde sanki tek başına mazlumların ve hakikatin sesi gibiydi.
GURURLU SİYONİST BIDEN’A TEŞEKKÜR
Netanyahu konuşmasında suç ortağı ABD başkanlarını unutmadı; işlediği soykırım suçuna verdiği destekten dolayı hem eski ABD Başkanı Trump’a hem de mevcut ABD Başkanı Biden’a ayrı ayrı teşekkür etti. İsrail ile ABD arasında öylesine özdeşlik kurdu ki; ABD mi İsrail’i, İsrail mi ABD’yi ağırlıyor, ABD Kongre üyeleri mi Netanyahu’yu, Netanyahu mu ABD Kongre üyelerini ağırladı anlamak zordu.
7 Ekim 2023’teki Hamas’ın saldırılarının ABD’deki 1941 Pearl Harbor ve 2001 İkiz Kule saldırılarına benzediğini savunan Netanyahu, ABD Başkanı Joe Biden’a Gazze saldırılarında İsrail’e verdiği destek ve “gururlu bir Siyonist” olduğunu söylemesinden dolayı teşekkür ederken Siyonizmin bayrağını ABD’nin başkentine dikti.
HER YALANDA
Katz, Türk Dışişleri Bakanlığı’nın sert karşılık verdiği mesajında şunları yazdı: “Erdoğan, İsraillilerin öldürülmesi için Hamas’ın terör hücrelerine silah ve para yardımında bulunuyor. İsrail İç Güvenlik Servisi Shin Bet, Zeit Üniversitesi öğrencisi olan Hamas terör hücresi elemanlarını ele geçirdi. Söz konusu hücre Hamas’ın Türkiye’deki karargâhı tarafından komuta ediliyordu. Yakalanan teröristler edindikleri askeri eğitim, silah ve binlerce dolarla İsrail’de terör saldırısı yapmayı tasarlıyorlardı. Erdoğan, radikal ve antisemit bir ideoloji uğruna Türkiye’yi terörü destekleyen bir ülke haline getirip İran’ın başını çektiği şer eksenine yaklaştırıyor.”
MOSSAD’IN HEDEFİ: FİLİSTİNLİLER VE ARAPLAR
2009’dan beri soykırımcı İsrail, Türkiye’yi İran ile yakınlaşmakla suçlar hatta Türkiye’de kullandığı Fetullahçı Terör Örgütü üyesi savcı ve polisler üzerinden Selam Tevhit Operasyonu gibi gizli soruşturmalarla devlet ve hükümet yetkililerinin telefonlarının dinlenmesini içeren kumpas operasyonlarının temelini atardı. Belli ki İsrail, Türkiye’ye yönelik aynı iftira kampanyasını yeniden başlatacak. İsimleri kamuoyu tarafından bilinen vatan hainleri de kısa süre içinde devreye girecektir.
Aslında İsrail Dışişleri Bakanı Katz’ın mesajı tam olarak İsrail gizli servisi Mossad’ın Türkiye’deki ajanlık faaliyetlerini tarif ediyor.
MİT’in tespitlerine göre Mossad, Türkiye’de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve yabancı uyruklu kişilerden oluşturduğu hücreler ile casusluk faaliyetleri yürütüyor. Hedef olarak da kaçırmayı ya da öldürmeyi planladığı Filistinli ve Arapları seçiyor. Öyle ki Mossad hedef aldığı Filistinli ve Arapları takip ettirdiği ajanları arasında Türkiye’de yaşayan Filistinliler de yer alıyor.
Tespitlere göre, İsrail istihbarat örgütü; aralarında eski emniyet görevlileri ve dedektiflik yapan kişilere, hedef aldığı isimleri takip ettirip haklarında detaylı bilgi toplaması karşılığı para veriyor. Yurtdışında Mossad ajanı ile çevrimiçi görüşmeler yapan Türkiye’deki casusluk şebekesi yöneticileri ile yurtdışında görüşmeler yapılıyor, ajanlık karşılığı ödemeler ya elden ya da kripto para sistemi ile yapılıyor.
Trump, “Dosyaların tamamını yayınlamasam da ‘çok sayıda’ dosyayı redakte edilmiş halde de olsa yayınladım. Geri kalanını yayınlamamamı tercih ettiler, ama bu en erken zamanda yapılacak. Saygı duyduğum insanlar benden ricacı oldu, ama bana soranlar CIA personeli değildi, muhtemelen bu cinayetin arkasında CIA vardı. Dosyaların yayınlanması çok ilginç olacak” dedikten yaklaşık 1 ay sonra 13 Temmuz 2024 günü tıpkı Kennedy’ninkine benzer suikastla öldürülmek istendi.
TRUMP’DAN KENNEDY’Yİ KORUYUN MESAJI
Kürsüde konuşurken başını yana çevirmesi, sağ şakağından başını delip geçecek tüfek mermisinin kulağını sıyırarak yaralı da olsa kurtulup hayatta kalmasını sağladı. Öldürülmüş olsaydı akıbeti gibi, suikast dosyası da tıpkı Kennedy’ninki gibi yalan ve dezenformasyonla karartılacaktı.
Trump, kendisine suikastın neden ve kimden geldiğini biliyormuşcasına iki gün sonra sosyal medyadan 1963’te suikasta kurban giden 35. Başkan John F. Kennedy’nin yeğeni Robert F. Kennedy Jr’ın ‘derhal’ koruma altına alınması gerektiğine dair şu mesajı paylaştı:
“Bugün dünyada olup bitenler ışığında, Robert F. Kennedy Jr.’ın derhal Gizli Servis koruması almasının zorunlu olduğunu düşünüyorum. Kennedy ailesinin geçmişi göz önüne alındığında, bunun yapılması gereken, doğru bir şey olduğu çok bariz!”
BABASI VE AMCASI ÖLDÜRÜLEN KENNEDY
Robert Kennedy Jr
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi’nin mezuniyet töreninde, 40 yıl boyunca devletin “kılcal damarlarına” sızan Fetullahçı Terör Örgütü’ne yönelik 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası yürütülen temizlik çalışmalarına dair şu rakamları vermişti:
“Başta güvenlik birimlerimiz olmak üzere FETÖ’nün 40 yıldır gizlice sızdığı kurumlarımızı büyük ölçüde örgüt mensuplarından arındırdık. 15 Temmuz’da Silahlı Kuvvetlerde görev yapan 32 bin 189 subayın 10 bin 468’i, yani yüzde 33’ü ordumuzdan atıldı. Kurmay subaylarda durum çok daha vahimdi.
Çünkü örgütün 80’li yıllardan itibaren özellikle hedefe koyduğu ve zamanla çöreklendiği yerlerin en başında harp akademileri, yani kurmaylık sistemi geliyordu. 1886 kurmay subayın 1524’ü, yani yüzde 81’i FETÖ’den ihraç edildi. Mesela Deniz Harp Akademisi’nin 1’inci ve 2’nci sınıflarında eğitim gören kursiyerin tamamının ilişiği kesildi.”
FETÖ, 40 yıl boyunca elebaşının talimatıyla eğitimde, yargıda, Emniyet’te, TSK’da, bürokraside hatta MİT’te sinsice örgütlendi. OHAL kapsamında 120 bine yakın FETÖ mensubu ihraç edildi.
KURMAY SUBAYLARIN YÜZDE 81’i FETÖ’CÜ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TSK’daki FETÖ temizliğine dair açıklaması ise çok çarpıcıydı. Bir ordunun geleceği anlamındaki kurmay subaylarda ihraç oranının yüzde 81’e ulaşması ise Türkiye’nin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kaldığını göstermesi bakımından çarpıcıydı. Biraz daha araştırınca çok daha çarpıcı bilgilere ulaştım.
TSK genelinde Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığında 15 Temmuz 2016 itibarıyla 1886 kurmay subay varken bugüne kadar 1524’ü yani yüzde 81’i ihraç edildi.
15 Temmuz 2016 itibarıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda (KKK) 921 kurmay subay varken bunların 720’si ihraç edildi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda (DKK) 420 kurmay subay varken bunların 346’sı ihraç edildi. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda (HKK) ise toplam 545 kurmay subayın 456’sı ihraç edildi.
“ABD eski Başkanı ve yapılacak seçimlerde başkan adaylarından olan Donald Trump’a, Pennsylvania eyaletindeki kampanya etkinliği sırasında düzenlenen saldırıyı en güçlü biçimde kınıyoruz. Söz konusu suikast girişimi, aynı zamanda halkın iradesine yapılmış bir saldırıdır. Demokratik siyasete şiddet, darbe ve diğer gayrımeşru yollarla müdahale edilmesi kabul edilemez. ABD’de düzenlenecek seçimlerin huzurlu bir ortamda gerçekleşmesini temenni ediyoruz.”
Tam da ABD’nin arkasında olduğu Fetullahçı Terör Örgütü’nün giriştiği 15 Temmuz’un yıldönümüne denk gelen kınama mesajında, “ABD”, “Pensilvanya” ve “darbe” kelimelerinin geçmesi ilginç bir tesadüf olsa gerek.
ABD VE DARBE
Aslında dünyanın herhangi bir yerinde askeri darbe olduğunda gerçek fail olarak akla ilk Amerika Birleşik Devletleri gelir. ABD’nin belgelenmiş şekilde darbeler tarihindeki rolü hakkında kitaplar, belgeseller itiraflar arşivlerde tazeliğini koruyor. En son eski Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, kendisini “başka ülkelerde darbe planlamalarına yardımcı olmuş biri” olarak tanıtarak itiraflarda bulunmuştu.
ABD’NİN SUÇLARI
Türkiye ise 15 Temmuz darbe girişiminin faili olarak Fetullahçı Terör Örgütü’nün rolünden ne kadar eminse, bu vatan haini örgütü topraklarında korumaya alan ABD’nin 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki ABD olduğundan o kadar emin.
O gece sadece Fetullahçı Terör Örgütü değil, arkasındaki güç olan, hala onu koruyan ve kullanan Amerika Birleşik Devletleri, soykırımcı İsrail ve Almanya dahil bazı Avrupa ülkeleri yenildi.
Yunan işgali zamanında bile düşmanın el süremediği Türkiye Büyük Millet Meclisi, içimizdeki vatan haini Fetullahçı Terör Örgütü mensupları tarafından F16’dan uçaklarıyla bombalandı. Türkiye Cumhuriyeti devleti böylesine kahpe bir terör örgütüne karşı hukuk içinde kalarak mücadelesini verdi ve hala veriyor.
705 BİN KİŞİYE FETÖ’DEN İŞLEM
Vereceğim rakamlar FETÖ ile mücadelenin büyüklüğünü ve hukuki yönünü gösterecektir. Bugüne kadar 704 bin 967 kişi hakkında yasal işlem yapıldı. 357 bin 204 kişi hakkında takipsizlik kararı verildi, 263 bin 117 kişi hakkında mahkemelerin verdiği kararların dağılımı şöyle; 125 bin 435 kişi ceza alıp mahkum oldu, 104 bin 334 kişi hakkında hükmün açıklanması geri bırakıldı,104 bin 334 kişi ise beraat etti. Halen soruşturması devam eden kişi sayısı 61 bin 732, yargılaması devam eden kişi sayısı ise 22 bin 914.
Bu genel rakamları vermemin nedeni, FETÖ ile mücadelenin hukuk içinde yürütüldüğünü, suçlu ile suçsuzun ayrıldığını birilerine anlatmak için.
SAHTE MAĞDURİYET ALGISI
Oysa firari FETÖ mensupları ve onların sözcülüğüne soyunan bazı muhalefet milletvekilleri hatta parti başkanları yüzde 90’dan fazlası FETÖ mensubu olduğu delillerle ortaya çıkan KHK’lılar üzerinden bir mağduriyet algısı yaratmak istiyor.