Naim Dilmener

Bizi toplayın şarkılardan

3 Kasım 2018
İlk yıllarında Sezen Aksu’yu taklit ettiği iddia edilen, ancak hızla kendi stilini oturtan Jale, son şarkısı ‘El İnsaf’ ile karşımızda.

70’lerin sonunda müziğe giriş yapan ama ismini 80’lerde duyurabilen Jale, o günlerden bugüne varabilen nadir isimlerden. Ses benzerliği sebebiyle ilk yıllarında Sezen Aksu’yu taklit ettiği söylendi ya da iddia edildi. Böyle bir durum yok değildi ama sanatçı bu dönemini hızlıca arkasında bırakarak kendi stilini oturttu. 80’lerin ikinci yarısında katıldığı Altın Güvercin’lerin birinde seslendirdiği (tesadüfe bakın ki bir Sezen Aksu şarkısıydı) ‘Çok Geç’ ve 80’ler bitmek üzereyken Eurovision Türkiye elemelerinde (Seden Gürel ile birlikte) yarıştığı ‘Bir Fantastik Aşk’, isminin geniş çevrelerce duyulmasını sağladı. Son şarkısı ‘El İnsaf’, çalışkan şarkı yazarlarımızdan Sadettin Dayıoğlu’na ait. Dayıoğlu da tıpkı Jale gibi 60, 70 ve 80’lerin havasını kendi üslubunca günümüze taşıyan ve bunu yaparak, ritmin altında ezilmeye, boğulmaya bırakılmış ‘melodi’ye can veren bir isim. Besteci ve yorumcunun bu yan yana düşüşü, temiz bir şarkının çıkmasına sebep olmuş. Cenk Erdoğan, Berke Can Özcan ve diğer müzisyenlerin katkısıyla da, günümüz popunun sıkıcılığından epeyce uzaklaşmış.

El İnsaf, Jale, Ossi
Su gibi akan şarkılar
‘Aurora’, Alper Tuzcu’nun ‘Between 12 Waters’ın ardından yaptığı ikinci albüm. Başta caz olmak üzere çeşitli tür ve akımların harmanlandığı bir sound deneyen ve geliştiren Tuzcu’ya uluslararası vokalist ve müzisyenler eşlik etmiş. Eşlik edenler arasında, kendisinin de mezunu olduğu Berklee College of Music’ten müzisyenler var. Albüm, zamanımızın ikramiyesi olan dijital platformların büyük kısmında yer alıyor. Su gibi akan şarkılar eşliğinde bir arınma vesilesi.

Aurora, Alper Tuzcu, Palma Records

Dile kolaysa kime kolay

Yazının Devamını Oku

Şarkılara bereket...

6 Ekim 2018
Fiziki formattan dijitale, albümden şarkıya geçiş herkesin işini kolaylaştırdı; müzisyenin de dinleyicinin de... Müzik mağazaları yeni albüm ya da şarkıdan yana çok zayıf ama dijital platformlar, özellikle de YouTube yeni şarkı kaynıyor.

* Sibil’in (Pektorosoğlu) yeni şarkısı ‘Miayn Tun/Only You/Yalnız Sen’ Göksel Baktagir destekli. Bu destek, sanatçının rüya gibi sesini daha da hüzünlü bir yere oturtmuş. Aşkın her türlü halini dile getirmiş Sibil. Bu sefer de her zamanki gibi sade, içten ve dolayısıyla inandırıcı; fena halde inandırıcı.

Serhat (Hacıpaşalıoğlu) daha önce Viktor Lazlo ile birlikte söylediği ‘Total Disguise’ı, bu sefer Helena Paparizou ile tekrarladı. Yunanistan’ın Eurovision kazanmış bu hızlı popçusu, Serhat’ın ve şarkının yaratıcısı Olcayto Ahmet Tuğsuz’un bitmek tükenmek bilmez enerjisine enerji katmış.

* Tuna Kiremitçi, ‘Ve Arkadaşları’ adlı güzel projesinin ikinci perdesini de Eda Baba ile birlikte seslendirdiği ‘Senden Kalan Her Şey’ ile açtı. Kiremitçi’ye ait şarkının videosunu Redd’den Güneş Duru çekti. Şarkı fena değil, video iyi. Ama daha iyisi, Kiremitçi’nin müzik piyasasına önerdiği alternatif yolda ısrarlı oluşu.

Gökçe Kılınçer son iki şarkısı ‘Sev Derim’ ve ‘Neyleyim’i tek bir 45’likte topladı. Hemen her şeyin LP’sinin yayımlanışı kimseleri şaşırtmıyor artık ama 45’lik olarak çıkması şaşırtıcı. Adı ‘eski’ye çıkmış bir format, ‘yeni’ye dönüşmüş oldu ya da olacak. Daha önce de Mor ve Ötesi ile birkaç kişi daha bunu yapmıştı.

* Berlin’de yaşayan İpek İpekçioğlu, oralarda büyük kabul görmüş bir DJ. Hem bu işi sebebiyle hem de yaptığı remix ve şarkılarıyla çok seviliyor. ‘The Way I Do’ adlı son şarkısını Ceyhun Kaya ve Petra Nachtmanova ile birlikte yaptı. Doğu’dan Batı’ya, oradan tekrar Doğu’ya dönüp duran bir şarkı. Ve bunu zoraki bir şekilde sırf Doğu-Batı sentezi olsun diye yapmıyor.

* Heavy Sky’dan Batu Akdeniz’in ilk solo albümü ‘Hayat Böyle’ hem fiziki (CD ve LP) hem de dijital olarak çıkıyor. İyi bir müzisyenden farklı bir albüm bu; neyse ki doğru bildiği yoldan şaşmayan iyi müzisyenlerimiz hâlâ mevcut.

 

 

Yazının Devamını Oku

Güzel şeyler oluyor

29 Eylül 2018
Evet, güzel şeyler, hem de çok güzel şeyler... Üstelik arka arkaya. Teşekkürler Öngür, Ses, Selçuk ve Plak Mecmuası. Böyle bir zamanda yaptığınıza ‘tarih yazmak’ denir.

Memleketin en müthiş müzisyenlerinden, 60’lı yıllarda rock müziğimizi sırtlamış ve Moğollar ile birlikte harikalar yaratmış Taner Öngür’ün grubu 43,75 ile yaptığı ‘Sayko Ana (Saykodelize Edilmiş Türküler)’, albüm isminin de işaret ettiği gibi türkülerimize yeni bir kılık biçme niyetiyle yapılmış. ‘Küpeli Horoz’ şarkısı, Öngür ve arkadaşlarının yapmak istediklerini en iyi gösteren şarkı (ya da türkü). Zamanında Erol Büyükburç’un da elden geçirdiği ‘Çilli Horozum’u kaçıran Öngür ve arkadaşları, suyuna öyle bir pilav pişirmiş ki yemeyen çok şey kaçırır. Dijital olarak çeşitli platformlarda yayımlanmış albümün bir de LP’si var. Bağımsız firmalarımızdan Tantana Records hep güzel işler yapıyor. (****)

 Moğollar demişken: Grubun 60’lı yıllarına taklalar attıran müzisyenlerden Murat Ses’in ABD’deki çalışmaları başarıyla sürüyor. Son albümü ‘Nardugan’, epey önce çıkmış olmasına rağmen hâlâ gündemde. Çok satıyor, çok dinleniyor. Bu da Ses’ten verilen haberlerin artmasına, Anadolu popun yeniden gündeme gelmesine sebep oluyor. Albüm bizde çıkmadı ama şaşırtıcı değil; müzik piyasamız kadirbilirliğiyle ünlenmemiştir. Son olarak da Ses’in eşi Nihal Ses, ‘Anadolu Pop 2.0’ projesi sebebiyle Academia Music Awards tarafından bir ödüle layık görüldü. Memleketlerinden ilgi görsünler ya da görmesinler fark etmez; Ses ailesi (Murat, Nihal ve oğulları Tan) çok çalışıyor, hak ettikleri ilgi ve ödülleri de topluyor.

Selçuk’un albümü, iyi (ya da özgün) caz konusunda her türden beklentiyi karşılayabilecek, muazzam bir çalışma.

Soldan sağa ya da sağdan sola... Timur Selçuk’un kardeşi Selim Selçuk, kendisinden beklenen albümü nihayet yaptı. Harikalar yaratmış bir başka müzisyenimiz olan Selçuk’tan, 70’lerden beri bir albüm beklenmekteydi ama bir türlü de olmamıştı/yapmamıştı. Herkesin artık ümidini kestiği bu sıralarda ‘Miles Kuçles’i yaptı. İsminin tersten okunuşunun çok sevdiği Miles Davis’e denk gelişinin fırsatını kaçırmayarak... Selçuk’un albümü, iyi (ya da özgün) caz konusunda her türden beklentiyi karşılayabilecek, muazzam bir çalışma. Dinlerken kendinizi Manhattan’ın bir caz kulübünde, canlı/canlı müzik dinliyormuş gibi hissedebilirsiniz. Bu hissi verebilecek, bunu yapmayı başarabilecek kaç müzisyenimiz kaldı ki? Hakan Kurşun’un ellerinin de değdiği ‘Milse Kuçles’, uyanmak istenmeyecek bir rüya gibi. (*****)

Yazının Devamını Oku

Yaşasın müzik!

22 Eylül 2018
Müzik açısından iyi bir yaz geçirdik. Festivaller, organizasyonlar, şenlikler arka arkayaydı. Üstelik bitmedi, hâlâ sürüyor. İşte bu haftanın kaçırılmaması gerekenler listesi...

Nilüfer, 70’lerde yaptığı şarkılarından ‘Müzik’te, (sözleri yazan Yeşil Giresunlu’nun üzerinden) “Bir şarkı, bir türkü, ister ninni, yeter ki bir müzik olsun/Bir yanda flütler çalsın, bir yanda gitar, henüz kemanlar coşmadan davullar güm güm vursun” der. Çok haklıdır. Müziksiz hayat nasıl bir şey olurdu, bilmiyoruz ama kupkuru bir şey olacağı kesin gibi görünüyor.

Harbiye Açıkhava’da büyük isimlerMüzik açısından iyi bir yaz geçirdik. Festivaller, organizasyonlar, şenlikler arka arkayaydı. Üstelik bitmedi, hâlâ sürüyor. Müziğimizin dört büyüklerinden Nilüfer bu akşam Harbiye Açıkhava’da olacak. Son bir-iki yıldır sağlık sorunları nedeniyle çok az sahneye çıkmış sanatçı, ‘Senfonik Divalar’ adı verilmiş bir konser dizisini açacak/başlatacak. Bu konser için çok yetenekli ve başarılı şan hocalarından Aylin Taşar ile hazırlanıyor oluşu da iyiye işaret; tedavinin, ilaçların sesinin (ve vokal biçiminin) üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler geçmiş olacak ya da hafifleyecektir. Nilüfer’den senfonik bir konser... Tadına doyulmayacak gibi görünüyor.

Aynı mekânda pazartesi günü de (ilki 2007 yılında yapılmış) ‘Rock Müzikaller’in ikinci ayağı var. Dünya çapında ünlenmiş rock müzikallerinden bir derleme (ya da kolaj) olan bu gösterinin ilki çok ses getirmiş, çok da sevilmişti. Birbirinden kıymetli isimleri aynı sahneye getiren bu ikinci ayağın da ilki gibi heyecan verici olacağını söylemek mümkün. Direksiyonda Tuluğ Tırpan var, projenin müzik direktörlüğünü yapıyor. Yönetmen ise Haldun Dormen’in yetiştirdiği isimlerden Onur Turan. Sahneyi rock’la coşturacak isimler ise Aslı Gökyokuş, Ayça Varlıer, Erdem Yener, Evrencan Gündüz, Fatma Turgut, Ferman Akgül, Gripin, Güvenç Dağüstün, Özge Borak, Özge Fışkın, Seran Bilgi, Şehnaz Sam... Zuhal Olcay da konuk sanatçı. Daha ne olsun; rüya gibi...

Kayıkhane sallanacak

Bir başka rüya da Moda Kayıkhane’de görülecek, hem de 10 gece boyunca... Ülkemizin bağımsız ve köklü firmalarından Ada Müzik, ‘Burada Müzik Var’ adlı bu şenlikte, öyle bir kadroyu yan yana getirecek ki...

Akla gelebilecek her türlü iyi, kimselere benzemez sanatçı ve müzisyenin dahil edildiği bu kadro, hepimiz için büyük piyango. Yeni Türkü de var, Nekropsi ve Gündoğarken de. Bülent Ortaçgil de var, Çiğdem Erken ve Senem Demircioğlu-İklim Tamkan ikilisi de. Sürprizi de bol: Birsen Tezer, Aylin Aslım’la paylaşacak sahneyi; Moğollar da Ezhel’le.

Mozaik

Yazının Devamını Oku

Ferhat Göçer’in bize gördüğü reva mı?

15 Eylül 2018
Yeni şarkısının kendisi bir şeyler söylerken klibi neden tersini söylüyor? Bir muamma. Ya “Ne olacak canım, o böyle olsun, bu da şöyle” denmiş olmalı ya da artık anlam verilemeyecek bir ‘TOST-modernizm’le çerçeveleniyor klipler. Ha tost ha post! Nasılsa fark etmiyor.

Ferhat Göçer başka bir havada artık. Romantik prensimiz gitmiş, gününü gün etmeye kararlı bir başkası gelmiş yerine. Aşka âşık biri yok artık karşımızda; rest çeken, “Olmuyorsa olmuyor” diyen biri. “Yolun benim yolum değil, en önemli konum değil, seni de tarihe yazarım, arada belki hatırlarım...” diyor ve devam ediyor; “Reva mı bu hep yanayım, hem yanıp hem ağlayayım, tanıyamamışım feleği, kader mi bu hep aldanayım...” Her şart altında aşktan, feleğe/revaya gelindiğine göre, genç kuşağın gününü gün etme saplantısına rehber olmaya niyetlenilmiş gibi. Belli ki aşkta ısrar, ‘keriz’ sayılmanın bir işareti gibi görülmeye başladı ya da başlayacak. O zaman da bu oldu ya da olacak; Ferhat’ımız “Gönül dediğin kuş misali, uçtu mu uçuyor” diyecek, el sallayacak ve başka aşklara kanat çırpacak.


Beste, Göçer’e ait; sözlerse Zeynep Talu’yla ortak yazılmış. Bestenin kendisi standart bir şarkı; ne iyi ne de kötü; ne uzatır ne de kısaltır. Sözlerse bu vasatlığı üçe beşe katlamış. Göçer ile Talu, cool bir Serdar Ortaç olma gayesini öne çekince de olanlar olmuş.
Klipteyse işler farklı bir yönde geliş(tiril)miş. Aşkın iki tarafı da aşkında ısrarlı. Düğünle açılıyor klip. Âşıklar ayrılmıştır ve ‘kız tarafı’, kızlarını bir başkasına vermekte duraksamamıştır. Düğünün iki tarafı da mutludur olup bitenlerden. Ama mutsuz olan da vardır; biten aşkın ‘erkek tarafı’. Mahalle arkadaşlarıyla kenarda durmuş düğünü seyrediyor, şimdiki damadın yerinde olması gereken geçmişteki sevgili. Ümit Besenvari bir “Nikâhına çağır, şahidin olayım” durumu da yok ortada. Sevgilisini istiyor. Düğün basılıyor, gelin kaçırılıyor. Elinden gelini kaçırmış taraflar da sopalarla düşüyor peşlerine.


Yazının Devamını Oku

Ayşegül harikalar diyarında

25 Ağustos 2018
80’leri 90’lara bağlayan en sağlam köprülerden Ayşegül Aldinç’in ikinci albümü ‘Benden Söylemesi’, LP olarak basıldı. 45’lik formatını Modern Folk Üçlüsü’yle seslendirdiği Eurovision şarkısı ‘Dönme Dolap’la yakalayan sanatçı, böylelikle diskografisinin format hanesine LP’yi de kattı.


Ayşegül Aldinç’in ilk albümü, 1988 yılında çıkan ‘Ve Ayşegül Aldinç’ti. 1991 yılında çıkan ‘Benden Söylemesi’ ise ikinci albüm. Sonraları ‘Alev Alev’, ‘Söze Ne Hacet’, ‘Nefes’ ve yakın tarihli ‘Sek’iz’i yaptı ama hiçbir albümü, şimdi de LP’si yayınlanan bu ikinci albüm kadar dolaşımda olmadı.

Diğer albümler, mevcutları tükenmesine rağmen yeni baskıya kavuşamadılar. İkinci albüm ise tam tersi, sık sık basıldı. Bazen kapağı değişti, bazen de biçimi, hatta ismi... Albümde yer alan Sezen Aksu şarkısı ‘Sorma’nın büyük hit haline gelmesi üzerine, tekrarlanan baskılarında önce çift isimli (‘Benden Söylemesi/Sorma’) oldu, ardından da ‘Sorma’, bir çalımla ilk ismi altına aldı. Yeni baskı da öyle; albümün adı artık ‘Sorma (Benden Söylemesi)’.

Şık ve güzel Latife

Ne yaptıysa iyi ve güzel yapmışlardandır Aldinç. Hümeyra ve Zuhal Olcay’ın sınıfındandır; çok alanda çok iş yapmıştır ve hepsi de iyidir. Sinema ve televizyon oyunculuğu mesela, en az şarkıcılığı kadar iyidir. Kimi insanlar böyledir, on parmaklarında bin marifetle doğarlar.

Bunun yanında tatlı, alçakgönüllü ve dost canlısıdır. Bütün bunlardan dolayı olsa gerek; ilk albümünde Barış Manço (‘Kara Sevda’) ve Timur Selçuk (‘Gözlerin Su Yeşili’) gibi, başkasına kolay kolay şarkı vermeyen iki devin şarkıları yer almıştır.

Ayrıca Fuat Güner, Özkan Uğur, Attila Özdemiroğlu, Banu Kırbağ ve İlhan Şeşen’in de şarkıları vardır. Kayda değer çok sayıda şarkı yazarı, Aldinç’e kol/kanat germiştir ilk albümünde.

Sonrası da böyle güçlü ve renkli ge(tiri)ldi.

Yazının Devamını Oku

Feminizme pop katkısı

4 Ağustos 2018
Gençlik-güzellik takıntısı, kadın/erkek fark etmez, herkesi önüne katmış sürüklüyor. Bu çağ böyle bir çağ. Her şey bu takıntının yanında yaya kalıyor. Şarkı mı kalmayacaktı?

Feminizme pop katkısı mı? Şakacıktan tabii; Yonca Evcimik’in kimi şarkılarında yaptığı gibi: Bu alanı da boş bırakmayalım; bir şeyler yapalım, buralara da dahil olalım. Pop dediğinden kadın hareketine katkı çıkmaz anlamında değil tabii. Çıkar, hem de nasıl çıkar. Hümeyra’nın yaptıkları gibi çıkar. Ya da Selda Bağcan, Zuhal Olcay, İlkay Akkaya, Sevinç Eratalay’ın yaptıkları gibi. Ama bu sayılanlar popun aydınlık yüzü zaten; şarkıyı kurar ya da söylerken, ‘para’ ile işi olmayanların tarafı. Diğer taraf ise işin ticaretinde. Öyle olunca şarkı da, videosu da elbette bambaşka kaygılarla kurulacak, paketlenecek.

“Alıştık bütün yalanlara” diye başlıyor, ‘Bastırın Kızlar’ ve devam ediyor; “Bir isyan başlasın artık, kendini üstün sananlara...” İsyan mı? Neler oluyor? Haydi isyan olsun; böyle mi? Bu şekilde ve bu kılıkta mı? Şarkının sözleri başka bir yere/duruma işaret ediyor, müziği ise bambaşka. Aslında eğlenceli gibi duran bir melodiye sahip bu şarkı, “Dur bakalım daha nerelere vardıracaklar sözü” diye takip etmekten, (kısmen de olsa) güme gidiyor. Bu dinlerken oluyor, yalnızca dinlerken. Seyretmeye başladığınızda ise şarkıyı tamamıyla unutuyorsunuz. Rengârenk bir kısa film çekilmiş de arkasına/altına bir şeyler eklenmiş, gibi oluyor.

Egodan gemiler

Video/klipte ise durumlar bambaşka... Atmosfer değişmiş, Bahama adaları olmuş. “Egodan gemiler yapanlara” isyan dahi var şarkının içinde. Belki samimiyetle, inanılarak yazılmıştır bu dize ama görsel karşılığı bu olamamış ne yazık ki. Görsel karşılık Sertab Erener’in bizzat kendisi. En güzel, en alımlı, en önde o; hep o. Diyeceksiniz şarkı onun şarkısı, niye olmasın ki? Evet, doğru. Ama o zaman o kadar konuk oyuncuya ne gerek vardı? Herkesi ama herkesi etrafınızda ‘figüran’a çevirmek için mi?

O süslenmişlik, o “Ben değiştim ve çok güzelleştim” bakışlarıyla herkesi yarıp öne fırlamalar sadece şarkının kendisini değil, toplanan eş/dostu da halının altına süpürüvermiş. Ama yapacak bir şey yok; bu gençlik/güzellik takıntısı, hem de kadın/erkek fark etmez, herkesi önüne katmış sürüklüyor. Bu çağ böyle bir çağ. Her şey bu takıntının yanında yaya kalıyor. Şarkı mı kalmayacaktı?

 

 

Yazının Devamını Oku

Bir ya da dört mevsimlik şarkılar

28 Temmuz 2018
Albümden single’a geçiş, müzik piyasamızı coşturmuşa benziyor. Hele hele de içinde olduğumuz yaz mevsiminde. Tek şarkılar -bazen yalnızca dijital, bazen de hem dijital hem fiziki- arka arkaya sunuluyor dinleyiciye. İş kolay artık; hem stüdyoda hem piyasada. Az zaman alıyor bu iş, daha kolay da sonuç alınıyor...

Demet Sağıroğlu’nun ‘Açık Çay’ı, özlediğimiz bir sesi, iyi bir şarkıyla getiriyor huzurlara. Sadettin Dayıoğlu’nun (sözler Demet Sağıroğlu ile birlikte) şarkısı çok yakışmış sanatçıya. Yaza özel bir imalat olduğu söylenemez; özellikle, “Bir açık çay söylese şair bari, buluşsak sokaklar gibi” dizeleri tekrarlana tekrarlana, yaz-kış dinlenebilir, bağıra çağıra eşlik edilebilir.
Atiye’nin ‘Hisset’i -basın bültenine göre- yeni albümün habercisiymiş. Popumuzun bu yerinde duramaz kızı, yine bildiğini okumuş; hem dans edilebilir hem de sonsuza kadar göbek atılabilir bir şarkı yapmış. ‘Hisset’ diyor görünürde ama asıl demek istediği, “Piste buyurun, kıvırmaya başlayın”. Albümün habercisi, albümün genelini simgeliyorsa eğer, Atiye kendini gömmeye karar vermiş gibi.
Yalın da Atiye gibi; değişmeye hiç niyeti yok, hep aynı... Mır mır (içine doğru mırıldana mırıldana) söylemiş ‘Sensiz Ben Ne Olayım’ı. “İki mevsim bekledim seni, sen diyorsun iki daha yokum” dizeleriyle edebiyat paralamış ama yaptığı, iki kere iki dört değil, sıfır etmiş. Her nasıl yapıyorsa yapıyor ve şarkı yapacağız/söyleyeceğiz iddiasıyla yola çıkıp sıfırı tüketebiliyor bazı şarkıcılar.



Bugünlere gelebilmesi mucize
Nil Karaibrahimgil ve Mustafa Sandal da aynı durumda. Mustafa Ceceli’nin düzenlemesinin de katkısıyla, olabilecek en diskomatik Nil şarkısı kılığına büründürülmüş ‘İyi ki’de duyulabilen her ses, fazlasıyla konfeksiyon, hatta konserve. Bilgisayar vasıtasıyla üretilmiş çoğu sesin üstüne, bu dünyadan (ya da gerçek) değilmiş gibi görünen Nil’in sesi oturunca, konserve açacağına uzanmadan dahi kaçılabilir. Şarkının akustik versiyonu da, olmamışlığın altını çizmekten başka işe yaramamış.

Yazının Devamını Oku