Dadaizm’den Dataizm’e

“Da-da!”; Bebek sesi… 1.Dünya Savaşı yıllarında, savaşın getirdiği yıkım ve umutsuzluk hisleriyle, başını “Tristan Tzara”nın çektiği bir grup sanatçı yerleşik sanat formlarına meydan okuyan, devrimci “Dadaizm” akımının öncüsü oldular. Bu “sanat akımı” öncelikle şiir alanında yeşermeye başladı. Öncüleri, “bireyci anarşizm” felsefesinden etkilenerek, insanın düşünmesinin ve bu doğrultuda bir düzen oluşturma çabasının savaşlara sebep olarak insanlığa zarar verdiğini savlayarak “düzen-bozucu” bir eğilimle “sanat” yapmaya giriştiler.

Haberin Devamı

“Dada” sözcüğü, bazı sanat tarihçisine göre sözlükten rastgele seçilen bir kelime iken bazısına göre de henüz mantık yürütmeyi bilmeyen bebeğin safiyane biçimde çıkardığı anlamsız seslere gönderme yapar. Dadaistlere göre sanat da bu şekilde yapılmalı, büründüğü elitist yapıdan soyundurulmalı, insan kendisine dayatılan tüm kalıplardan özgürleşmelidir. Ne de olsa; “yaşam saçmadır”(!)…

1923’te sona erdiği kabul edilen bu kısa ömürlü akım ardında “altı çivili ütü, üzeri hayvan tüyleri kaplı kaşık, bıyık ve keçi sakalı çiziktirilmiş Mona Lisa tablosu” gibi “ikonik” eserler bıraktı. Duchamp’ın “Çeşme” adını koyarak üzerini imzalama dışında bir şey eklemeden sergilettiği pisuvar pek çok Batılı sanat eleştirmeni tarafından 20.yy sanatının dönüm noktası ve çağın en önemli sanat eseri kabul edilir. Post-modern çağa kapı aralayan ve “Pop Art”tan “Kavramsal Sanat”a kadar derin etkileri görülen “Dadaizm”, sonrasında yerini düşüncenin aklın denetimi olmadan ve ahlak gibi engelleri hiçe sayarak ortaya konmasını savunan “Sürrealist”(Gerçeküstücü) harekete terk etti.

 

Haberin Devamı

Bu süreçler yaşanırken teknoloji hızla gelişiyor, Dünya küreselleşmenin etkisiyle bir büyük köy haline geliyordu. “Tanrı” inancının gündelik yaşama etkisini, insanın ilerlemesinde bir zaaf olarak kodlayan yeni medeniyet artık külli akla tabi olmayı reddederek, “Hümanizm”i ve dolayısıyla cüzi aklı(akl-ı meaş) merkeze alan yeni felsefesini büyük Dünya köyünün yeni dini olarak dayatacaktır. Bu taze hava önceleri umutla karşılanmış lakin meselenin, dini sömürenlerin kılık değiştirerek “Hümanizm”i suistimal edecek makamlara kurulmasından ibaret olduğu anlaşılmıştır. Bu arada “Tanrı”, insanlık nezdindeki yerinden edilmiş olmuş, sömürünün önü daha bir açılmıştı.

Nihayet Dünya savaşları.., ve paralelinde ortaya çıkan “Dada” gibi akımlar insanı insan yapan “akıl, ahlak” gibi kavramları da “özgürleşme” adına alaşağı etmeye giriştiler. “Tanrı”yı (haşa) satan insanın -doğaldır ki- kendini koyduğu zirvede durması imkansız olacaktır. Nitekim ters orantılı olarak maneviyatı düştükçe dünyeviliği artan insan, teknolojiyi yücelterek gitgide haz odaklı ve bencil bir yaşama doğru yuvarlanmaktadır. Vahiyle desteklenen hikmet yerini bilgiye bırakmış ve şimdi de bilginin yerini veriye bırakmasının zamanı gelmiştir.. 

 

Haberin Devamı

Artık bebekler yeni akımı hecelemekteler; “da-ta, da-ta”… “Data” yani “veri”, içinde bulunduğumuz dijital çağın en kıymetli metası halindedir. Bilgisayarların, yapay zekanın, internetin gelişmesiyle birlikte her iki günde bir sisteme dahil olan “data/veri”, bildiğimiz zamanın başlangıcından 2000 yılına kadar toplanan veriye denk olmaktadır. Bugünün toplam kullanılabilir veri yükü olan 5 zettabyte’ın 2020’de 50 zettabyte’a ulaşması bekleniyor..

Teknolojik insanın ne yapsa ardında bırakır olduğu dijital iz şimdilik bu veri birikiminin başlıca kaynağı. Ancak makinalar arası data aktarımı da önemli girdilerden. Veri akışını artırmak üzere, sistem dışı hiçbir şeyin kalmaması için tasarlanan “şeylerin interneti” ise geleceğimizin olası sürprizlerinden..

Haberin Devamı

Velhasıl apartılan tüm dataların toplamına “Big Data” deniliyor ki şimdiden buna ve bunu işleme kabiliyetine sahip olanların, -geleceğimizi belirleme imkanıyla beraber- çağın servetini ellerinde tuttukları kabul edilmekte. Sanırım tanrıyı oynamaya bir adım daha yaklaşmak mesele…

 

Halbuki insan, pozitivist bakışa göre indirgenmiş aklıyla “Big Data”yı analiz edip sonuç üretebilecek kabiliyete sahip değildir. O yüzden “Külli Akıl”dan uzaklaştığı oranda sakatladığı(ve sakatlığından utandığı için varlığını görmezden gelmeyi tercih ettiği) yetisinin yerine suni bir işlemci koyması gerektiğini kabul eder. Ve insan, işletmek üzere programlandığı türlü algoritma marifetiyle, toplanan datayı fevkalade biçimde değerlendirebilecek “yapay zeka”lı robotları kendi yerine ikame etmeye başlamıştır, tembelce.. Bunun meşrulaştırılması yolunda ihtiyacı olan felsefe/ideoloji ise “Dataizm”(vericilik!) adı altında şekillenmekte(aslında insan, kendisini tüm bunlara ihtiyacının kalmayacağı bir noktaya ulaştıracak ve her türlü yaratığın üstünde olan marifetlerini ortaya çıkaracak nefs mücadelesinden kaçınmaktadır)…

Haberin Devamı

Heyhat, Dadaizmle beraber kelimelerin rastlantısal bir biçimde anlamsızca sıralanmasına dönüşen şiirin yerini şimdi artık Dataizm’in ruhsuz kodlama dizileri almakta; sanatın yerine teknoloji, hikmetin yerine veri, dinin yerine Dataizm inancı, insanın yerine ise robot mu? İlerleme mi, karanlık bir boşluk mu? Memnun muyuz, kendi sonumuzu mu hazırlıyoruz yoksa, canhıraşça?

Fakire göre olsa olsa yapay zekanın, robotların dini olabilecek bu nevi zuhur “Dataizm” felsefesi geç olmadan, insanlığa vaatleriyle birlikte, olası tehlikeleri ve alınabilecek önlemler de açımlanarak dikkatlice incelemeli! Önümüzdeki haftalarda inşaallah… Hu 

Yazarın Tüm Yazıları