İyi kalpliliğimin merhametimin ve vicdanımın ekmeğini yiyorum

Sözünü kimseden sakınmayan, bildiğinden hiç şaşmayan, seyirciyi bakışlarıyla ekrana bağlayan bir reyting makinesi... Söyleşimizi Nurella’nın doğduğu evin bitişiğindeki tarihi Vefa Bozacısı’nda yapmaya karar verdik. Ama ne mümkün! Selfie çektirmek isteyenler ve “Nurella seni seviyoruz!” diye bağıranlardan dolayı orada sadece fotoğrafları çekebildik... Röportaja Nur Yerlitaş’ın hazırladığı muhteşem yemekler eşliğinde evinde devam ettik. İşte size Nur Yerlitaş’ın spotların ardındaki gerçek hikayesi...

Haberin Devamı

Sen konuşmaya başlamadan önce arabesk bir şarkı çaldıracaktım ama çalacak çocuk gitti!
- Aaaa niye gitti?

Eh 1,5 saattir seni bekliyoruz, adamın işi varmış, gitti!
- Sen çal o zaman bir şeyler...

Yok, bu kadar beklettiğin için cezalısın...

- Yıllardır starları giydiren kadın star oldu! Benim de popom kalktı ne yapayım şekerim? (Kahkahalar)

Benim tanıdığım Nur öyle kolay kolay değişmez...
- Latife yapıyorum zaten. Çekim uzadığı için geç kaldım.

Kolay değişmezsin ama zorsundur vesselam...

- Adımı zor kadın diye çıkardılar televizyonda. Oysa, ne kadar zorsam bir o kadar da kolayım...

Bir karar ver Nurella!

- (Gülüyor) Ayol ne bileyim, beni ben yapan bu deliliğim zaten.

Şöhretin “nirvanasına” ulaşmak nasıl bir duygu?
- Maşallah diyelim. Ne oldu acaba bana? Vallahi ben de bilmiyorum. Tam atölyeyi kapatıp köfteci ya da tostçu dükkanı açmayı düşünüyordum ki başıma böyle bir “kaza” geldi (kahkahalar).

Desene her şey bir anda oldu...

- Bir anda olur mu? Ben bugün yıllardır süregelen iyi kalpliliğimin, merhametimin ve vicdanımın ekmeğini yiyorum.

BENİ ÜNLÜLER CANAVARLAŞTIRDI


Eğri oturup doğru konuşalım; yıllarca sana kapris ve şımarıklık yapan ünlülere şimdi de sen yukarından bakıp “Buyrun karşınızda star Nur Yerlitaş!” diyor musun?
- Pardon da biraz yukarıdan bakıyorum. Bu da benim hakkım.

Ayıp olmuyor mu?
- Yapacak bir şey yok. Beni bu hale onlar getirdi, onlar canavarlaştırdı. O zat-ı muhteremlere çok şey borçluyum.

Sosyal medyadaki meşhur caps’lerine çok gülüp eğlendiğini söylüyorsun. Hiç mi gıcık olmadın bu duruma Allah aşkına?
- Muhteşem bir geri dönüşü olduğunu asla inkar edemem. Ama fazla abarttılar, hatta tadı kaçtı bile diyebilirim. İlber Ortaylı Hoca benim en saygı duyduğum kişilerden biridir. Onun caps’lerini görünce çok gülmüştüm. Hemen ardından ben patladım. Boşuna dememişler gülme komşuna, gelir başına diye. Benim caps’ler hocayı bile gölgede bıraktı.

Senin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşine olan düşkünlüğün malum... Onlarla birlikte olan caps’lerinden sonra aradılar mı seni?
- Mutlaka görmüşlerdir ama bu süreçte hiçbir diyaloğumuz olmadı.

E şöhretinin zirvesindesin, kim bilir belki de aramaya çekinmişlerdir...
- Amma yaptın, saçmalama. Kalbimin olduğu tarafım Erdoğan Ailesi’ne aitmiş gibi yaşıyorum. Onlar benim sol yanımdır her zaman.

Haberin Devamı

İyi kalpliliğimin merhametimin ve vicdanımın ekmeğini yiyorum

HER ZAMAN ERDOĞAN AİLESİ’NİN YANINDAYIM


Pek çok ünlünün muhalefet yaptığı dönemde bile sen hep onları destekledin. Yoksa Emine Hanım’ın elbiselerini dikip para kazanıyorsun da biz mi bilmiyoruz?
- Asla böyle bir şey yok. Dün, bugün ve yarın şartlar ne olursa olsun, her zaman Erdoğan Ailesi’nin yanındayım. Hiçbir menfaatimin olmadığını Allah da, etrafımdaki herkes de biliyor. Onlara dost gibi görünüp, bu durumdan ve imkanlardan faydalandıktan sonra kendilerine hakaret eden bazı kişilerden değilim. Sakın şimdi “kim?” diye sorma, isim vermeyeceğim.

Politik arenadan çıkıp televizyon stüdyolarına girelim. Bu kadar popüler olmandan dolayı diğer jüri üyelerinde sana karşı bir çekememezlik var mı?
- Ay bu ne biçim soru? (Kahkahalar)

Haydi ver bakalım cevabını...

- Öyle bir durum olduğunu sanmıyorum. Ivana çok hoş bir kadın. En kötü dikilmiş, ucuz elbiseleri bile öylesine güzel taşıyor ki inan onu giydiren modacılar çok şanslı.

Programda seni en iyi tamamlayan Öykü (Serter) gibime geliyor. Kızları gazlayıp önüne atıyor.

- Bayılıyorum o kıza... Müthiş sunucu, harika da bir dost..

Yılların rock’çısını ne hale getirdin...
- Ne rock’ı ayol, Öykü’yü arabesk yaptım (gülüyor). Şimdi en sevdiği şarkı Seviyorum Seni Yar (kahkahalar).

Yarışmacı kızlara neden sıkıldıkça göbek attırıyorsunuz?
- Stüdyoda sizin dışarıdan görmediğiniz öyle gergin anlar yaşanıyor ki... Her an bohçamı alıp, orayı terk etmeye hazırım. Nur’um ben. Sözleşme mözleşme tanımam. Hep vicdanımın sesini dinleyerek çalıştığım için oradaki münakaşalar ve hüzünlü anlar beni çok geriyor. Havanın zaman zaman değişmesi lazım. Ancak öyle rahatlıyorum. İster inansınlar, ister inanmasınlar. Bu benim.

Haberin Devamı

BOHÇACILIKSA EVET BOHÇACIYIM

Cemil İpekçi geçtiğimiz günlerde senin için “bohçacı” diye bir tweet atmıştı. Nedir bu hikayenin aslı astarı?
- Türkiye’ye bir şişe viski ya da parfümün bile girmesinin yasak olduğu dönemde Şişli’deki Lale Pasajı’nda dükkanım vardı. Cemiyet hayatının ve sahne dünyasının ünlü isimlerine ülkede olmayan eşyalar getiriyordum. Yanlış anlama bahsettiğim, Avrupa rujun bile olmadığı dönem... Bu bohçacılıksa, evet bohçacıyım. Bundan da gurur duyarım. Olayı çok sevdiğim eski bir gazeteci arkadaşıma anlatmıştım. O da zamanında söylediğimi manşete taşıdı. Oradan yola çıkıp millet devamlı aynı şeyi söylüyor. Çok gülüyorum.

Hakikaten bohçacıydın yani...

- Kırmızı halı bohçacısı hem de! (Kahkahalar)

O nasıl oluyor?

- Müşterilerim hep önemli, tanınmış insanlardı. İtalya’dan giysiler, kozmetikler falan getiriyordum.

Yıl kaç?
- Daha 25-26 yaşında falandım. 80’li yıllardan bahsediyorum. Türkiye’den dışarı 100 dolar çıkarmak bile yasaktı. Ben çizmelerimin içine 500’er Mark saklayıp öyle giderdim İtalya’ya. Bildiğin valiz ticareti yapıyordum işte.

Korkmuyor muydun peki?

- Korkmaz olur muyum? Fakat bir gün bütün bu mücadelemin ödüllendirileceğini biliyordum.

Cemil İpekçi’ye bir çift lafın var mı?

- Cemil Bey, beni her zaman sever ve zevkimi takdir eder; arkadaşımdır. Attığı bir kaza tweet’i olsa gerek.

Haberin Devamı

İyi kalpliliğimin merhametimin ve vicdanımın ekmeğini yiyorum


BUGÜNE KADAR ELLERİME BİR KERE BİLE KREM SÜRMEDİM

Zaman zaman “Ani gelen bu şöhreti kaldıramıyorum” diye düşünüp psikolojik destek alıyor musun?
- Ayol gideceğim psikoloğa yazık. Ben onu bile deli ederim. Şaka bir yana çok inandığım 2-3 arkadaşım ve ailem bu konuda benim en büyük desteğim.

Sokaktaki insanlar seni neden bu kadar çok seviyor? Ne buluyorlar sende?
- Sahicilik ve doğallık buluyorlar. Bazen evin içinde kendimi bir kraliçe gibi hissediyorum ve o edayla kahvemi içip yemeğimi yiyorum. Bir saat sonra içimden o özgür ve çok sevdiğim roman kızı çıkıyor. Bıraksalar yalın ayak yürürüm pazarda, işte ben buyum. Sahiciyim, sahici! Anladın mı? Bir bakmışsın Eminönü’nden aldığım imitasyon takıyla sosyetik bir düğündeyim, ertesi gün en pahalı mücevherlerle pazara gitmişim!

Seni sevenler kadar nefret edenler de var...
- Onlara da teşekkür ediyorum. O nefretin bile bana duyulan ilgi olduğunu düşünüyorum.

Herkesin stiline not veren Nur’un stili ne peki?
- Ben “match” ederek yaşamayı seviyorum. Maliyeti 100 lira olan pazardan alınmış bir elbisenin üzerine öyle bir takı takıyorum ki, millet “vay be” diyor. Zaten yıllardır bütün ünlülerin kliplerinde ya da fotoğraf çekimlerinde benim aksesuvarlarım elden ele dolaşır.

Sokakta gördüğün herkese de jüri gözüyle bakıp, içinden eleştiriyor musun?
- Bazı isimlere çok gülüyorum. Paralarıyla kendilerini rezil ediyorlar. Yeni sezon bluz, sezon çantası, sezon gözlüğü, sezon iç çamaşırı... Böyle bir şey olabilir mi ya... Özentilik ve görgüsüzlük diz boyu.

Melis Alphan senin için “Bence rüküş bir kadın ama o rüküşlük ona yakışıyor” demiş...
- Ay bayılıyorum o kıza. Çirkin ama bir o kadar da sevimli. Üstelik en az benim kadar rüküş ve tatlı bir kız. Hayatımın en rüküş röportajını da onunla yapmıştım (gülüyor).

Yakın dostun ve iyi müşterin Bülent Ersoy’la bu kez karşı karşıya reyting mücadelesi veriyorsunuz. Eski çamlar bardak, Nur ile Bülent de rakip mi oldu?
- Ben asla öyle görmüyorum. Bülent benim en iyi izleyicilerimden biriydi, onun orada olması beni rahatsız etmez. İyi bir teklif gelmiştir, değerlendirecektir. Bu benim değil, yapımcıların sorunu.

Nedir bu sürekli elini yüzüne götürüp kendinden geçmelerin? “Bakın ellerim ne kadar güzel” mesajı mı vermek istiyorsun?
- Ellerimin güzelliğini çok sonraları fark ettim. Beni yakından tanıyanlar iyi bilir, ellerimle yaptığım hareketler şarkı okurken bir destek alma yöntemi. Bu bir tarz.

Tamam bu eller senin tarzın da herkes ellerinin güzelliğini konuşuyor.

- Kumburgaz’da çocukken sedefli ojeler sürerdim, ablalar ellerime bayılırdı. Önceleri ne olduğunu anlamıyordum ama sonra anladım ki meğer elimde hiç damar yokmuş, kadife gibi. Biliyor musun İzzet bugüne kadar elime bir kere bile krem sürmedim.

Haberin Devamı

TELEVİZYON DİVASI OLDUKTAN SONRA BİR TEK YATAĞIM DEĞİŞTİ

Şimdi başımıza bir de reklam yıldızı oldun!
- Ay televizyonda görünce “Ben ne zaman çektim bunu?” diye hayretler içinde kalıyorum. Normal çekimler gibi değildi. Hemen havaya girmeme ajans bile inanamadı. Beni inanılmaz rahatlatarak çalıştılar, yarın bir daha olsa hiç düşünmeden koşarak giderim.

Sana neden jürilerin jürisi diyorlar reklamlarda?

- Ben de bilmiyorum. Yani bu benim tarafımdan asla onlara söylenmiş bir şey değil. Ama hoşuma gitmedi dersem de yalan olur. Ayyyy evet ben jürilerin jürisiyim. Yedigün’ün yeni lezzetini seçiyoruz. Umarım şeftali olur, çünkü ben şeftaliyi çok severim.

Patronla aran nasıl?

- Caner Erdem’le mi?

Yok Acun Ilıcalı’dan bahsediyorum...
- Acun benim direkt patronum değil. O, patronumun patronu. Samimiyetim yok ama keşke daha önce tanısaydım onu diyorum... Enteresan ve benim dünyamda olması gereken bir şahsiyet. Acun Ailesi’ni seviyorum.

Çok para kazanıyor musun bu işten?
- Hangi işten?

Televizyondan?

- Normaaal...

Peki caps’lerin ve televizyonun divası olduktan sonra hayatında neler değişti?

- Bir tek yatağım değişti. Yeni bir yatak aldım, o da benim için büyük bir değişiklik. (Kahkahalar)

Haberin Devamı

İyi kalpliliğimin merhametimin ve vicdanımın ekmeğini yiyorum

TANSİYON ALETİM SETTEKİ MASAMIN ALTINDA DURUYOR


Dışarıdan bakınca bir elin yağda bir elin balda gibi görünüyorsun...

- İki sezondur, haftanın altı günü ekranlardayım. Tansiyon aleti setteki masamın altında duruyor. Çok çalışıyorum ve tabii ki kazanıyorum fakat benim için zenginlik beton yığınlarına sahip olmak ya da bankadaki hesap değil, kime ne kadar yardım ettiğim, gönlümün ve soframın ne kadar açık olduğudur.

Ne yani bu işten başını sokacak bir ev bile alamadın mı?

- Ayol annemden kalan evler yeter bana. Fazlasında gözüm yok. Ama Balat’ta bir evim olsun çok isterim. Sarayburnu’na özellikle Topkapı Sarayı’na karşı ayrı bir zaafım var. Zaman zaman gidip oralarda arabanın içinde tek başıma çay içiyorum.

Tutumlu bir kadınsın galiba...

- Kendime tutumluyum ama misafirlerime karşı çok bonkörümdür. İnanılmaz güzel yemek pişiririm, ne ben aç kalırım ne de konuklarım. Yarım kilo kıymadan üç çeşit yemek çıkarır, reçelimi bile kendim yaparım. Sofram zengin ve bereketlidir şükürler olsun. Ailemden, annemden öyle gördüm.

Annenden bahsedince hemen gözlerin doluyor...

- Benim bir anne sendromum var. Çünkü o gidince hayatta çekineceğim kimse kalmadı...

Bu konuyu uzatıp daha fazla üzmeyeyim seni ama sendromları bitmiyor Nur Yerlitaş’ın... Şimdi de tükendiğini yazıp çiziyorlar...

- Doğru, doktor söyledi. Tükenmişlik sendromunu yaşayan Hürrem’di, kopyacılık yapmak bana yakışmaz. Benim bağışıklık sistemim çökmüş. Amannn boşverrr, öyle ya da böyle bir çöküntü yaşıyorum anlayacağın.

Ekranda bu durum hiç anlaşılmıyor ama...
- Sorma, hastalıktan ölüp “Ah, vah” diyorum ama jüri masasına oturunca içimden bir canavar çıkıveriyor.


KISRAK GİBİ KADINDIM

Kendini televizyona kaptırınca modacılık biraz ikinci planda mı kaldı?
- Asla. Hamal gibi çalışıyorum ve bundan da çok mutluyum. Ayrıca kendimi modacı olarak değil kostüm tasarımcısı ve dikişçi olarak görüyorum.

Türkiye’de kimlere modacı diyorsun peki?

- Ay kimse kusura bakmasın ama benim en beğendiğim modacılardan biri Hakan Yıldırım’dır. Aslan gibi koleksiyonunu yapıyor. Hazırladığı her şey de giyilip, satılıyor. Ümit Benan’la da bir Türk olarak iftihar ediyorum.

Eyvah eyvah yine ortalık fena karışacak! Modacıyım diyenler köpürecek...

- Ne olursa olsun, bildiğimi söylerim. Benim adım Nur, Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmam.

Sen nasıl heves ettin “dikişçi” olmaya?

- Annem ve teyzelerim çok şık kadınlardı. Küçükken onlardan etkilendim muhakkak. Daha ufacık çocukken pazar günleri teyzemin Tünel’deki evinin camından kiliseye gelen kadınların kıyafetlerini incelerdim.

Onlara da “Tarz değilsin”, “Kuş öldü baby” diyor muydun?

- Asla! Hepsi inci kolyeleri ve krokodil çantalarıyla o kadar şıklardı ki anlatamam. Prenses Süreyya’ya da hayrandım. Onun Şah Rıza Pehlevi’yle evlendiği gün çekilmiş gelinlikli fotoğraflarını keser keser saklardım. Jacqueline Kennedy’nin tarzına bayılırdım. Zaten benim aklım bugün bile o 60’lı yılların modasında.

Genç kızken bu cilveli bakışlarla kim bilir ne canlar yaktın!

- Genç kızken ne demek ayol? Hâlâ yakıyorum. (Gülüyor) Şaka bir yana, o yaşlarda şimdikinden 10 kat daha cilveliydim. Bir de görsen kısrak gibi kadındım. Giyimime, kuşamıma her zaman özen göstermişimdir. Çukurcuma’da bir terzimiz vardı. Ona kendi çizdiğim modelleri götürüp, bir sürü kırmızı elbise diktirirdim.

Neden kırmızı?

- En sevdiğim renk kırmızı da ondan! Aşkın rengi, ateşin rengi...


DEDEM KABZIMALDI HIYARDAN İYİ ANLARIM

Hiç aşık oldun mu Nurella?
- Oldum tabii ya da olduğumu zannettim. Aşktan yanıp tutuştuğumu zannettiğim günlerden bir gün, bir uyandım aaa aşık değilmişim. Benim dedem kabzımaldı, hıyardan çok iyi anlarım. (Kahkahalar)

Sanki seni üzmüşler gibi konuşuyorsun...
- Üzdüler ama onlara değil de üzüldüğüm için kendime kızıyorum. Hayata aynı pencereden bakabileceğim biriyle karşılaşamadım maalesef.

Neyse kapatalım bu pencereyi... Sosyal medyayla aran nasıl?
- Twitter’ı kapattım, iki yıldır Facebook’ta da yokum. Bir tek Instagram’dayım. Gece yarıları oradaki takipçilerime kalp yollamak çok hoşuma gidiyor.

Dikiş, televizyon, reklamdan bahsederken klip yıldızlığını unuttuk...

- Ne yıldızı?

Klip yıldızı...
- Onu da mı oldum?

Yahu Demet’in Türkan klibinde oynadın ya!

- (Gülüyor) Aaaa evet evet! Her şey sigortamın atmasına bağlı. Şarkı da söyleyebilirim, ünlü bir sanatçının arkasında vokal de yapabilirim, bir klipte figüran da olabilirim. Sürpriz bu ya bir bakmışsın “Survivor”a gitmişim...

Geç kaldın yarışmacılar açıklandı...

- Ne manyaksın! Yarışmacı olarak gideceğimi kim söyledi ki? Herkes orada dişe diş savaşırken, ben şemsiyenin altına oturup elimde yelpazemle Instagram’a koymak için fotoğraf çekeceğim.

İyi kalpliliğimin merhametimin ve vicdanımın ekmeğini yiyorum

ISPANAK YEMEĞİ YÜZÜNDEN ANNEMDEN TOKAT YEDİM

Selfie çekmek dışında stresle nasıl baş ediyorsun?
- Eskiden bulaşık yıkıyordum, şimdi sadece söyleniyorum. (Kahkahalar) Moralim çok bozuk olduğunda odama giriyorum, makyaj yapıp ne kadar incik boncuğum varsa takıp çıkarıyorum. Sonra da o makyajı silip, rahatlıyorum. Ne manyağım değil mi! Hah tabii bir de yemek yaparım. Dolmamın ve ıspanağımın üstüne yoktur.

Dolmayı anladım da ıspanak en kolay yemek... Ben bile yaparım.

- Ayol kolay olur mu? Ah bir bilsen neler geldi o ıspanak yemeği yüzünden başıma.

Hayrola Nur? Temel Reis’le falan mı tanıştın?

- Dalga geçme İzzet! Kuşu öldürürüm şimdi babyyyyy! (Kahkahalar)

Aman aman sustum. Sen anlatmaya devam et...

- Annemden gizli gizli ilk yaptığım yemek ıspanaktı benim. Bir görsen, 35 kere yıkadım o ıspanağı pişirmeden önce. Eve kokudan girilmiyordu. Tabii annem kapıdan girer girmez “Ne bu koku?” diye sordu. Ben “Yemek yaptım” deyince de patlattı tokatı, feleğimi şaşırttı. Ah keşke şimdi yanımda olsa da bana yine tokat atsa! (Gözlerinden yaşlar süzülüyor)

Sil gözyaşlarını, sorduğuma pişman etme beni! Haydi söyle bakalım Mesut Yar’ı neden nar gibi yarmak istiyorsun?

- Ay Mesut devamlı programına davet ediyor fakat gidemiyorum.

O niye?
- Ben konuşmayı çok sevdiğim için öyle fazla konuklu programlardan hoşlanmıyorum. Hadi diyelim iki kişi olabiliriz ama üçüncüye hiç tahammülüm yok. Onlar konuşurken sıkılıp kaçsam daha mı iyi? Mesut’a çok sempati duyuyorum o ayrı!

Nurella’nın sempatisini değil de gönlünü kazanan kimse yok mu bugünlerde?

- Özel hayatımı bilemezsin ki!

Bilmediğimden soruyorum zaten...

- Özel hayatımı sadece ben bilirim, kimselerle paylaşmam. Benden laf alamazsın.

Tamam başıma bela almamak için susuyorum...
- Sen sus, gözlerin konuşsun İzzet’ciğim...

Yazarın Tüm Yazıları