Ey zihin kardeş!

Bu sıralar kalbimi içten içe, kafamı duvardan duvara vurduğum konular var, onları yazacağım.

Haberin Devamı


Yazmazsam akıl, mantık cereyanının içinde ciddi anlamda tuhaf sesler duymaya başlarım.
Bu sesler bana ne dersin üstelik, nereye ait olduğumu ve ne hissettiğimi değiştiremeyecek.
Karıştıralı yıllar olmuş bir kitabım var.
Krishnamurti’den “Özgürlük Üzerine”.
(Bu arada serinin bütün kitaplarını tavsiye ederim.)
İnsanın gerçek
bir özgürlük
mücadelesindeki en önemli serüveninin, kendini bilmek/kendinin bilgisini bilmek olduğunu söylüyor.
Kendimi biliyor muyum ben? Ya sen?
Kendin için ne kadar değerlisin mesela?
Kararların ne kadar iyileştirici?
İnsan kendi zihnini anlamadıkça ne kadar özgür olabilir ki?
Sorun gerçekten de ne yapmak, nasıl yaşamak telaşesi, olumsuzluk ve savaş karşısında nasıl bir hale bürünmek üzerinden değil, direkt ‘özgürlüğü nasıl sorgulayacağımızdır’.
Uygarlık, yazarın da dediği gibi hepimizi birer teknikere dönüştürdü.
Yadsımanın zorlaştığı, korkuyla birlikte tembelleşen kararlarımızla artık bir geleceği körleştirebiliyoruz.
En büyük otorite içi olmalı insanın.
Verdiğimiz hasarı görsek inanın gücümüzle de yüzleşeceğiz.
Bireysel özgüvensizlikler konusunda bir inceleme yapılsa, dönüştürme aracı olarak verdiğimiz hasar ve kırdığımız kalp dışında
ne üzerinde araştırma yapabiliriz ki...
Derisi yüzülmüş kedi, arabayla ezilen köpek, tasmasından tutularak kaçırılıp kenarda köşede, dükkan aralarında tecavüz edilen köpekler...
Bunlar insanların başına gelen şiddetin dışında şeyler.
Babasız kalan çocuk haberlerinin yanına annesine şiddet uygulayan ailesini öldüren çocuklar da görüyoruz. Kaçamıyoruz bu haberlerden.
Eşine kızıp çocuklarını öldüren kadın haberleri de var. Şu son iki hafta korkunç şeyler okuduk.
Sosyal medyada şiddetin yayınlanmasını engelleyebiliyoruz ama şiddetle alakalı yapılan yasal çalışmaların arkasında duramıyoruz.
Oysa bir halkın demokratik haklarının ona verdiği gücü doruklarında hissettiği duyarlılıkları arasında çevre düzeni, insan hakları, hayvan hakları ve ekonomi öncelikli değil de nedir ki?
Öncelik, duyarlılıklarımızdır.
Söz sahibi olmak için öz sahibi de olmak gerekir.
Vicdan rica edilerek elde edilemez.
Bugün Türkiye’de “temel eğitim” dediğiniz yerin adresi aileden başlıyor.
Bir insanın aynada karşılaştığı gözleriyle yalnızlığı arasında beyaz güvercinler uçuran ilk özgürlük hissi, ailesidir.
Bu gerçekle zaten er ya da geç karşılaşır insan.
Erkenci olanlara ne mutlu tabii.
Eğer bu duyarlılığı aşılarsanız bazen kişilerin değil
umudun da kazanabileceğini öğretmiş olursunuz.
Ben seviyorum, günün sonunda “kimsenin kaybetmediği” doğru seçimlerin hür vicdanını.
Şu an bu ülkemiz için çok değerli bir detay.
Vicdanlı ve umutlu olmak.
Yine de geçen seçimlere göre, tüm cumhurbaşkanı adayları daha yumuşak ve ılımlı.
Birbirleriyle olan siyasi tartışmalarından çok birebir halka kendilerini açıklıyorlar.
Varlıklarının sebebini dile getiriyorlar.
Benim seçim önceliklerim, saydığım gibidir dostlar.

Haberin Devamı

HAFTANIN KİTAP ÖNERİSİ:  Cüneyt Ozansoy’dan geldi: Sinek Azabı
HAFTANIN ALBÜM ÖNERİSİ:  Jorja Smith
HAFTANIN EN TATLI MÜJDESİ:  Çarşamba günü yazması çok keyifli olacak bir Isparta gezim olacak.  Detaylar haftaya!
HAFTANIN MİDE BULANDIRAN BAŞLIĞI:  “Sette taciz”. Gerçeklik payını hukuki süreç göstermeden yorum yapamayız.  Lakin tacize karşıyız. Karşısında duracağız sonuna kadar.
HAFTANIN FİLMİ:  Jurassic World: Yıkılmış Krallık
HAFTANIN  GÜZELİ:  Aleyna Tilki ve  Mabel Matiz harika yorumlamış Yıldız Tilbe’nin şarkılarını.

Yazarın Tüm Yazıları