La Nina kapıda - Sonbahar kurak kış çetin geçecek

Rusya-Ukrayna Savaşı ile dünya çapında başlayan enerji krizi ile ‘Avrupa kışı nasıl geçirecek?’ sorusu gündeme geldi. Her ne kadar Rusya ile yapılan anlaşma gereği Türkiye’de doğalgaz kesintisi yaşanmayacak olsa da günün sonunda faturayı ödemek var. Dolayısıyla kışın ne kadar soğuk geçeceği de önemli. Prof. Dr. Orhan Şen uyarıyor: “La Nina kapıda. Sonbahar kurak ve sıcak, kış ise çetin geçecek.” Peki, ne yapmalı? İşte yanıtı.

Haberin Devamı

KIŞ OCAKTA KENDİNİ GÖSTERECEK

İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Öğretim Üyesi, CNN Türk meteoroloji danışmanı, Prof. Dr. Orhan Şen, La Nina ile El Nino’nun iki yaramaz kardeş olduklarını söylüyor ve “La Nina (küçük kız) ve El Nino (oğlan) ve ‘velet’ anlamlarına gelen İspanyolcadan literatüre giren isimlerdir. El Nino ve La Nina’nın doğdukları yer güney yarımküredir ve etkileri çok büyüktür. Her ikisi de Pasifik Okyanusu’nun doğusundaki deniz yüzey suyu sıcaklıklarının değişmesi ile oluşan atmosferik olaydır. Denizin yüzey su sıcaklığı normalden düşük olur yani soğursa La Nina, eğer yüzey su sıcaklığı yükselir yani ısınırsa El Nino oluşur. Bu durum sadece olduğu bölgeyi değil dünyayı etkiler” diyor.

La Nina kapıda - Sonbahar kurak kış çetin geçecek

Haberin Devamı

YAĞMURLAR AZALACAK

Peki, La Nina oluşursa ne olur? Prof. Dr. Şen, şöyle yanıtlıyor: “Havada (en az 10 kilometre yukarı) kuvvetli rüzgârlar (JETSTREAM) bir çanak etkisi oluşturur ve bu etki ile kutuplardan gelen soğuk hava aşağıya iner. Kuzey Amerika buz gibi olur. Burada, ‘Bize ne Amerika’dan?’ diyemiyoruz çünkü soğuk hava aşağı doğru inerken, hesaplamalara göre, Kanarya Adaları üstündeki North Atlantic Oscillation (NAO) salınımı denilen yüksek basınç ile çarpışacak. Bu çarpışma Balkanlardan bize doğru gelecek yağışlı sistemi yukarı itecek. Bunun anlamı ise yağmursuz ve kurak bir sonbahar. La Nina yılın sonuna kadar kuvvetli olacak. Hatta etkisini giderek arttıracak. Dolayısıyla aralık sonuna kadar hava sıcaklıklarının ortalamanın üzerinde, yağışlarınsa ortalamanın altında kalmasını bekliyoruz.”

SOĞUK HAVA ETKİLİ OLACAK

Keşke tersi olsaydı çünkü adı üzerinde ekim ayı, ‘ekim’, ‘dikim’ ayıdır. Biz de mali yıl 1 Ocak, su yılı ekimde başlar. Yani 1 Ekim ve sonrası her bir damla suyu hesap eder hale geliriz. Aralık itibarı ile Anadolu’nun doğusunda ufak ufak kış başlar. Ama aralık ayı dahil olmak üzere Batı’da kış şartları pek oluşmayacak. Aralık sonuna doğru La Nina etkisini kaybedecek. Balkanlardan gelen soğuk hava yurdumuza girebilecek. Ocak, şubat ve martta fazlaca soğuk, yağışlı ve karlı hava etkili olacak. Kış çetin geçecek. Geçen yıl bu dönemlerdeki yağış ve kar yağışlarını hatırlayın! Büyükşehirlerde, yollarda birçok kişi perişan olmuştu. Benzeri yaşanabilir.”

Haberin Devamı

La Nina kapıda - Sonbahar kurak kış çetin geçecek

ŞİMDİDEN ÖNLEMLER ALINMALI

PROF. Dr. Orhan Şen bu bilgileri sadece ilginç olduğu için vermiyor, amacı farkındalığı artırmak. Tarım ile uğraşanların hüsrana uğramamak için ekim-dikim faaliyetlerini yağmur yağacağı günlere göre ayarlaması, önlemlerin kuraklığa göre alınması gerektiğine vurgu yaparak, “Burada kişilerden çok kurumların önlem alması gerekir. Her yıl benzeri öngörüler yapıyoruz ama pek duyulmuyor. Oysa sürdürülebilir şehirler ve iklim değişikliği üzerine uzun vadeli yatırımlar şart. Böylece ne kar yağdığında İstanbul, Ankara gibi büyükşehirler esaret altında kalır ne biraz fazla yağmur yağınca şehirleri su basar ne de kimse ölür” diyor.

Haberin Devamı

La Nina kapıda - Sonbahar kurak kış çetin geçecek

İKLİM POLİTİKALARI OLUŞTURULMALI

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK uzmanı, ekolog Ferdi Akarsu,Ne zaman sel olsa, kar yağıp yollar kapansa ya da mevsim kurak geçse suçlu hep ‘iklim değişikliği’ oluyor” hatırlatması yapıyor ve şöyle devam ediyor: “Oysa iklim değişikliği bugünden yarına, geçen seneden bu yıla görülen bir şey değil. Biliminsanları bu değişiklikleri 20 yıllık izleme periyotlarında ancak fark ediyorlar. ‘Aşırı sıcak’, ‘kuvvetli yağış’, ‘kar esareti’ ya da ‘göllerin kuruması’ gibi her dramatik olayın küresel iklim değişikliğine bağlanması bu kavramın altını boşaltıyor. Mesela, İstanbul ya da İzmir’de neredeyse her yıl sel olur çünkü deniz seviyesinde kentler bunlar. İzmir için bir modelleme yaptık. 2050 yılına kadar deniz seviyesinin bir metreye yakın yükseleceği ortaya çıktı. Elimizde böyle bir bilgi var, geçmişten de tecrübeler var. Bu noktadan sonra yaşanacak olaylarda iklim değişikliğini adres göstermek suçu biraz da üzerinizden atmaktır. Bu sadece İzmir değil tüm yönetimler için geçerli. Peki, ne yapmalı? Kentlerimizin altyapısı 20-30 yıl öncesinden. Bir an önce yenilenmeli, kaynak aktarılmalı. Dere yatağına ev yapmaktan, tek tip bina anlayışından, tarım arazilerini imara açmaktan vazgeçmeli. Şehirlerdeki nüfus artışı kontrol altına alınmalı. Göllerin kuruması, kaçak kuyular açılmasını engelleyecek, ‘su politikaları’ üretilmeli. Sünger şehirler oluşturulmalı. Mesela, tertemiz yağmur suyu, kanalizasyon suyu ile denize deşarj ediliyor. Oysa bu su tarımsal sulamada kullanılabilir. İzmir’de bu şu an yapılıyor, keşke başka kentlere de örnek olsa. Ve en önemlisi 10-20 hatta mümkünse 50 yıllık iklim politikaları oluşturulmalı.”

Yazarın Tüm Yazıları