C Vitamini, Çok Güçlü Bir Antioksidan
C vitamini çok güçlü bir antioksidandır. Besinler ya da farklı formlardaki takviyeler aracılığı ile alınabilen bu vitamin, serbest radikallerle vücudun savaşında çok önemli bir göreve sahiptir. Oksidatif stresin azalmasına yardımcı olarak hem hücresel yaşlanmayı yavaşlatmada hem de sperm kalitesinin desteklenmesinde etkili olabildiği bilinir. C vitamini, dokuların gelişiminde ve onarılmasında da görev yapmaktadır. Brokoli, yeşil biber, turunçgiller, domates ve kabak gibi besinlerde yüksek oranda bulunur. C vitamini takviyesi kullanımında hekimlerin tavsiyelerine uyulması önerilmektedir.
A Vitamini, Bağışıklık Sistemi için Önemli
Birçok metabolik süreçte rol oynayan A vitamini hem erkekler hem de kadınlar tarafından beslenmeye dâhil edilmesi gereken organik bileşikler arasında yer alır. Organların fonksiyonlarını ve görme sağlığını destekleyen bu vitaminin bağışıklık sistemi için de gerekli olduğu bilinir. Yapılan bilimsel çalışmalar A vitamini eksikliğinde enfeksiyonların oluşma ihtimalinin artabildiğini ve hastayken iyileşme sürecinin sekteye uğrayabildiğini göstermektedir.
Düşünüldüğünden de Yaygın Olabilir
Sertleşme sorunu sadece yaşı ilerleyen erkeklerde görülen bir cinsel işlev bozukluğu değildir, genç erkeklerde de ortaya çıkabilir. Yapılan bilimsel araştırmalar 40 – 70 yaş arası erkeklerin %52’sinde bu cinsel işlev bozukluğunun bulunduğunu göstermektedir. Tabii bu noktada bu sorunu yaşayan tüm erkeklerin tıbbi destek almadığını, ne yazık ki sertleşme problemini utanılacak bir olgu yerine koyduklarını da unutmamak gerekir. Diğer bir deyişle araştırmaların ortaya koyduğu bu veri, gerçek orandan daha az olabilir.
Yaşam Boyu Devam Etmek Zorunda Değil
Birçok erkek sertleşme sorunu yaşadığında, bu cinsel işlev bozukluğunun yaşam boyu devam edeceğine dair bir yanılgıya sahip. Oysaki günümüzde hafif, orta ve ileri derecede sertleşme sorununun tedavisinde kullanabileceğimiz birçok efektif yöntem bulunuyor. Önemli olan, hastanın sertleşme problemi yaşama nedeninin belirlenmesi ve sahip olduğu sorunun derecesidir. Genel sağlık kontrolleri yapılan, sertleşme problemi değerlendirilen erkeklere özel planlanan tedavilerle cinsel fonksiyonların düzeltilebilmesi söz konusu olabilir.
Sertleşme Problemi Yalnızca Cinsellikle İlgili Değildir
Sertleşme probleminin fizyolojik nedenleri arasında damar sağlığının bozulması da bulunur. Penisteki tüplere kan ulaştıran atardamarların ve /veya cinsel ilişki sırasında tüplerdeki kanın hapsedilmesini sağlayan toplardamarların işlevlerinde meydana gelen sorunlar sertleşme problemine neden olabilir. Nitekim bu durum, genel sağlığı yakından ilgilendirir. Yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, diyabet ve sigara kullanımı nedeniyle arterlerde meydana gelen daralma ve sertleşme zaman içerisinde damarların fonksiyonlarında azalmayı beraberinde getirir. Bu noktada önemli bir bilgiye de sahibiz. Kardiyovasküler hastalıklar önce daha küçük damarları etkiler, daha sonra büyük damarlarda fonksiyon sorunlarına yol açar. Penise kan taşıyan damarların çapları 1 mm’den daha küçük olduğundan, bu cinsel işlev bozukluğu kalp hastalıklarının öncül belirtisi olarak da ortaya çıkabilir.
Bilinçsiz İlaç Kullanımına Dikkat
Glutatyon Sperm Kalitesini Yükseltebilir
Az önce de belirtildiği gibi, glutatyon, bağışıklık sisteminin fonksiyonlarının devamlılığında, vücudun detoksifikasyonunda ve serbest radikallerin yol açtığı zararların azaltılmasında görev yapar. Sperm kalitesinde serbest radikallerin önemli bir sorun teşkil ettiği düşünüldüğünde, glutatyonun sperm sağlığındaki ilk etkisi de ortaya çıkacaktır. Bağlantının daha detaylı sunulabilmesi için oksidatif strese değinilmesi gerekir. Bilindiği üzere vücuttaki serbest radikallerle antioksidanlar arasındaki denge bozulduğunda oksidatif stres meydana gelir. Oksidatif stres, enflamasyondan nörodejeneratif hastalıklara, kardiyovasküler hastalıklardan üreme sistemi sorunlarına dek birçok olumsuzluğun kaynağı olabilir. Glutatyon sayesinde vücuttaki serbest radikallerin bir kısmı nötralize edilir ve oksidatif stres azaltılır. Böylece sperm üretimi sürecinde spermlerin bütünlüğüne gelen zarar azaltılabilir.
Glutatyonun erkek üreme sistemi için öne çıkan faydalarından biri de sperm üretiminde görev yapan hormonların ideal şekilde salgılanmasına yardımcı olmasıdır. Gerek spermlerin DNA bütünlüğünün korunmasına, gerek sperm üretimi sürecinin işleyişine ve gerekse hormonal sorunların azaltılmasına katkıda bulunması ile glutatyonun sperm kalitesinin yükseltilmesinde önemli bir molekül olduğu ifade edilebilir.
Cinsel İşlevlerin İyileşmesine Katkı Sunabilir
Glutatyonun erkek üreme sistemi için faydaları, sperm kalitesinin artmasına yardımcı olabileceği ile sınırlı değil. Henüz çok fazla araştırma yapılmamış olsa da Journal of Sexual Medicine’de yayımlanan bir çalışmada hafif ve orta düzeyde sertleşme problemi yaşayan erkeklerin önerilen doz ve sıklıkta glutatyon takviyesi aldıklarında, yaşadıkları cinsel işlev bozukluğunda iyileşme elde edebildiği gösterilmiştir. Bu noktada dikkat edilmesi gerekenlerden biri, glutatyon takviyesinin sertleşme problemini tedavi etmekte tek başına yeterli olmadığıdır. Sertleşme problemi birçok farklı nedenle meydana gelebilir, üstelik bazı durumlarda kalp hastalıkları gibi son derece ciddi sağlık sorunlarının göstergesi olabilir. Dolayısıyla sertleşme probleminin nedeninin belirlenmesi, tedavi planlamasının kişi özelinde yapılması önemlidir. Sertleşme problemi için glutatyon takviyesinin de kullanılmasının, yalnızca hekimlerin onayı ile verilebilecek bir karar olduğu unutulmamalıdır.
Glutatyon Faydalarından Yararlanabilmek İçin Hekimlere Danışılmalı
Stresin Sperm Kalitesi Üzerindeki Etkileri Geçici Olabilir
Yıllar içinde stresin sperm kalitesi üzerindeki etkilerinin araştırıldığı birçok çalışmada kısırlık ve stres arasında çeşitli bağlantılar olduğu sonuçlarına varılmıştır. Kısırlık özelindeki çalışmalarda; sperm konsantrasyonunun ve hareketliliğinin azlığı, stres ve erektil disfonksiyon kısırlığın öne çıkan nedenleri arasında yer almıştır. Stresin sperm kalitesini nasıl düşürdüğü hakkında kesin yargılarda bulunmak şu an için söz konusu olmasa da, araştırmacılar, testosteron üretimini azaltan steroid hormonlarının salınımının stres nedeniyle artmasının ve artan oksidatif stresin bu değişim üzerinde etkili olduğunu düşünmektedir. Tüm bunların dışında stres ve sperm kalitesi arasındaki bağlantının varlığının da araştırmalarla gösterildiğinin bilinmesi önemlidir.
Sperm sayıları normal ve düşük olan 179 erkeğin katılımıyla gerçekleştirilen bir çalışmada stresli iş süreçleri yaşayan erkeklerin semen hacimlerinin ilerleyici spermatozoa yüzdelerinin negatif yönde etkilendiği sonuçları elde edilmiştir. Böylece mesleki stresin meni kalitesi üzerindeki etkileri doğrulanmıştır. Benzer sonuçlara işaret eden farklı çalışmalar da vardır. Örneğin savaş döneminde askerlerin katılımıyla yapılan araştırmada erkeklerin sperm hareketliliğinin normal dönemlere kıyasla %47 oranında azalmış olması dikkate değer sonuçlar arasındadır.
Stresin yol açtığı sperm kalitesindeki düşüş, sperm kalitesi üzerindeki tek değişkenin stres olması hâlinde geçici nitelik taşıyabilir. Uyku düzenindeki değişmeler, ilişkilerdeki problemler, maddi kaygılar ve mesleki stres azaldığında sperm değerlerinde yükselme elde edilebilir. Ancak bu noktada kişilerin genel sağlık durumu ve yaşam alışkanlıkları da göz önünde bulundurulmalıdır.
Geriye Boşalma Neden Olur?
Erkekler orgazm olurken, spermler, erkek üreme sisteminde ana sperm iletim kanalı olarak da bilinen vaz deferans aracılığı ile prostat bezine taşınır. Spermler prostat bezinde semeni oluşturan diğer sıvılarla birleşir ve bu esnada mesanenin boyun bölgesindeki kaslar ejakülasyonun mesaneye dönmesini engellemek ve üretraya doğru ilerlemesini sağlamak için kasılır.
Geriye boşalma yaşayan erkeklerde ise mesane boynundaki kaslar işlevlerini hiç ya da tam olarak yerine getiremediğinden semen penis yoluyla vücut dışarısına çıkmadan mesaneye geri dönebilir. Retrograd ejakülasyon nedenleri de mesane boynundaki kasların işlevlerini yerine getirememesi ile açıklanabilir. Geçmiş dönemde gerçekleştirilen cerrahi operasyonlar, kullanılan ilaçların yan etkileri veya sinir hasarı bu duruma neden olabilmektedir. Diyabet hastalarında, prostat ya da mesane ameliyatı geçirenlerde, yüksek tansiyon ya da duygu durumu düzenleyici ilaç kullananlarda ve omurilik yaralanması geçmişi olanlarda geriye boşalma görülme riski artış gösterebilir.
Geriye boşalma spesifik belirtilerle varlığını gösterir. Boşalma sonrası çok az meni çıkması ya da çıkmaması, boşalma sonrası idrarın bulanık bir görünüme sahip olması ve kısırlık geriye boşalma yaşayan erkeklerde yaygın olarak ortaya çıkan semptomlar arasındadır.
HPV Nedir?
Human Papilloma Virüsü, yani HPV, temel olarak cinsel yolla yayılan bir virüs grubudur. Viral enfeksiyona yol açan HPV’nin bulaşma şekli öncelikli olarak cinsel ilişki kurulması olsa da ten teması ile de bulaşması mümkündür. Bilinen kesin bir tedavisi bulunmaz, HPV tedavisi HPV’nin yol açtığı semptomların giderilmesine; örneğin erkeklerde, HPV ile birlikte ortaya çıkabilen kondilomların yakılmasına, dondurulmasına veya cerrahi eksizyonuna ve böylelikle bulaş riskinin ortadan kaldırılmasına dayanır. HPV vücuda girdikten sonra bağışıklık sistemi zayıfladığında varlığını yeniden belli edebilir. Dolayısıyla belirtilerinin fark edilmesi ve tedavi alternatiflerinin değerlendirilmesi hem erkeklerin hem de partnerlerinin sağlığı için önemlidir.
Erkeklerde HPV Belirtileri Nelerdir?
HPV her zaman belirgin semptomlara yol açmaz. Hatta çoğunlukla hiçbir belirtiye neden olmadığı için kişiden kişiye hızlı bir şekilde bulaşır. Birçok kişi herhangi bir belirti yaşamadığından kendilerinde HPV olduğunu dahi bilmeyebilir. HPV belirtileri içerisinde en yaygın görüleni siğillerdir. Cilt yüzeyinde ya da mukus membranlarda ortaya çıkan siğillerin görünümü HPV türüne ve enfeksiyon bölgesine göre değişiklik gösterebilir.
Varikosel ve erkek kısırlığı arasındaki bağlantı elli yılı aşkındır gündemde. Varikosel hastası olan bazı erkeklerin doğal yollarla çocuk sahibi olabilmesi ve varikoselektomi sonrası sperm kalitesinde elde edilen değerli gelişmeler, varikoselin etki mekanizmasının gündemde kalmasının nedenleri arasında gösterilebiliyor. Yapılan bilimsel çalışmalar da bu etki mekanizmasını anlamaya yönelik ilerliyor. Gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda, varikosel ve erkek kaynaklı kısırlık arasındaki bağlantıdan oksidatif stresin sorumlu olduğuna dair veriler elde edilmiş olmakla birlikte bu bağlantıyı açıklayan tek bir teorinin varlığından bahsedilemiyor. Dolayısıyla varikosel teşhisi konan erkeklerde tedavi kararı verilirken çok yönlü düşünülmesi ve hastaların bireysel ihtiyaçlarının değerlendirilmesi gerekiyor.
Varikosel Tedavisi Ne Zaman Gerekli?
Varikosel tedavisinde altın standart mikrocerrahi varikoselektomi operasyonudur. Mikrocerrahi operasyonlarında deneyimli üroloji ve androloji uzmanlarınca gerçekleştirilmesi gereken ameliyat sırasında hem varisleşen hem de varisleşme ihtimali olan damarlar bağlanabiliyor. Böylece varikoselin nüksetme ihtimali minimize edilebiliyor. Unutulmaması gereken ise varikosel teşhisi konan her hastaya mikrocerrahi varikosel ameliyatının önerilmeyebileceği. Operasyon için belli başlı şartların karşılanması gerekiyor.
Varikosel erken yaşlarda, ergenlikte görüldüğünde cerrahi operasyon tercihten ziyade bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor. İlerleyen yıllarda çocuk sahibi olunabilmesini sağlamak amacıyla, sperm analizi yapılamasa dahi, ergenlik dönemindeki hastaların testis boyutları değerlendirilerek ameliyat kararı verilebiliyor.
Erken Boşalmadan Bahsedilebilmesi İçin Aranan Şartlar
Uluslararası kılavuzlar erken boşalmayı cinsel ilişkiye girdikten sonra ilk 1 dakika içerisinde, kontrol dışı ve tekrarlayan şekilde gerçekleşen boşalma olarak tanımlar. Bu tanımda altı çizilmesi gereken üç temel kriter bir aradadır. İlk kriter cinsel ilişkinin süresi ile ilgilidir ve bu kriter farklı şekillerde de ele alınabilir. Prematür ejakülasyon, yaygın olarak cinsel ilişkinin 1 dakika içerisinde sonlanması şeklinde ifade edilse de bu süre farklı uzmanlarca 1-2 dakika şeklinde de belirtilebilir. Üstelik bu noktada partnerin cinsel hazza ulaşmasının da önemli bir değişken olduğunun unutulmaması önemlidir. Nitekim erken boşalma, temelinde hastanın partnerinin cinsel hazza ulaşamaması ve/veya erkeğin boşalma süresinden memnun olmaması ile de ilişkilidir. Dolayısıyla süre kriteri bir anlamda sübjektif nitelik taşıyabilir.
Erken boşalmadan bahsedilebilmesi için erkeğin boşalma eylemini kontrol edememesi bir diğer kriterdir. Kişinin kontrollü olarak ya da isteyerek erken boşalması, cinsel işlev bozukluğu olarak tanımlanmaz.
Erken boşalmanın varlığından bahsedilebilmesi için bir diğer önemli şart ise tekrarlayan şekilde görülmesidir. Zaman zaman her erkek cinsel performans düşüklüğü yaşayabilir, stresten ya da yorgunluktan erken boşalabilir. Mevcut bir cinsel işlev bozukluğu olarak değerlendirilen erken boşalma, dönemsel yaşanan sorunlardan farklı olarak sürekli görülür. Kronikleşen erken boşalma birçok açıdan hem erkeği hem partnerini hem de çiftlerin ilişkisini etkiler. Önemli olan bu sorunu tanımlamak, varlığı hâlinde tıbbi destek almaktır.