Ebru Doğdu

Mikro Öğrenme: Türkiye’nin gelecek nesilleri için eğitimde mükemmeliyete giden yol

27 Mayıs 2024
Hızla gelişen dijital çağda, geleneksel eğitim yöntemlerinin modern öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamadaki etkinliği sorgulanmaktadır.

Karmaşık konuları küçük parçalara ayıran mikro öğrenme, eğitim yaklaşımımızı devrim niteliğinde değiştirecek bir trend olarak ortaya çıkıyor. Bu yöntem, insan hafızasının doğal sınırlarına uygun olarak, pek çok fayda sunmaktadır. Dinamik ve genç bir nüfusa sahip Türkiye için mikro öğrenmeyi benimsemek, gelecek nesillerini rekabetçi bir küresel ortamda başarılı olmaya hazırlamak için önemli bir strateji olabilir.

MİKRO ÖĞRENMENİN BİLİMİ

İnsan beyni, tek seferde büyük miktarda bilgiyi tutma kapasitesine sahiptir ancak sınırlıdır. Araştırmalar, yeni bilgilerin yaklaşık yüzde 50’sinin bir saat içinde, yüzde 70’inin ise 24 saat içinde unutulduğunu göstermektedir, bu olgu ‘unutma eğrisi’ olarak bilinir. Bu, yeni bilgilerin uzun vadeli olarak tutulmasını sağlamak için tekrarlanan maruziyet ve pekiştirmenin önemini vurgulamaktadır. Mikro öğrenme, bu bilişsel sınırlamaları küçük, kolay sindirilebilir parçalara ayırarak ele alır. Genellikle sadece birkaç dakika süren bu dersler, videolar, testler, etkileşimli modüller ve infografikler gibi çeşitli dijital formatlarda sunulabilir. Belirli konulara veya becerilere odaklanarak, mikro öğrenme, öğrencilerin daha iyi konsantre olmasını ve bilgiyi daha iyi tutmasını sağlar, bu da onu son derece etkili bir eğitim yaklaşımı haline getirir.

TÜRKİYE NEDEN MİKRO ÖĞRENMEYİ BENİMSEMELİ?

1-Eğitim sonuçlarını iyileştirmek: Türkiye’nin eğitim sistemi güçlü olsa da geleneksel öğrenme ortamlarında yaygın olan zorluklarla karşı karşıyadır. Uzun dersler ve kapsamlı okuma ödevleri bilişsel yüklenmeye ve ilgisizliğe yol açabilir. Mikro öğrenme, özlü ve odaklanmış yaklaşımıyla bu sorunları hafifletebilir. Karmaşık konuları daha küçük birimlere ayırarak, öğrenciler kendi hızlarında öğrenebilir ve böylece daha iyi kavrayış ve tutma sağlanır. Ayrıca, mikro öğrenme, Türkiye’nin mevcut eğitim çerçevesi ile entegre edilebilir ve geleneksel sınıf öğretimini tamamlayabilir. Öğretmenler, kilit kavramları pekiştirmek, ek alıştırma sağlamak ve öğrencilerin çeşitli ihtiyaçlarına hitap eden kişiselleştirilmiş öğrenme deneyimleri sunmak için mikro öğrenme modüllerini kullanabilir.

2-Erişilebilirlik ve esnekliği artırmak: Mikro öğrenmenin en büyük avantajlarından biri esnekliğidir. Dijital sunum, eğitim içeriğinin her zaman, her yerde erişilebilir olmasını sağlar ve bu da Türkiye’nin çeşitli nüfusu için idealdir. Kaliteli eğitim kaynaklarına sınırlı erişimi olan kırsal kesimdeki öğrenciler, bu isteğe bağlı öğrenme yaklaşımından büyük ölçüde yararlanabilirler. Ayrıca, mikro öğrenme, yaşam boyu öğrenme ve mesleki gelişimi destekleyebilir. Türkiye, ekonomisini büyütmeye ve küresel pazara entegre olmaya devam ederken, sürekli eğitim ve beceri geliştirme için acil bir ihtiyaç vardır. Mikro öğrenme modülleri, çalışanların günlük yaşamlarına minimum kesinti ile yeni teknolojilere ve sektör taleplerine uyum sağlamaları için gerekli araçları sağlayabilir.

3-Katılım ve motivasyonu artırmak: Mikro öğrenme, oyunlaştırma, multimedya ve gerçek zamanlı geri bildirim gibi etkileşimli ve ilgi çekici unsurlar içerir. Bu yaklaşım, öğrenci motivasyonunu ve katılımını önemli ölçüde artırabilir. Türkiye’de öğrenci katılımı, eğitim başarısı için kritik bir faktördür ve mikro öğrenme, öğrencileri eğitimlerine bağlı ve yatırım yapmaya teşvik etmede önemli bir rol oynayabilir. Örneğin, Duolingo gibi mikro öğrenme ilkelerini kullanan dil öğrenme uygulamaları, kısa, günlük egzersizler aracılığıyla öğrencilere yeni diller kazandırmada son derece etkili olmuştur. Benzer yöntemler, çeşitli konulara uygulanabilir, öğrenmeyi daha keyifli ve ödüllendirici bir deneyim haline getirebilir.

4-Öğretmen gelişimini desteklemek:

Yazının Devamını Oku

Çocukların sosyal medya kullanımına Çin’in getirdiği kısıtlamalar dünyaya örnek olabilir mi?

20 Mayıs 2024
Son yıllarda Çin, sosyal medyanın çocuklar üzerindeki etkisini yönetme konusunda öncü ve tartışmalı bir yaklaşım benimsemiştir.

Bilişsel gelişim, ruh sağlığı ve genel refah üzerindeki etkilerle ilgili endişelerle, Çin hükümeti TikTok gibi platformlarda küçüklerin nasıl etkileşimde bulunabileceğini sınırlayan katı önlemler almıştır. Bu hareket küresel bir tartışmayı tetiklemiş olup, Birleşik Krallık ve Türkiye gibi diğer ülkeler, gençlerini korumak için benzer politikalar uygulamayı düşünmektedir.

ÇİN’İN ÇIĞIR AÇAN ÖNLEMLERİ

Çin, çocukları aşırı sosyal medya kullanımının potansiyel zararlı etkilerinden korumak amacıyla katı düzenlemeler getirmiştir. Yeni kurallara göre,18 yaş altı çocuklar Douyin (TikTok’un Çin’deki karşılığı) gibi platformlarda günde sadece 40 dakika geçirebilir. Ayrıca, 22.00 ile 06.00 saatleri arasında erişim yasaklanmıştır. Bu sınırlamalar, internet bağımlılığını azaltmak ve gençler arasında daha sağlıklı yaşam tarzlarını teşvik etmek amacıyla oluşturulan daha geniş bir düzenleyici çerçevenin bir parçasıdır. Çin’in yaklaşımı zaman sınırlarının ötesine geçmektedir. Hükümet, bu kuralların uygulanmasını sağlamak için gerçek isim doğrulama sistemlerini zorunlu kılmıştır. Bu, kullanıcıların gerçek kimlikleriyle kaydolmalarını gerektirir ve platformların yaşa özel kısıtlamaları daha etkili bir şekilde uygulamalarına olanak tanır. Ayrıca, içerik algoritmaları eğitici ve pozitif materyalleri, potansiyel olarak zararlı veya bağımlılık yapıcı içeriklerin önüne geçecek şekilde ayarlanmaktadır.

BİRLEŞİK KRALLIK’IN ARTAN ENDİŞELERİ

Çin’in proaktif duruşundan ilham alan Birleşik Krallık, benzer kısıtlamaları uygulamak için üst düzey hükümet tartışmaları yürütmektedir. İngiliz politika yapıcılar ve çocuk refahı savunucuları, çocuklar arasındaki artan ekran süresi ve bunun olumsuz etkileri konusunda alarm zilleri çalmaktadır. Raporlar, aşırı sosyal medya kullanımı ile anksiyete, depresyon, kötü uyku ve dikkat sürelerinde azalma gibi sorunlar arasında ilişkiler olduğunu vurgulamıştır. Birleşik Krallık hükümet yetkilileri çeşitli potansiyel önlemleri araştırmaktadır. Bunlar arasında günlük kullanım sınırlamaları getirilmesi, sokağa çıkma yasakları uygulanması ve daha sıkı yaş doğrulama süreçlerinin devreye sokulması yer almaktadır. Eğitim Bakanı Gavin Williamson, bu konunun önemine dikkat çekerek, “Çocuklarımızı sosyal medyanın karanlık yönlerinden korumak, onların ruhsal ve fiziksel sağlığı için elzemdir” demiştir. Birleşik Krallık’ın Çin’in modelini benimsemeye olan ilgisi, çocukların yaşamlarındaki teknolojinin rolü konusunda daha geniş bir endişeyi yansıtmaktadır. Kraliyet Pediatri ve Çocuk Sağlığı Koleji gibi kuruluşların yaptığı çalışmalar, uzun süreli sosyal medya maruziyetiyle bağlantılı önemli ruh sağlığı sorunlarının arttığını göstermiştir. Bu bulgular, Birleşik Krallık’ı gençleri için daha düzenlenmiş bir dijital ortamı düşünmeye itmektedir.

TÜRKİYE VE DİĞER ÜLKELER BENZER YOLLARI DÜŞÜNÜYOR

Türkiye, çocuklar üzerindeki sosyal medyanın olumsuz etkilerini hafifletmek için Çin’in politikalarını yakından izleyen ve benzer kısıtlamaları düşünen bir başka ülkedir. Türk yetkililer, sosyal medyanın yaygın doğası ve genç neslin gelişimi ve sosyal davranışları üzerindeki etkileri konusunda endişelerini dile getirmiştir. Türk Hükümeti, zararlı içeriği yasaklama ve ulusal standartlara uymayan platformlara para cezaları verme gibi bazı düzenlemeleri zaten uygulamıştır. Ancak, tartışmalar şimdi Çin’dekilere benzer zaman sınırlamaları ve geliştirilmiş içerik kontrolü gibi daha kapsamlı önlemlere doğru kaymaktadır. Diğer ülkeler de daha sıkı kontrollerin gerekliliğini fark etmeye başlamaktadır. Avrupa ve Asya’daki ülkeler, gençler arasında artan ruh sağlığı sorunlarını gözlemledikçe sosyal medyanın potansiyel zararları konusunda giderek daha fazla endişe duymaktadır. Dijital refah üzerine uluslararası diyaloglar daha yaygın hale gelmekte ve politika yapıcılar, dijital çağda çocukları korumanın en iyi yolları konusunda içgörü ve stratejileri paylaşmaktadır.

Yazının Devamını Oku

Yurt dışında eğitim için gerekli uluslararası sınavlar

13 Mayıs 2024
Günümüzde birçok genç, üniversite eğitimini yurt dışında almanın sunduğu harika fırsatlarla ilgileniyor.

Yurt dışında üniversite okumanın sadece akademik anlamda değil, aynı zamanda kişisel gelişim ve kültürel deneyim açısından da büyük bir zenginlik sunduğunu düşünüyorum. Veliler olarak çocuklarımızın geleceği için en iyi eğitimi almalarını istiyoruz ve bu süreçte doğru bilgilere sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Yurt dışında üniversite eğitimi almak heyecan verici birçok soru ve karar sürecini de beraberinde getiriyor. Hangi ülkede okunacağı, hangi programın seçileceği, kabul şartları ve maliyetler gibi pek çok faktör göz önünde bulundurulmalı. Bu yazıda, yurt dışında üniversite ve yüksek lisans eğitimi hakkında bilinmesi gereken önemli noktaları ele alarak, uluslararası sınavlar konusunda daha net bilgiler vermeye çalışacağım.

DİL SEVİYENİZİN BELGELENMESİ GEREKİYOR

Yurt dışındaki üniversitelerde eğitim almak isteyen öğrencilerin dinleme, okuma, yazma ve konuşma becerilerini ölçen uluslararası bir sınava girmeleri ve akademik düzeyde eğitim almaya hazır olup olmadıklarını göstermeleri gerekiyor. Bu amaçla en çok tercih edilen iki sınav IELTS ve TOEFL sınavları.

IELTS sınavı 0-9 arasında bir bant skalası üzerinden değerlendirilir. Her bölüm için ayrı bir puan verilir, ardından bu puanlar genel bir IELTS puanına dönüştürülür. TOEFL iBT (Internet-based Test) sınavı, 0-120 arasında bir puanlama sistemine dayanır. TOEFL iBT sınavı dört ana bölümden oluşur ve her bir bölüm ayrı ayrı değerlendirilir. Her bölüm için aldığınız puanlar toplanarak genel TOEFL puanınız belirlenir. Her üniversitenin kabul ettiği minimum puan gereksinimleri farklılık gösterebilir. Örneğin Imperial College London gibi üst düzey bir üniversitede mühendislik okumak isteyen bir öğrencinin IELTS’ten 7.0 alması beklenirken, Manchester Üniversitesi 6.5 puan ile bölüm kabulü yapmaktadır. Bu sınavlara girmek istediğinizde pek çok farklı terminoloji ile karşılaşacaksınız ve bu biraz kafa karıştırıcı olabilir. Örneğin IELTS UKVI mı almalıyım, akademik kâğıt üstünde mi, genel bilgisayarda mı? İngiltere’de okumak için IELTS Akademik UKVI almanız gerekirken, İtalya için Akademik IELTS olması gerekir. Tarih planlamanıza göre üç gün içinde sonuç alabileceğiniz Computer-Based (bilgisayar tabanlı) IELTS formatı tercih edebilirken, süre sıkıntınız yoksa ve kendinizi daha verimli hissediyorsanız Paper-Based (kâğıt üstünde) sonucu 13-15 gün sonra açıklanan IELTS’e de girebilirsiniz. Önünüze çıkan sınav türleri içinden kaybolmadan doğru sınav türünü seçtiğinizden emin olarak ilerlemek sonsuz önemli. Bu nedenle hep dediğim gibi, iyi bir danışman iyi bir okul demektir. Lütfen sorarak öğrenin, hata ihtimalinizi azaltın.

SEÇENEKLERİNİZİ ARTIRIN

Farklı ülkelerde farklı programlara başvururken, üniversiteler dil seviyenizin yanında bazı ek sınavlar da talep edebilirler. Bu sınavlardan en önemlilerine bakalım.

SAT (Scholastic Assessment Test) veya ACT (American College Testing): Amerika Birleşik Devletleri ve bazı diğer ülkelerdeki üniversitelerin kabul süreçlerinde önemli bir rol oynayan bu sınavlar, genel akademik yetenekleri ölçer. Özellikle Amerikan tarzı eğitim sunan farklı ülkelerdeki uluslararası üniversiteler ve bazı Avrupa ülkeleri, öğrencilerden SAT veya ACT gibi sınav sonuçları talep edebilir. SAT, 2024 yılı itibarıyla dijital ortamda uygulanmaya başlamış, sınav içeriği ve soru sayısında değişiklik yapılmıştır. Dijital SAT, öğrencilere bilgisayar üzerinden yapılan interaktif bir sınav deneyimi sunar. Sınav, özel olarak tasarlanmış bir test altyapısı üzerinde gerçekleştirilir.

Her ülkenin ve üniversitenin kabul gereksinimleri farklı olabilir. Bu nedenle, yurt dışında lisans eğitimi almayı düşünen öğrencilerin başvurdukları üniversitelerin resmi web sitelerinden veya kabul danışmanlarından doğru ve güncel bilgileri edinmeleri önemlidir.

Yazının Devamını Oku

DFC artık Türkiye’de

6 Mayıs 2024
Design for Change (DFC), dünyanın en büyük çocuk hareketidir. 70’ten fazla ülkede, 28 binden fazla okulun, 2 milyondan fazla çocuğun katıldığı bir oluşumdur. Amacı, çocuklarda ‘yapabilirim’ duygusunu geliştirmek ve onları çevrelerinde sorun olarak gördükleri konularda harekete geçmeleri için teşvik ekmektir.

Design for change artık Türkiye’de aktif. Türkiye temsilcisi ve aynı zamanda çözüm ortağım olan, danışmanlığını yaptığım öğrencilerimi gönül rahatlığı ile teslim ettiğim Elif Özmenek Çarmıklı bu temsilciliği o kadar çok hak ediyor ki, bu röportajın sonunda ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Türkiye’de yeni yeni duyuyoruz DFC’yi ama aslında neredeyse 15 yıllık bir çocuk hareketi. DFC, Türkiye’de ne zamandır aktif?

DFC World 2009 yılında Kiran Bir Sethi tarafından kuruluyor. Kendisi bir tasarımcı ancak bir anne olarak oğlunun okulda yaşadığı sıkıntılardan sonra bir okul kurmaya karar veriyor. Kiran, eğitimde tasarım odaklı düşünmenin artması gerektiğini savunuyor ve eğitimin amacının çocukları gerçek sorunlara çözümler bulma konusunda tecrübe kazandırmak olduğuna inanıyor. Böylece 2023 yılında inovasyon kategorisinde dünyanın en iyi okulu seçilen Riverside okulunu kuruyor ve aynı zamanda da bugün dünyanın pek çok ülkesine yayılan bir çocuk hareketi başlatıyor. Ben, 2023 yılında DFC’nin Türkiye temsilcisi oldum. Bizim de amacımız, ‘yapabilirim’ farkındalığını ülkemizde pek çok çocuğa ve okula ulaştırabilmek.

Ben duyduğum zaman çok heyecanlandım. Biraz DFC HeroKIDS Sertifika Programı’ndan bahsedebilir misin?

DFC HeroKIDS Sertifika Programı, 13-17 yaş grubundaki öğrencilerin katılabileceği bir programdır. Program bireysel eğitim ya da grup eğitimi şeklinde tasarlanabilir, çevrimiçi ya da yüz yüze uygulanabilir. Programın üç önemli amacı var: Birincisi, çocukların tasarım odaklı düşünme becerisini geliştirmek. İkincisi, çocukların kendi çevrelerinde gördükleri sorunlara çözüm geliştirmeleri için proje oluşturabilmelerini sağmak. Üçüncüsü de çocukların yaptıkları projelerin hem ulusal hem de uluslararası seviyede duyulur ve görünür olmasına imkân vererek, ‘yapabilirim’ duygularını güçlendirmek. Öğrenciler bu programı tamamladıklarında uluslararası geçerliliği olan DFC HeroKIDS Sertifikasını almaya hak kazanırlar.

Elif Özmenek Çarmıklı-Ebru Doğdu

Öğrencilere nasıl bir katkısı var bu programın?

Yazının Devamını Oku

Finlandiya eğitim sistemi: Dünya çapında bir model

29 Nisan 2024
Finlandiya, eğitimde dünya genelinde övgü toplayan bir ülke olarak kabul edilir. Ülkenin eğitim sistemi, öğrenci merkezli yaklaşımı, öğretmenlerin yüksek nitelikleri ve eşitlikçi politikalarıyla tanınır.

Finlandiya, eğitimdeki başarısıyla birçok ülke için bir model olarak görülür. Ülkenin eğitim sistemi, öğrencilere yüksek kaliteli bir eğitim sunmanın yanı sıra, öğrenci merkezli yaklaşımıyla da dikkat çeker. Öğrencilerin ihtiyaçlarına ve yeteneklerine odaklanan bir eğitim anlayışı, Finlandiya’nın eğitim sisteminin temelini oluşturur. Uluslararası eğitim değerlendirme raporları, Finlandiya’nın eğitim sisteminin dünya çapında ne kadar etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin, PISA (Programme for International Student Assessment) raporlarına göre, Finlandiya öğrencileri matematik, fen bilimleri ve okuma becerilerinde dünya genelinde en üst sıralarda yer alır. Bu, Finlandiya’nın eğitimdeki başarısının uluslararası alanda tanınmasına katkı sağlar. Finlandiya’nın eğitim sistemi, eşitlikçi politikalarıyla da dikkat çeker. Ülke, her öğrencinin eğitimde eşit fırsatlara sahip olmasını sağlamak için çeşitli önlemler alır. Örneğin, sosyo-ekonomik durumu ne olursa olsun, tüm öğrencilere ücretsiz eğitim imkânı sunulur. Bu, Finlandiya’nın eğitimdeki başarısının sadece akademik başarıya değil, aynı zamanda toplumsal eşitlik ve adalet ilkesine dayandığını gösterir. Finlandiya’da üniversitelerin öğrenci seçim süreci, diğer ülkelerden farklı bir yaklaşımı benimsemektedir. Ülkede merkezi bir sınav sistemi olmamasına rağmen, üniversiteler öğrenci seçiminde bağımsız olarak hareket eder ve öğrencilerin yetenek ve motivasyonuna dayalı bir seçim süreci izlenir. Bu yaklaşım, öğrencilerin sadece akademik başarılarını değil, aynı zamanda kişisel yeteneklerini, ilgi alanlarını ve motivasyonlarını da dikkate alır. Üniversiteler genellikle öğrencileri değerlendirirken, başvuru dosyalarında yer alan notlar, özgeçmiş, motivasyon mektubu ve referans mektupları gibi belgeleri incelerler. Ayrıca, bazı bölümler öğrencileri mülakatlar veya ek sınavlarla da değerlendirebilir. Bu şekilde, Finlandiya’da üniversitelerin öğrenci seçiminde adil ve objektif bir süreç izlediği ve öğrencilerin akademik potansiyelleri ve kişisel yetenekleri doğrultusunda değerlendirildiği belirtilmektedir. Bu yaklaşım, üniversiteye girişte sadece sınav başarısına dayalı bir değerlendirmenin ötesinde, öğrencilerin gerçek potansiyellerini ortaya çıkarmaya ve farklı yeteneklere sahip bireylere eşit fırsatlar sunmaya olanak tanır.

FİNLANDİYA’DA EĞİTİM ALMANIN AVANTAJLARI

Finlandiya’da eğitim, yaşam boyu öğrenme ilkesi etrafında şekillenir. Ülkede eğitimin yaşının olmadığı vurgulanır; herkes her yaşta lisans veya yüksek lisans programına başvurabilir ve okuyabilir. Bu yaklaşım, bireylerin eğitim ve öğrenme süreçlerini ömür boyu sürdürmelerini teşvik eder. Finlandiya’da eğitim almanın bir diğer önemli avantajı, eğitim kalitesinin yüksek olması ve dünya çapında kabul gören itibarlı bir diploma elde etme şansıdır. Finlandiya’daki üniversiteler uluslararası alanda büyük bir saygınlığa sahiptir ve mezunlarına geniş kariyer fırsatları sunar. Her yıl binlerce uluslararası öğrenci, Finlandiya’daki eğitim fırsatlarından yararlanmak için ülkeye gelmektedir. 2023 yılında yaklaşık olarak 13 bin uluslararası öğrenciye oturum izni verilmiş ve 6 bin 250 öğrencinin eş ve çocukları için de oturum hakkı sağlanmıştır. Bu, ülkenin uluslararası öğrencilere sunduğu destek ve ilgiyi yansıtmaktadır.

Ek olarak, Finlandiya’da eğitim alan öğrencilere ve ailelerine konaklama konusunda çeşitli imkânlar sunulur. Özellikle aileleriyle birlikte gelen öğrencilere özel olarak tasarlanmış ve aileye özel bir öğrenci evi tahsis edilir. Bu uygulama, öğrencilerin aileleriyle birlikte konforlu bir şekilde yaşamalarını sağlarken, aynı zamanda öğrencilerin akademik ve sosyal hayatlarına odaklanmalarını kolaylaştırır. Mezun olduktan sonra Finlandiya’da kalmak isteyen öğrencilere, iş bulma sürecinde destek olmak adına iki yıla kadar oturum uzatılabilir. Bu süreç, öğrencilere kariyerlerine güvenle adım atmaları için bir fırsat sunar. Ayrıca, öğrencilere haftalık 30 saatlik çalışma izni tanınarak finansal destek sağlanır.

YENİLİKÇİ VE YAŞAM BOYU ÖĞRENMEYİ TEŞVİK EDİYOR

Yazının Devamını Oku

Öğrencilere ‘Stres Farkındalığı Ayı’nda nasıl yardımcı olabiliriz?

22 Nisan 2024
Akademik dünyanın telaşlı ortamında stres, genellikle gölgelediğimiz bir yük olarak öğrencilerin omuzlarını ağırlaştırır.

‘Stres Farkındalığı Ayı’nda öğrencileri etkileyen çok yönlü zorlukları aydınlatmak ve #littlebylittle temasını keşfetmek, dayanıklılığı teşvik etmek ve akademik başarıyı sağlamak için içgörüler ve stratejiler sunmak önemlidir.

Öğrenci stresinin manzarasını anlama: Öğrenciler için stres, çeşitli şekillerde ortaya çıkar, her biri kendi benzersiz tetikleyiciler ve sonuçlar kümesiyle. Akademik baskılar, sosyal dinamikler, ders dışı faaliyetlere katılım ve kişisel zorluklar, stres faktörlerinin karmaşık örgüsüne katkıda bulunur. Veliler, öğretmenler ve toplumun beklentilerinin ağırlığı, stresin yoğunluğunu artırır, sıklıkla öğrencilerin zihinsel sağlığını ve akademik performanslarını olumsuz etkiler.

Akademik stres: Öğrenci stresinin en önünde, yüksek notlar, rekabetçi sınavlar ve başarısızlık korkusu gibi akademik baskıların sürekli takibi bulunur. Akademik olarak başarılı olma talebi, öğrenciler arasında kaygı, tükenmişlik ve yetersizlik hissi yaratabilir. Diğerlerini hayal kırıklığına uğratma ve gelecek fırsatlarını tehlikeye atma korkusu, zaten var olan bu yoğun ateşe odun atmaktadır.

Sosyal stres: Okul veya üniversite sosyal ortamının karmaşık manzarasını yönlendirmek eşit derecede korkutucu olabilir. Akran baskısı, zorbalık, sosyal dışlanma ve kabul edilme isteği, öğrencilerin duygusal refahını önemli ölçüde etkileyebilir. Yargılanma korkusu ve içsel kimliklerini bastırma ihtiyacı, stres seviyelerini artırabilir ve izolasyon hissi yaratabilir.

Kişisel stres: Akademi ve sosyal etkileşimlerin sınırlarının ötesinde, öğrenciler streslerini arttıran kişisel zorluklarla mücadele ederler. Aile sorunları, maddi sıkıntılar, sağlık sorunları ve varoluşsal ikilemler, zihinlerini meşgul eder ve odaklanma yeteneklerini bozabilir, onların dikkatlerini dağıtarak derslerde optimal bir şekilde performans göstermelerini engelleyebilir.

Akademik başarı ve elde edim üzerindeki etkiler: Denetlenmemiş stresin sonuçları geçici rahatsızlığın ötesine uzanır, öğrencilerin hayatlarının her alanına sızar ve akademik yolculuklarını engeller. Kronik stres, motivasyonu erozyona uğratabilir, bilişsel işlevi bozabilir ve özgüveni zayıflatarak öğrencilerin potansiyellerine ulaşma yeteneklerini engelleyebilir. Kalıcı stres faktörleri, devamsızlık, akademik başarısızlık ve hatta okul terk oranlarına yol açabilir, çaresizlik ve umutsuzluk döngüsünü sürdürerek.

#littlebylittle yaklaşımını kucaklamak:

Yazının Devamını Oku

Bir haftalık kısa bir ara

15 Nisan 2024
Değerli okurlar... Bayram yoğunluğu nedeniyle bu haftalık kısa bir ara...

Haftaya görüşmek üzere...

EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMENİN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.

Yazının Devamını Oku

İnsanlar söylediklerinizi değil hissettirdiklerinizi unutmazlar

8 Nisan 2024
Fotoğraftaki kırmızı pabuçlar eminim hepiniz de bir duygu oluşturmuştur. Kocaman kadın, geçen gün bayram alışverişine çıktım ve kendime bu kırmızı pabuçları aldım.

Fotoğrafını çekip anneme gönderdim çünkü küçükken annem bana bir bayramda kırmızı rugan ayakkabılar almıştı. Şimdi dolabı açıp açıp bakıyorum ve gülümsüyorum.

Çünkü küçükken bayramlarda alınan eşyalar değil de aslında o eşyaları size alıp başucunuza koyanlardır gerçek değerler. Çocuklar aslında hissettirdiğiniz duyguları hatırlarlar, şanslıysanız ve sevgi dolu büyütülüyorsanız kırmızı ayakkabı alamasanız da olur. Ama ayakkabıyı alıp çocuklarınıza sevgiyi hissettiremezseniz işte o maalesef olmuyor.

GURBETTE BAYRAM

Bayramda bir arada olmanın önemini ailem hep yaşattı şükür ama yaş aldıkça hele ki ergenlik çanları çalmaya, kendimizi bir şey sanmaya başladığımızda ‘bu bayramda gitmesem atlasam olur’lar başlar. Ama sonra kavak yelleri esmeyi durdurunca şanslıysanız ve eğer hâlâ hayattalar ise anne ve babanız sizi aynı hasretle oldukları yerde bekler dururlar. Her seferinde yanlarına koşmaya başlarsınız. Ama gurbeti seçmiş hayallerinizin, başarının peşinden koşmuşsanız, mesela biletler çok pahalı gelmiş ise ve ‘amaaan bu bayram da burada olayım’ demişseniz işte o sabah kalktığınızda gün nedense aymaz. Boğazda bir düğüm, ‘yok canım ağlamayacağımdır herhalde’ dersiniz. Yutkundum tamam geçti. ‘Ben bir annemi arayayım’, hayda arayamıyorum. ‘Tamam tamam hazırım şimdi arayayım ağlamayacağım söz kendime’ der ama anne ve babanızın yüzünü video aramanızda görür görmez iniverir yaşlar gözlerinizden. Ve söz verirsiniz kendinize bundan sonra; ‘Her bayram gideceğim yanlarına.’ İşte gurbette bayram böyledir. Yani aslında gurbette bayram bayram tadında değildir.

ÖĞRENCİLER TATİLDE NE YAPMALI?

Çok sıkıcı bir başlık değil mi? Devamında ‘ders çalış, ödev yap’ falan bekliyorsunuz biliyorum ama ben öyle demeyeceğim. ENDORFİN VE DOPAMİN SALGILAYIN ÇOCUKLAR! Endorfin mutluluk hormonudur ve mesela spor yaparken koşarken oynarken salgılarsınız, mutluluk hormonu sadece endorfin değildir. Bilinen 4 hormon aşağıdaki gibidir.

Yazının Devamını Oku