OT vesaire

YILLIKLARA bakmak, sayfalarını karıştırmak bir bellek tazeleme eylemidir. Üzüntüyle sevinci bir arada yaşarsınız.

Haberin Devamı

Bir yıl içinde kaçırdıklarınızı yakalayınca ayrı bir zevk duygusuna kapılırsınız.
Aynı şekilde “süreli yayın” olarak adlandırılan dergilerin eski sayılarını açıp okumak benzer bir durumdur...
Aylık OT dergisinin 5’inci cildini, Temmuz-Ekim 2014 (17, 18, 19, 20’nci sayılar) okurken karmaşık duygular sardı beni. Sayfaların bana anımsattığı bölümlerden, yazılardan kesitler sunacağım size.
Neş’e Erdok’un, resim ve bizi küçük gören Batı hakkındaki görüşüne nasıl olur da mührümü basmam. Murat Menteş, Türkiye senin de çocukların var benim de, diyor ve Gazze’deki çocuklarla Gezi’deki çocukları kardeş sayıyor.
Seray Şahiner, Mahallenin Düşmanları’nda bütün dizilerin yapaylığını, sahteliğini bir cümlede özetliyor: “Biz artık kötülerin olmadığı bir hikâyeye inanmıyoruz galiba.”
Doğru, her dizi bir kötülük kumkuması.
Mahir Ünsal Eriş’in İzmir tasvirini mutlaka yazıya almalıyım:
“İzmir, soğukta bile sıcak, karanlıkta bile aydınlık, İzmir dertte gamsız, darda geniş, açık ferahfeza.”


* * *

Haberin Devamı


OT 5’inci cildinin beni etkileyen yazılarından en önemlisi eşi Serpil Atılgan ile oğlu Mehmet Atılgan’ın Yusuf Atılgan’ı anlattıkları yazıydı.
Sevgili Yusuf, İstanbul’a geldiğinde ilk görüşenlerden biriydim, Laleli’de bir toplantı odasında tanıştı birçok kimseyle.
Herkesin edebi hakkını teslim eden sevgili Selim İleri, ona Aylak Adam’ı okumasını benim tavsiye ettiğimi yazmıştı.
Serpil Atılgan’ı tiyatro dünyasından, Yusuf Atılgan’ndan bile önce tanıdım. Onunla tanıştığında, oyunculuğunun doruğundaydı.
Yusuf Atılgan için bakın neler söylemiş: “Benim hayatımda Yusuf gibi bir insanın sevgisi, her şeyin ötesinde ve üstündeydi. Aslında hayat çok sade bir şey. Öyle olağanüstü şeyler de yaşamak gerekmiyor. Çok ilgilendi Yusuf, Mehmet’le. Uykularından kalkar, severdi.
Evlenmek istediğim, çocuğum olsun dediğim tek erkekti Yusuf. O olmasaydı, evlenmezdim de sanıyorum.”
Oğlu Mehmet Atılgan, “Sakin, sevecen bir babaydı. Beşiktaşlıydı, o da renklerinden dolayı.” diye kısaca ama bütün yalınlığıyla anlatıyor.
Sıddık Akbayır’ın Aylak Adam yazısı, bir biyografi lezzetinde onu tanıtıyor.
Selçuk Altun’un Neden imzalı kitap yazısı, bir merakın öyküsünü yazıya getiriyor.
Altun, iyi bir romancı olduğu kadar imzalı kitapların define arayıcısıdır, bulunmayan bazı kitapları bulduğunda bana da armağan ettikleri olmuştur.
Kendini nasıl anlatıyor: “Sen bir yazarsın diye ısrar edenlere hayır ben bir yazanım diyorum. Edebiyat dünyasında kendi kurallarımla ‘var olmaya’ çalışıyorum.”
Yazıda elyazıları konusundaki notları, sizi, imzalı kitapların peşine düşürecek kadar tahrik edici.


* * *

Haberin Devamı


BİR yılın değişik açıdan dökümünü gözden kaçırmayın.

Yazarın Tüm Yazıları