Ders alacağımız çok detay var

İKONİK İtalyan şehri Venedik önemli bir karar aldı.

Haberin Devamı

Kitle turizminin kentteki baskısını azaltmak için turist gruplarının büyüklüğüne yeni sınırlamalar getirdi.
Haziran ayından itibaren en fazla 25 kişilik gruplar halinde Venedik gezilebilecek. Venedik Belediyesi’nin aldığı yeni kararlarda birçok detay var.
Örneğin Venedik genelinde hoparlör kullanımı da yasaklandı.
Kentin güvenliğinden sorumlu yetkilisi Elisabetta Pesce, Venedik’in tarihi merkezi kadar yoğun olarak ziyaret edilen Murano, Burano ve Torcello adalarında da ek önlemler alacaklarını söyledi. Venedik’i gezmek isteyenler artık kişi başı 5 Euro da ödemek zorunda...
Bu uygulamaların ortaya atılmasında bazı hedefler var.
Birincisi kentin düzenini sağlamak, kalabalıkların verdiği zararları en aza indirmek; daha uzun ziyaretleri teşvik etmek ve Venedik sakinlerinin yaşam kalitesini artırmak...
Birleşmiş Milletler Kültür Ajansı, Venedik’i UNESCO’nun tehlike altındaki miras alanları listesine koymuş; bu tarihi şehrin turizmin kırılgan etkileriyle karşı karşıya kaldığını açıklamıştı.
Venedik; büyük yolcu gemilerinin Giudecca Kanalı üzerinden gelişini de sınırlamıştı.
Neden Venedik’i örnek gösteriyorum?
Bu örnekleri bütün dünyadan vermek mümkün...
Bizim de gözümüz gibi bakmamız gereken yerler var.
Örneğin Çeşme, örneğin Bodrum...
Bana göre Türkiye’nin başarısız kentleşmesine örnek verebileceğimiz bir Alaçatı...
Şimdi Venedik’in yaptığı bu düzenlemeleri biz hayata geçirsek ya da bazı uygulamaları alıp buralarda uygulasakk; biliyorum çok ağır eleştiriler yapılacak.
Ama Venedik gibi tarihi şehirler geleceği gördükleri için bu önlemleri çok önceden alıyorlar.
Bakın burada çok kez yazdım.
Alaçatı Türk turizmi için harika bir modeldi.
Biz ne yaptık?
Her yeri her yere benzetme alışkanlığından Alaçatı’yı da popüler kültüre malzeme yaptık.
Sokağa taşmayan müzik yerine sokaklarda eğlenen bir Alaçatı yarattık.
Sokaklar, caddeler yürüyenlerin değil; işletmelerin masa koydukları yerler haline getirdik.
Sabaha kadar devam eden müziğe özgürlük dedik.
Ama buraya yatırım yapan, burada yaşamak isteyen insanları göz ardı ettik.
Venedik’e her yıl milyonlarca turist geliyor ve bu azalmıyor.
Buna rağmen Venedik’i yönetenler kentin dinamiklerine göze alarak uygulanabilir kararlar alıyor.
Şehirleşme işte böyle bir şey...
Koruma, korunma işte böyle bir anlayış...
Ders alacağımız çok şey var.

Haberin Devamı


Çok katlı yapılara karşı değilim ama...

Haberin Devamı

BUGÜN inşaat teknolojileri o kadar gelişti ki; modern, akıllı binaları yapmak mümkün...
Ama bunları nereye yapıyorsunuz?
Kentin tam ortasına mı, merkezine mi; yoksa mevcut şehir yerine başka bir yere mi?
Örneğin İzmir’in Bayraklı bölgesinde çok katlı binalar yükseliyor.
Önce biraz hoşumuza gitti ama sayıları arttıkça kentin siluetinin değiştiğini gördük.
Şimdi soruyorum.
Paris’te, Londra’da, Berlin’de kentin siluetini bozacak bir imar değişikliğine izin verilir mi?
Asla verilmez...
Eğer ikinci bir İzmir, İstanbul, Ankara yaratmak istiyorsak; kentin farklı bir bölgesinde ve farklı bir altyapıyla bu yapıları yapmak çok daha doğruydu.
Şimdi depremin de etkisiyle çok katlı yapılara ilginin azaldığı söyleniyor.
Ama bu rezerv bölgelerin de bu tür imarlı olduğu ve bekleyen çok sayıda proje de olduğunu biliyoruz.
Yani kentlerin geleceğiyle ilgili kararlar verirken çok daha stratejik düşünmeliyiz.
Bir yandan kentlerimizi modernleştirelim derken; çok daha büyük yeni problemleri bizler yaratıyoruz.

Haberin Devamı


Çok şey mi istiyoruz

YÜKSEK yapılarla ilgili bir alışkanlık var. Dış cepheler özel aydınlatmalarla kaplanıyor. İyi yapılırsa güzel duruyor ama biraz ortalamaya kaçınca renkler, ışıklar kentin büyüsünü yok ediyor. Acaba kentleri yönetenler bu yüksek bina yönetimleriyle konuşamaz mı, bir standart getirilemez mi, kentlere uygun ışıklar, renkler seçilemez mi? Çok şey mi istiyoruz.


Bu sene vitrinler de sönüktü

YENİ yıl hepimiz için bir heyecan... Ve caddelerin, sokakların enerjisi ruhumuzu coştururdu. Ben bu yıl o heyecanı sokaklarımızda göremedim. Normalde süslenen, aydınlatılan vitrinler yoktu. Bazı sokaklar süslenmişti ama geri kalan kısımlarda bu hava yoktu. Gelecek yılı daha güzel kutlayalım. O enerji ruhlarımızda, hayallerimizde de olsun...

 

Haberin Devamı

Kışın ortasında bahar havası

YILBAŞI günü sabah erken kalktım. Kedimi dışarı atıp uzun bir yürüyüş yaptım. Karşıyaka’nın sahili bana her zaman iyi geliyor. Hava 17, 18 dereceydi, bir ara 20’nin üzerine çıktı. Normalde bugünlerde İzmir’de hep keskin bir soğuk olurdu. Her yıl aynı yürüyüşü yaptığım için çok iyi biliyorum. Soğuktan kulaklarım, ellerim donar; dayanabildiğim kadar yürürdüm. Bu sefer yürümeye doyamadım. Evet; aralıkta, ocakta bahar havası gibi olan bu sıcaklık hoşumuza gidiyor olabilir. Ama insan eliyle yaptığımız bu iklim değişikliğinin giderek bizi zorlayacağını daha iyi anlıyoruz. Şimdi de uzmanlar soğuk günlerin yakında olduğunu anons ediyor. Kendimize düşeni yapmak zorundayız. Yoksa gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakamayacağız.

Yazarın Tüm Yazıları