Din ve demokrasinin dalgalı ilişkisi

Yakın zamanda sözünü ettiğimiz ‘Sıfır Yılı 1945’ adlı kitabında II. Dünya Savaşı’nın hemen ertesi gününden başlayarak, soğuk yenen intikam yemeği haricindeki o ara sıcak dönemi anlatıyor, bize bambaşka bir bakış açısı getiriyordu Ian Buruma.

Haberin Devamı

Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi’nin Deniz Ali Gür çevirisiyle yayımladığı ‘Dinin Demokrasiyle İmtihanı’ ise Amerika, Avrupa ve Asya’daki din ve seküler idare arasındaki ilişkiyi irdeliyor. Çıkış noktası Tocqueville’in demokratik toplumlarda dinin yerini değerlendirdiği fikirleri. Ve Buruma, gerek onun nerede yanıldığını, gerekse Avrupa ve Amerika’da kilisenin etkisini, Çin ve Japonya’da dinî otorite tesirini, Avrupa’da kendini daha net biçimde hissettiren Müslümanlık’ın sosyal ve siyasal alandaki etkisini ele alıyor. Çok önemli ve etkili tespitlerde bulunup, zihin açan şeyler söylüyor Buruma.

Din ve demokrasinin dalgalı ilişkisi

‘BEN Mİ ANLAMIYORUM YOKSA’ KÂBUSUNA SON!

Malum ‘bienal’ senesindeyiz. Gidebilen şanslı sanatseverler haricinde, gidemeyenler de yerli ve yabancı basından Venedik Bienali’nin bütün havasını soludular. Sonbaharda da konusu ‘Tuzlu Su’ olarak belirlenen 14’üncü İstanbul Bienali başlayacak. Paralel etkinlik ve sergilerle beraber düşününce yine esaslı bir çağdaş sanat mevsimi yaşayacağız. Ama hâlâ birçok ziyaretçinin, “Şimdi bu eser ne anlatıyor, ben anlamıyorum” diyeceğini tahmin etmek zor değil. Keşke Rönesans veya benzer akımlar zamanında olsaydı. Ya bir soylunun portresi, ya Meryem’e müjde, ya Hz. İsa’nın hayatından bir kesit, ya bir aziz ya da mitolojik hikâyeyi görür görmez anlamak hiç de zor değil. Oysa 19’uncu yüzyıl sonu itibariyle ortalık karışmaya başlıyor. Artık işin içine birçok manifestolar, siyasal, sosyal olaylara dair göndermeler, kavramsal yaklaşımlar, soyut çalışmalar, zaman ve perspektif kırılmaları, izlenimler, dışavurumlar, öz yıkımlar ve daha nice karışık teknik giriyor işin içine. Hâl böyle olunca az biraz konuya, döneme dair bilgisi olmayan insan karşısına çıkan ‘pisuvar’da nasıl bir sanat yaratımı olduğunu saatlerce sorgulayabiliyor... Okuyacağınız üç kitap, sizi bu karabasandan kurtaracak. İlki Will Gompertz imzalı ‘Pardon Neye Bakmıştınız?’. YKY tarafından yayımlanan ve Süreyyya Evren’in çevirdiği kitap, Gompertz Duchamp’ın ‘Çeşme’sinden (1917) bugüne kadar anlatıyor her şeyi. Üstelik müthiş eğlenceli ve neyin ne olduğunu detaylarıyla izah eden bir dille. Hayalperest Yayınları’ndan çıkan John Thompson’ın ‘Modern Resim Nasıl Okunur - Modern Ustaları Anlamak’ ve Michael Wilson’ın ‘Çağdaş Sanat Nasıl Okunur - 21. Yüzyıl Sanatını Yaşamak’ kitapları ise kronolojik olarak tek tek akım, sanatçı ve eser izahı üzerinden ilerliyor. Ünlü eserler üzerinden sanatçıları ve genel olarak modern ve çağdaş sanatın başyapıtlarını nasıl değerlendireceğimizi izah ediyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları