İlişkilerde kendinden vermeyi öğrenen kişi vermek üzerine bir ilişki kuruyor almayı öğrenen partner bunun keyfini sürerken vermeyi düşünmüyor. Sürekli partnerini mutlu etmek için zamanından ilgisinden maddiyatından veren partner nasıl sevilmek istediğini gösteriyor verdiklerinin karşılığını alacağı günü bekliyordur. Kendini feda ettiği için bir süre sonra partneri tarafından görülmüyor olmak kişide öfke ve değersizlik yaratıyor bu ilişkilerde olumsuzluklara yol açıyor. Partnerinin ihtiyaçlarını onun adına karşılayarak partnerinden olumlu geri dönüşler alsa dahi bir süre sonra ilişkinin tüm sorumluluğunu almak tükenmişliğe ve kaçınmalara yol açıyor. Diğeri odaklı olmak kendisi için hiçbir şey yapamadığı düşünceleriyle depresif duygu durumuna sebep oluyor.
Partnerimi kendimden daha fazla düşündüğüm için ben daha çok seviyorum düşünceleri belirmeye başlıyor. Partnerinin ihtiyaçlarını düşünürken kendi duygu ve ihtiyaçlarını dile getiremeyen talepte bulunmayan bireyler oluyorlar. Kendini feda eden birey ilişkinin tüm sorumluluğunu aldığı için partnerinin sorumluluk almamasından, yardımcı olmamasından onun istek ve ihtiyaçlarını görmemesinden dolayı şikayet ederken ilişkide partnerinin bunu görmesi ve anlaması için açmadığı alanı göremiyor .Partneri tarafından sevilmek için fedakarlık gösteren birey ilgisiz davranışlara maruz kaldığında bireyde yıkıcı bir etki yaratabiliyor. Yaptığı fedakarlıkların boşa gittiği ve partnerinin onu kullandığı düşüncesi ilişkide güvensizliklere sebep olabiliyor.
Kendini feda eden partner ilişkide dengeyi sağlamak, kendi istek ve duygularının görülmesi için nasıl davranmalı?
Partnerine karşı pasif agresif ya da saldırganca davranmadan önce düşüncelerini ‘ben diliyle’ ifade etmelidir. Sürekli almak isteyen, baskıcı, aşırı kontrolcü kişiler yerine, ihtiyaçlarına karşı hassas, dinlemeye hevesli kişilerle bağ kurmalıdır. Kendi sorun ve ihtiyaçlarını daha fazla paylaşmalıdır. Partneriniz tarafından görülmediğinizi ilişkinin sorumluluğu tek başına almanın size ağır geldiğini, görülme isteğinizi partnerinize ifade etmelisiniz. Partnerinize alan açarsanız almayı öğrenen partner sizin ihtiyaç ve duygularınıza karşı duyarlı olacaktır. Kendini feda eden boyun eğen birey neden böyle bir tarz geliştirdiğini düşünmeli, hangi durumlarda feda edici bir tutum sergilediğini düşünmeli, böyle davranıyor olmanın olumlu ve olumsuz taraflarını belirlemelidir. Tutum devam ediyor ve kişi bu durumdan rahatsızlık duyuyor ve çözümleyemiyorsa psikolojik destek almalıdır.
Vazgeçtiği, anlaşılmadığı, umudunu kaybettiği, hayal kırıklığına uğradığı, anlatsa da değişmeyeceğine inandığı, öfkesiyle karşısındakini incitmekten korktuğu ,düşüncelerini ifade ederse kaybederim korkusuyla kendiyle çözmeye çalıştığı, konuşulmadığı için çözülemeyen problemlerle yansıttığı davranışların adı trip olarak mı anlaşılıyor?
Romantik ilişkilerde partnerler yaşadıkları sorunları birbirlerinde görmüş oldukları rahatsız edici tutumları ifade etmekten çekindiği veya konuşarak problemleri çözemeyeceğini düşündüğü için susmayı tercih ediyorlar. Sustuklarında konuşulmayan, konuşulmadığı için çözülemeyen problemler ilişkilerde iğneleyici ifadelerle partnere yansıtılıyor.
Çözülemeyen sorunlar, ilişkide zamanla karşımıza çıkıyor ve kişide anlaşılmıyorum düşüncesi yaratabiliyor, anlaşılmadığını hisseden kişi partneri tarafından görülmediğini düşündüğü için öfkeleniyor ve sorunlar büyüyor.
İlişkilerde partnerinizin sizi dinlemek ve anlamak için orada olduğunu bilmek güvende hissettirecektir. Küsmek veya susmak partnerimizin kendini ifade etme alanına engel olmak adına sergileyeceğiniz bir tutum olacaktır. İletişim sırasında yargılanmayacağınızı anlaşılacağınızı bilmek güvende hissettirir. Kişi güvende hissettiği zaman kendini daha rahat ifade edecektir. Partnerinizle iletişim kurarken anlatmak istediğiniz şeyi, yargılamadan doğrudan aktarıyor olmak iletişiminizi güçlendirecektir. Partnerinizi dinlemek ve anlamak için alan açın ve dinlerken göz teması kurun. Yaşadığınız problemi konuşurken partnerinizi suçlamayın yaşadığınız durum karşısındaki hislerinizi ve ihtiyaçlarınızı ifade edin duygularınızı ifade ettiğinizde partneriniz tarafından anlaşılacaksınız. Partnerinizi dinlediğiniz zaman vücudunuzu ve yüzünüzü ona dönerek dinleyin.
Partnerinizle yaşadığınız sorunu konuşurken haklı veya haksız aramayın bu bir güç savaşı değil yarış içinde değilsiniz ilişkiler birbirinin gölgesinde dinlenildiğinde kişiye huzur verir, haklı veya haksız seçildiğinde kazanılan olmayacaktır ama anlaşıldığınızı hissettiğinizde ilişkinizde güven oluşacaktır. Ne zaman susmalıyız?
Öfkeli olduğunuz anlarda öfkenizle partnerinize yaşadığınız öfkeyi yansıtmamak adına kırıcı ve suçlayıcı cümleler kullanmamak için yaşadığınız öfkeden dolayı partnerinizi dinleyemeyeceğinizi ve kendinizi doğru ifade edemeyeceğinizi düşündüğünüz zaman susmalıyız. Sakinleştiğinizde yaşadığınız sorunun ve öfkenin nedenini partnerinize ifade etmek adına partnerinizle duygularınızı paylaşmalısınız.
Sustuğunuzda partnerimiz tarafından anlaşılmayı bekliyoruz, partnerinizden göstermiş olduğunuz tutuma karşılık gelmeyince kendinizi değersiz hissedebiliyorsunuz. Görülmediğinizi düşündüğünüz için acaba beni artık sevmiyor mu? düşünceleri ilişkimizde güvensizlik yaratıyor. Bu düşünce ve duygular devam ettikçe ve problem çözülmek için duygularımız ifade edilmedikçe iletişim yetersizliği ilişkileri yaralayabiliyor.
Anlaşıldığınız anlattığınız, dinlediğiniz dinlenildiğiniz ilişkilerde var olun.
‘’Sınav kaygısı; öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan yoğun kaygı olarak tanımlanır. ’’Çocuğumun sınav kaygısı taşıdığını nasıl anlayabilirim? Huzursuzluk, sıkıntı, mide bulantısı, terleme, uyku düzensizliği, çalışmaya isteksizlik, kendine güvensizlik, yetersizlik hissiyatı, dikkat ve konsantrasyonda bozulma görüyorsanız, çocuğunuz sınav kaygısı yaşıyor olabilir.
Sınav kaygısının en önemli sebebi çocuğun sınava yüklediği anlamdır. Aldığı notlar ve deneme sonuçlarıyla birlikte kendine verdiği değeri belirler. Başarısız olma korkusu sınav kaygısına sebep olur, sınavda başaramadığında hiç bir şeyi başaramayacağını düşünür ve bunla yüzleşmekten çekinir. Çocuğunuzun sınırlarını zorlamayın kapasitelerinin üzerinde beklentiye girip kaygı seviyelerini artırmayın. Sınavda başarılı olamayacaksa yaşayacaklarını ceza gibi göstermeyin bunun bir son olmadığını ifade edin. Hayattaki amacının ne olduğunu sorun hedefine ulaşmak için yapması gerekenleri araştırın planlayın eğer hedefi yoksa mutlaka bir hedef belirlemesi için destekleyin. ’’Sana güveniyorum’’ gibi cümleler kurmayın sizin güveninizi boşa çıkartmamak için daha fazla kaygılanmasına sebep olabilirsiniz. ’’Emeklerinin karşılığını alacağını biliyorum.’’ gibi ifadeler daha destekleyici bir ifade olacaktır. Sınava hazırlanırken hayatının sınavdan ibaret olduğunu ve sadece ders çalışması gerektiğini düşündüğü zaman dilimlerinde dinlenme alanları yaratmasına yardımcı olun, hobileri devam ettirmesini sağlayın. Disiplinli çalışma alanı oluşturduğunda sosyal ilişkilerini devam ettirebileceğini ifade edin. Sosyal hayatından tamamen uzaklaşmasını sağlamayın. Anne baba olarak kaygılarınızı kontrol edin sizin kaygı seviyeniz çocuklarınızın daha fazla kaygılanmasına sebep olacaktır. ’’Sana çok emek verdik, senin için çok para harcadık.’’ ifadeleri çocuğunuzun içinde bulunduğu durumu tetikleyecek ve size karşı kendini borçlu hissedecektir. Bu ifadeler daha fazla kaygılanmasına sebep olacaktır. Çocuklarınızı çevresindeki arkadaşlarıyla kıyaslamayın bu durum ona güvenmediğinizi düşündürecektir. Sonuç ne olursa olsun onu her koşulda seveceğinizi çocuklarınıza hissettirin. Olumlu davranışlarını takdir edin daha önceki başarılarını hatırlatın. Kontrolcü ebeveynler olmayın. Bugün kaç soru çözdün? Çalıştın mı ? gibi sorular ebeveynlerin öğretmen olmasına sebep olur ve kontrol edildiklerini düşündükleri için çatışma doğurabilir. Evdeki normal düzeni bozmayın çocuğunuz sınava hazırlanıyor diye evdeki düzeni buna göre şekillendirmeyin. Çalışma alanını şekillendirmesi için destekleyin.
Sevginizin sonuç her ne olursa olsun azalmayacağı bu başarıyı kendi için kazandıklarını ona hissettirin. Çocuklarınızın ışığına inanın ve onları keşfedin.
Erinlikte başlayan fiziksel değişiklikler sadece boy kilo artışı ile sınırlı değildir. Erkek çocuklarda erinlik dönemi değişiklikleri cinsel organlarda büyüme, ses değişikliği, kıllanma, sakal bıyığın çıkması gibi değişiklikler görülürken kız çocuklarında, göğüslerde büyüme, koltuk altında kıllanma, boy ve kalçaların gelişimi, adet görmenin başlaması görülür.
Hızlı beden değişikliği bazen şaşkınlığa bazen de kendi beden değişikliklerinden hoşnut olmaya yol açar. Gencin vücuduna odaklanmış olan ilgisi, erinlikte en yoğun noktada olmakla birlikte, belli bir ölçüde ergenliğin sonuna kadar devam eder. Beden hatlarında oluşan fiziki değişiklikler, ergenin kendi kendisiyle yabancılaşmasına fırsat vermeden geçirilmesi gereken aşamadır. Beden imajı algısı, erinlik döneminde önemsenmesi gereken kritik bir psikolojik olgudur. Olumlu beden imajının yerleşmesi, olumlu benlik kavramı ve benlik saygısı ile birlikte oluşur ve bu durum gencin arkadaş ilişkilerine, kendini daha özgür hissetmesine ve başarılı algılanmasına da sebep olur.
Ergenlikte ben merkezci düşünce hakimdir. Ergen çevresindekiler tarafından izlendiğini ve tüm dikkatin kendi üzerinde toplandığını düşünür. Kılık kıyafetindeki değişim cildindeki değişiklikler saçları onun için daha önemli bir hal alır. Fark edilme ve görülme ihtiyacı vardır. Yapmış olduğu seçimler ve ilgi alanlarıyla herkesten farklı olduğunun görülmesini ister. Bu sebepler yüzünden aile içi çatışmalar artabilir. Çocuğum daha öfkeli yüksek sesle konuşuyor yalnızlaştı bizi artık dinlemiyor diyorsanız endişelenmeyin. Bu dönemde bunları görüyor olmanız ergenlik sürecinin evrelerinden olabilir. Ergen evde var olduğunu fikirlerinin alınmasını ve önemsenmesini ve aile tarafından büyüdüğünün kabul görmesini ister. Ergenlik döneminde çocuklarınıza ergen oldun tabi gibi cümleler kurmak yerine büyüdüğünü görüyorum seni duygu ve düşüncelerini önemsiyorum cümlelerini tekrar edin ve birey olduğunu kabul edin. Onların saygı sevgi ve kabule ihtiyaçları vardır. Bu durum onların ben değerini ve kendilerini olumlu algılamalarını sağlar.
Gündelik yaşam stresinde birbirimizi dinlemeyi unutuyoruz ya da ne kadar aktif dinliyoruz?
Gündelik dilimiz çocuklarla anlamlı bir biçimde ilişki kurabilmemiz için yeterli değildir. İletişim kurarken çocukların davranışlarına değil duygularına karşılık vermeliyiz. Çocuklarla iletişim, saygı ve beceriye dayanmalıdır. Öğüt ya da emir cümlelerinde önce anlayış ifadelerinin gelmesi gerekir.
Çocuklarımızı dinlerken telefon televizyon gibi uyaranlardan uzakta onu hissederek yargılamadan dinlemeliyiz. Çocuklarımızla konuşurken önce duygular ele alınmalı sonra davranışları düzeltilmelidir.
Çocuğu anlamak için zaman harcadığımızda, ‘’benim için önemlisin‘’ mesajını iletmiş oluyoruz. İyi bir dinleyici olmak için sözünün bitmesini beklemeliyiz. Çocuklarımızı yargılamadan şefkatle anlayarak dinlersek çocuklarımız önemsendiğini bilecek ve ebeveynlerinin mesajlarına kulak verecektir. Çocuklarımıza tavsiye, talimat ve mantık gibi mesajlar vermediğimizde kendi çözümlerine bulabileceklerine inandığımızı yansıttığımızda sorumluluk duygularını kazanacak ve daha bağımsız olacaklardır. Sorunlarını yaşarken yanında olacaksınız fakat sorunlarını çözen kişi olmayacaksınız.
Çocuklar ebeveynleri tarafından anlaşıldığını ve kendilerine güvenildiğini hissettiklerinde ebeveynlerine gün içerisinde yaşadığı anıları anlatmak için sabırsızlanacaklardır. Ebeveynler olarak çocuklarınızı dinlediğinizde verdiğiniz mesajları alacak ve uygulayacaklardır.