Sağlık kapınızı çalıyor duyuyor musunuz?

DÜNYA Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 600 milyon işitme engelli birey var. Türkiye’de ise her yıl dünyaya gelen 1.3 milyon bebeğin yaklaşık 3 bin 900’ü işitme kaybı ile doğuyor. Yenidoğan bebeklerde işitme kayıplarının önlenebilmesi ve bebeğin fiziksel, ruhsal gelişim sürecini olumsuz etkilememesi adına doğum sonrası yapılan yenidoğan işitme taramasının önemi büyük.

Haberin Devamı


İnsan sağlığını koruyabilmek için öncelikle organizmasının nasıl çalıştığını ve değişik organların birbiriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu bilmemiz gerek. Bu anlamda bir vücut bölümünün yararına olabilecek bir önerinin, başka bir bölüme olumsuz etki gösterebileceği uyarısında bulunan İstanbul Medipol Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Odyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Şerbetçioğlu, bakın neler söylüyor.
Ülkemizde hastanelerde doğan her bebek elektronik cihazlar yardımıyla birkaç gün içinde işitme taraması testlerinden geçiyor. Ancak doğduktan sonra bebekleri hiç tarama testlerinden geçmemiş veya testlere tabi olduğu halde testlerden geçmemiş annelerin bu yönde bilinçli olmaları ve bebeklerini referans merkezlerine götürmeleri gerekir. En uygun ve başarılı tedavi ancak tanının erken konulması halinde hayata geçirilebilir. Doğduktan sonra çıkabilecek orta veya iç kulak kökenli hastalıklarda anne ve babaların duyarlı davranarak KBB uzmanlarına veya odyologlara başvurmaları gerekir. Bir bebeğin konuşmayı öğrenebilmesi için doğar doğmaz sözlü diyaloğa başlatılması ve çevresindeki konuşmalara tanık olması şart.

Haberin Devamı

ÇOCUKLARDA BUNLARA DİKKAT
Ebeveynlerin üst solunum yolu enfeksiyonlarının ardından çocuklarında bir tür vurdumduymazlık oluşuyor veya konuşmaları duyma zorluğu hissediyorsa dikkatli olmaları gerekir. Çünkü bunlar çocukta orta kulak kökenli işitme kaybının belirtileri olabilir. Temel olarak iki tip orta kulak hastalığından söz edebiliriz. İlki, kulak ağrısına ve ateş yüksekliğine neden olabilen orta kulak hastalığıdır (tıbbi adı akut süpüratif otitis media). İkincisi ise ağrı ve ateş gibi sistemik yakınmalara yol açmadan sinsi şekilde orta kulakta sıvı birikimi ve işitme kaybıyla seyreden orta kulak hastalığıdır (tıbbi adı effüzyonlu otitis media). Her ikisi de anne-babaların farkında olmaları gereken hastalıklar olup KBB hekimlerinin kontrolünde tedavisi önerilir. Bu tip işitme kayıplarının bebeğin konuşmayı öğrenme becerisini sekteye uğratacağı bilinerek doktor kontrolunda tedavisini geciktirmemek gerekir.

Haberin Devamı

ORTA VE İLERİ YAŞLARDA
Orta ve ileri yaşlarda yetersiz veya dengesiz beslenmenin vücudumuzu kanser, osteoporoz gibi hastalıkların yanında işitme kaybına yakalanma riskini artırdığı düşünülüyor. Koklea dediğimiz işitme organımızın kılcal damar ağının zengin olmamasından ve hücrelerinin enerji üreteci işlevi bulunan mitokondriden fakir olmasından dolayı özellikle kokleayı korumak gerekir. Genellikle bir hastalık işitme organımızı etkilemedikçe işitme kaybının oluşmasını önlemek gündeme gelmez. Orta yaşlarda beliren ani işitme kaybının altında yatan nedenler arasında kontrol altına alınmayan tansiyon yüksekliği, düşük yoğunluklu kolesterol yüksekliği, sigara alışkanlığı, kontrol altına alınmayan şeker hastalığı sayılabilir. Bu olumsuz faktörlerin bir araya gelmesi, risk faktörlerini daha da yoğunlaştırır. Bu koşullarda özellikle orta yaşlarda işitme kaybı kuşkusu doğduğunda, ilk 24 saatte doğrudan işitme testinin uygulanabildiği KBB kliniklerine başvurulması tedavide başarı için şarttır. Acil servislere başvurmak uygun olmaz.
İç kulaktaki işitsel görevi bulunan hücrelerimizde oksijenin varlığında yağ ve karbonhidratların (glukoz) yıkımında enerji açığa çıkar. Ancak bu yıkım fazlalaştığında hücrelerde elektron yönünden dengesiz ve zincirleme reaksiyonlara girmeye hazır serbest radikaller birikir. Şeker, yağ ve alkolden zengin beslenme tarzının serbest radikal üretimini çok fazla artırdığı düşünülmektedir. Bu olumsuz tabloyu olumluya çevirmek için dengeli beslenmenin dışında ayrıca antioksidandan zengin gıdaların tüketilmesi önerilmektedir. Antioksidanlar serbest radikalleri zararsız hale getirebilen moleküllerdir. Yukarıda tanımlanan nedenlerle özellikle ileri yaşlarda A, C, E ve B vitaminleri içeren bitkisel gıdalarla beslenmek gerekir. Bazı bitkisel ürünler sadece vitamin değil, antioksidan yönünden de zengindir. Örneğin; çilek, yaban mersini, kiraz, turunçgiller, koyu yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, havuç, domates ve zeytin gibi gıdaların hem vitaminle antioksidan içerikleri, hem de düşük glisemik indeksleri nedeniyle düzenli olarak tüketilmesi uygun olur. Bunlardan ayrı olarak kronikleşmiş stress de işitme sağlığını olumsuz etkiler.

Yazarın Tüm Yazıları