Değişmek mi... Değiştirmek mi...?

“Değişim, kendi düşüncelerimizi ve inançlarımızı sorgulamakla başlar...” (Tony Robbins)

Haberin Devamı

Yaşadığımız toplumda bizi rahatsız eden herhangi bir sorun ya da aksaklıkla karşılaştığımızda, sistemi eleştiren cümleler kurar ve düzeni değiştirmenin her şeyi çözeceğine inanırız... İş yerinde aksayan bir makine ya da insan fark etmez işin sağlıklı yürümesine engelse geleceğimizi garanti altına almak için değiştirmenin kaçınılmaz olduğu fikri düşüyor aklımıza, sorunu derinlemesine incelemeden işi ya da iş yerini değiştirmek akıllıca geliyor... Flört, sevgililik ve evliliklerde ilişkiler dengesiz, sıkıntılı ve bencilce yürüdüğünde, karşı tarafı suçladıktan sonra aklımıza ilk gelen şeyin birlikteliği sonlandırarak sözde haklılığımızı pekiştirmekle beraber yeni bir ilişkiye yelken açma fikrinin sihrine kapılmıyor muyuz? Arkadaşlarımızla yaşadığımız sorunlarda da benzer tavırlar takınıyor, sorunların nedenine, gelişimine bakmadan ya arkadaşlarımızı ya da arkadaş çevremizi değiştirmekle doğru adım attığımızı düşünüyor, herkesi her şeyle değiştirebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz... Evdeki beyaz eşyalar eskidiğinde, arabamızın yeni modeli çıktığında düşünmeden aldığımız değiştirme kararının aynısını yıllarca bize hizmet eden mahalle esnafını zincir marketlere değiştirirken kolayca uyguladığımız gibi... Üstümüz kirlendiğinde kıyafet değiştirmek gayet doğal, oturduğumuzda rahatsızlık veren koltuk, yattığımızda vücudumuza batan yatağı değiştirmek de öyle tabii ki... Belli ki değiştirmeyi seviyoruz... Sorunun kaynağını bulmak yerine, değiştirmeye yürekten inanıyoruz... Meraklı ve hatta tutkuluyuz... Evrensel gerçeklere aldırmıyoruz, kendi düşüncelerimizin doğruluğu ve haklılığına kapıldık... Herkesi ve her şeyi kendimize uydurmaya çalışmak bence çok yorucu... Kasılmayı bırakıp iyilik, güzellik lehine değişmeyi denesek mi?

Haberin Devamı

BURADA HER ŞEY NEFİS ‘NİL’S ARTISAN...’

Değişmek mi... Değiştirmek mi...

Son yıllarda sıkça duymaya alıştığınız ‘Artisan’ kelimesinin Türkçe anlamı “Elle yapılan, usta işi” demek. ‘Artisan’ başlıklı birçok ürün ve dükkânla karşılaşıyorum ancak çoğunlukla gerçek değiller. Sadede gelirsek ismindeki ‘Artisan’ kelimesinin sonuna kadar hakkını veren bir mekânla tanışmaktan büyük memnuniyet duydum. Ümitköy, Mutlukent Mahallesi, 1943. Cadde’de 2022 yılı Ağustos ayında açılan şık kafenin zarif bir kadının elinden çıktığını anlamak hiç de zor değil, tasarımına ve düzenine baktığınızda kolayca anlıyorsunuz. Arşiv uzmanı Nilüfer Ak, kurumsal yaşamında geçirdiği 24 yıldan sonra bir hayalini gerçekleştirmenin adımlarını atarken bundan sonra ‘Ekmek ustası’ olarak anılacak olmanın mutluluğuna kapılıyor... “İşe başladığımda mümkün olduğunca her şeyi kendi ellerimle yapacağım ve dışarıdan bir şey almayacağım diye kendime bir söz vermiştim” dedi. Sohbet ederken, gözlerinde yazmamı istemediği hikâyesinin burukluğu ile başarmış olmanın gururunu bir arada görmek çok etkileyiciydi...

Haberin Devamı

GELENEKSEL ‘ÇILBIR’

Değişmek mi... Değiştirmek mi...

Nilüfer Hanım’ın menüsüne koyduğu Anadolu’nun geleneksel atıştırmalığı ‘çılbır’ şahaneydi. Pesto sosla zenginleştirdiği çılbırın yanındaki ekmekler de tamamen bir sanat eseri niteliğinde desem abartmış olmam. Aslına bakarsanız... Nilüfer Hanım ve birlikte çalıştığı Berrin Hanım’ın bana ikram ettikleri her şey nefisti... Krakerler buram buram tereyağı kokuyordu... Ay çöreğine karşı olan tutkum yeniden canlandı, zira Nilüfer Hanım’ın usta elleriyle pişirdiği çöreğin lezzetini Ankara’da başka yerde bulabilme şansınız yok... Fındıklı kurabiyeleri, ekmek üstleri (tartin)... Antrikottan hazırladığı kavurması ile pişirdiği tostları, sandviçleri, çeşit çeşit pastaları ve tabii ki kahvaltısı tamamen kendi el emeği yani ‘Artisan...’ Uğramanız gerek... Nilüfer Hanım ve turnası çok sevinecek...

Haberin Devamı

HATAY MEDENİYETİ VE ‘NEVİN DERVİŞ’

Değişmek mi... Değiştirmek mi...

Geçen seneki depremi hatırlamak ve bir daha hiç unutmamak hepimizin insani görevi olmalı. Zamanın her şeyi onaracağını düşünmekle teselli bulmamıza rağmen depremin üzerinden geçen bir yılın pek de bir şeyi değiştirmediği ve hatta onaramadığını görmek yürekleri burkuyor... Nevin Derviş geçen yıl depremden sonra geldiği Ankara’da Hatay’a has yöresel ürün ve yiyecekleri kendi elleriyle hazırlayıp sattığı ‘Hatay Medeniyetler Meze Evi’ isminde bir dükkân açmış ve yeniden ayağa kalkmaya çalışmıştı. Kadın disiplini ve inancıyla dik durmayı başararak hem çocuklarını hem de halen memlekette işini sürdüren kocasını ayakta tutmuştu. Her fırsatta Küçükesat, Abay Kunanbay Sokak’tan geçerken sevgili Nevin Derviş’e uğrayarak pişirdiği nefis mezeleri, kömbe ve kurabiyeleri tadarak kendimden geçiyorum. Mahalleli de benim gibi mest olmuş olacak ki; sevgili Nevin’in el lezzetine müptela olmuş, her gün taze taze hazırladığı mezeleri tüketmenin yarışına girmişler. Hatay’ın medeni insanları çektikleri acıyı yüreklerine gömerken yeşertecekleri sevgi tomurcuklarını herkese aşılamanın telaşıyla yaşamlarını sürdürmek istiyorlar. Lütfen destek olunuz!

Yazarın Tüm Yazıları