Ateş Yalazan - Arşiv Balıkçısı
Ateş Yalazan - Arşiv Balıkçısı
Ateş Yalazan - Arşiv BalıkçısıYazarın Tüm Yazıları

İstanbul’un taşı toprağı altın efsanesi

Büyük kentlere göçün başladığı 1950’li yıllarda hep söylenen bir söz vardı:

Haberin Devamı

“İstanbul’un taşı toprağı altın.”

Yaşamın güçleştiği kırsal kesimden göç edenlere İstanbul’un sunduğu imkânları anlatıyordu bu söz.

İstanbul’a gelen rızkını çıkarır, aç kalmazdı.

İstanbul’un taşı toprağı altın efsanesi
5 Aralık 1970

“Altın fırsatlar” sunuyordu İstanbul.

Bu söz zamanla İstanbul’un toprağında “altın bulunduğu” efsanesini de beraberinde getirdi.

Apartman inşaatlarında altın bulunduğu yazılıp çizildi.

1970 yılında söylenti öyle bir hal aldı ki, toprak analizleri başladı.

Maden Teknik Arama, “yok”, Darphane “var” dedi.

5 Aralık 1970 tarihli Hürriyet’in manşeti oldukça çarpıcıydı:

“İstanbul’un toprağında altın var.”

İşadamı Sedat Ertan, İstanbul Fatih’ten aldığı iki avuç toprakla Londra’nın yolunu tuttu.

Haberin Devamı

Toprak, Daniel Griffith Tahlil Laboratuvarı’nda analiz edildi.

Evet, bu toprakta altın vardı.

Ertan, “halkın hücum etmemesi için” altının bulunduğu yeri açıklamadı.

Zaten sonraki günlerde de kimse İstanbul’un toprağından bulduğu altınla zengin olmadı.

Bu rapor da “şehir efsaneleri”ne yeni bir halka eklemekten başka işe yaramadı.

İstanbul’un taşı toprağı altın efsanesi
15 Ağustos 1983

ANSIZIN PATLAYAN LODOS 7 CAN ALMIŞTI

TÜRKİYE önceki günkü lodos faciasında 7 canını kaybetti.

Çatılar uçtu, duvarlar, kuleler devrildi.

Aslında İstanbul, lodosa çok da yabancı değil.

Geçmişte de birçok fırtınada çok acılar çekti, büyük kayıplar yaşadı.

Üstelik geçmişte meteoroloji tahminleri bugünkü kadar iyi değildi. Göz göre göre gelmiyordu çoğu zaman fırtına. Hava “bir anda” değişiveriyordu.

14 Ağustos 1983, pazar günüydü.

Yüzlerce İstanbul’lu güzel havayı geçirmek için Kilyos’a, Gümüşdere Plajı’na akın etmişti.

Aniden patlayan lodos fırtınası ortalığı birbirine kattı.

Saatte 70 kilometreyi bulan rüzgâr ile birlikte “dev gibi yükselen dalgaların korkunç sesine, denizdekilerin çığlıkları karıştı.”

Hürriyet o anı, “tam bir ana baba günü yaşandı” diye anlatıyordu.

Fırtına patladığında denizde bulunan çocuklar kendilerini dışarı atamadı. Onları kurtarmaya çalışan aileleri de dalgaların arasında kayboldu gitti.

Haberin Devamı

Dalgaların denizin içinde yarattığı çukurlar, birçoğunu içine çekti.

Gümüşdere Plajı’nda o gün 7 kişi, yakınlarının gözü önünde boğularak can yerdi.

Ölenlerin en küçüğü 8, en büyüğü 26 yaşındaydı.

Hürriyet’in “Plaj faciası” manşetinin üst başlığında, “Kilyos’ta ani patlayan fırtına 7 can aldı” yazıyordu.

İstanbul’un taşı toprağı altın efsanesi

MİNİK SERÇE’DEN ÇALIKUŞU SEZEN’E

70’ler fotoroman yıllarıydı. 80’ler de.

Gazetelerde sayfa sayfa fotoromanlar vardı.

Sadece gazeteler mi? Fotoroman kitapları yayınlanırdı.

İlk zamanlar yabancı fotoromanlar çevrildi Türkçe’ye. Özellikle İtalyan yapımları.

Daha sonra Turgut Özakman ile Ozan Sağdıç ilk yerli ve milli fotoroman için yola çıktı: “Cumartesi Saat Dörtte.”

Haberin Devamı

Semih Sergen, Çiğdem Selışık ve Işık Yenersu rol aldı.

İstanbul’un taşı toprağı altın efsanesi
28 Kasım 1982
İstanbul’un taşı toprağı altın efsanesi

Bir furyadır gitti. Dönemin bütün şöhretleri oynadı fotoromanlarda.

Bunlar arasında en ses getirenlerden biri, Reşan Nuri Güntekin’in romanından uyarlanan Çalıkuşu idi.

Kadro çok kuvvetliydi.

Yönetmen koltuğunda efsane isim Ertem Eğilmez oturuyordu.

Feride’yi dönemin Minik Serçe’si Sezen Aksu oynadı.

KENDİ HAYATIMI OYNUYORUM

Çalıkuşu, Sezen Aksu’nun üçüncü fotoromanıydı. Ama Feride rolü için çok heyecanlanmıştı:

“Çalıkuşu çocuksu, taşkın, hırçın, deli dolu karakteri ve ufak tefek yapısıyla adeta bir Sezen Aksu. Bu fotoromanda kendi hayatımı oynuyor, kendi kişiliğimi canlandırıyor gibiyim.”

Haberin Devamı

Kâmran’ı Salih Güney, Dr. Hayrullah’ı Hulusi Kentmen, Yüzbaşı İhsan’ı ise Yusuf Sezgin oynadı.

Dedim ya, büyük prodüksiyondu.

Tam 72 sanatçı rol aldı yapımda.

Kelebek, yayından günler önce başladı anonslara.

28 Kasım 1982’de de Çalıkuşu’nun ilk bölümü Kelebek’te yayınlandı.

Tam 99 gün sürdü fotoroman.

Çalıkuşu bittikten sonra, sırada bugün bile hepimizin çok iyi bildiği bir eserin fotoromanı yayınlanmaya başladı.

Ama onu da başka bir güne bırakalım.

 

Yazarın Tüm Yazıları