‘Ben bana söyleneni yaptım’ demek yeter mi?

Size anlatacağım çok ilginç bir deney var!

Haberin Devamı

Bu hafta biraz zamanı geçmiş bir filmi keşfettim. Experimenter, ‘deney yapan’ diye çevirebilirim sanırım, 2015 yapımı. Bu filmi nasıl kaçırmışım? Peter Sarsgaard ve Winona Ryder’ın oynadığı bu film aslında bir sinema şaheseri, bir görsel şölen falan değil. Ama işlediği konu benim çok ilgimi çekti: ‘Milgram deneyi’. Sarsgaard filmde Yale Üniversitesi Profesörü Psikolog Stanley Milgram’i canlandırıyor. Konuya merak salınca, filmden sonra nette Milgram’ın deneylerine, sonuçlara, eleştirilere daldım gittim.

Milgram 1961 senesinde başladığı deneylerinde, 20 ila 50 yaşları arasında, her eğitim seviyesinde kadın ve erkekler kulanmış. Deneyin ilgi çekici uygulaması şöyle; aslında deney sadece bir kişiye yapılıyor. Fakat deneklerin her biriyle beraber, bir de hep aynı işbirlikçi bir denek bulunuyor. Gerçek denek, işbirlikçiyi de kendisi gibi seçilmiş biri sanıyor. Bir odada sahte bir doktorla tanıştırılıyorlar. Hepsine deneye gönüllü oldukları için baştan para ödeniyor. Hatta deneyi bitirmeseler bile parayı geri vermeleri gerekmediği söyleniyor. Sanki bir kura çekiliyormuş gibi yapılsa da, her zaman işbirlikçi denek ‘öğrenci’, habersiz denek de ‘öğretmen’ konumuyla deneye dahil oluyorlar. Öğrenci bir odaya alınıyor, öğretmen de gözlemci sahte doktorla başka odada kalıyorlar. Öğretmen eline verilen bir çok isim ve sıfat tamlamasını öğrenciye mikrofonla okuyor ve sonra bunları hatırlamasını bekliyor. Sarı etek, sıcak ev gibi. Onlarca tamlama okunduktan sonra, mesela ‘sarı ev mi, sarı etek mi, sarı çanta mı, sarı lamba mı demiştim?’ diye soruluyor.

Haberin Devamı

İşte Milgram deneylerindeki acayiplik de burada başlıyor! Denek öğretmen, işbirlikçi denek soruları bilemeyince gittikçe artan dozda elektrik şoku veriyor. Kendisine deneyin başında acısını tattırmak için 45 voltluk bir elektrik verildiği için, sağlam acıttığını biliyorlar.

Her bilinemeyen soruda voltaj giderek arttırılıyor. On, yirmi, elli, yüz derken en sonunda 450 volt verilmesi isteniyor. Arka odadaki işbirlikçi deneğin sandığı gibi sandalyeye bağlı değil, elektroşok falan da verilmiyor. Denek voltajı yükselttikçe arka odadan çığlıklar yükseliyor!

Haberin Devamı

Gerçekten elektrik verilmiyor, ama denekler bunu bilmiyor! Elektroşok voltajının gittikçe yükselmesi en sonunda da 450 volt gibi insanı öldürebilecek bir seviyeye gelmesiyle deney bitiyor.

Milgram, deneylerine başlamadan önce, sadece küçük ve sadist eğilimler gösteren bir insan yüzdesinin, deneyi tamamlamak uğruna karşısındaki bir insana ölümcül dereceye yakın elektroşok verebileceğini düşünmüş.

Fakat sonuçlar çok acayip!

Denekler sorulara doğru cevap veremeyen işbirlikçiye gittikçe artan dozlarda elektrik verirken, işbirlikçi çığlık çığlığa bağırıyor, deneyden çıkmak istediğini söylüyor, çok acı çektiği için yalvarıyor, eve gitmek istediğini söylüyor, kızıyor, sinirleniyor, ağlaşıyor.

Haberin Devamı

Neredeyse bütün denekler bu durumdan çok rahatsız oluyorlar. Ama devam etmeleri söyleniyor.

Şimdi sıkı durun! Deli gibi ısrar edilmiyor, sadece ‘devam etmelisiniz, devam etmeniz çok önemli, lütfen devam edin’ kadar basit ve duygusuz emirler veriliyor ve neredeyse herkes yan odada can çekiştiği sanılan adama daha da artan voltajlarda elektroşok vermeye devam ediyor! Evet, çok rahatsız oluyorlar ama yapıyorlar. Emre itaat ediyorlar!

Milgram’ın çarpıcı deneylerinde, yan odada durmaları için yalvaran bir insanın sesini duymalarına rağmen, hiç bir insan 300 voltun altında deneyden çıkmayı teklif etmemiş, %65’i de 450 volta kadar gitmiş!

Milgram ulaştığı sonuçları 1974 tarihli makalesi ‘İtaatin Tehlikeleri’nde şu şekilde özetlemiş:

Haberin Devamı

‘İtaatin hukuksal ve felsefesel açılardan devasa önemi bulunmaktadır, ancak bunlar çoğu insanın somut durumlarda nasıl davrandığı konusunda fazla bilgi vermez. Yale Üniversitesinde sıradan bir insanın sadece bir deney bilimcisinden aldığı emirle başka bir insana ne kadar acı çektireceğini ölçmek için basit bir deney düzenledim. Katılan deneklerin güçlü vicdani duyguları ile saf otoriteyi çeliştirdim ve kurbanların acı dolu çığlıklarının eşliğinde genellikle otorite kazandı. Yetişkin insanların, bir erk makamının komutası doğrultusunda her şeyi göze almakta gösterdikleri aşırı isteklilik, çalışmamızın acilen açıklama gerektiren en önemli bulgusudur.

Haberin Devamı

Sadece görevlerini yapan, kendi başlarına vahşi işlere kalkışmayan sıradan insanlar, korkunç bir yok etme işleminin bir parçası olabilmekteler. Ek olarak, yaptıkları işin yıkıcı sonuçlarını apaçık görmelerine rağmen, temel ahlaki değerleriyle çelişen bu görevlerde pek az kişinin otoriteyi reddetme potansiyeli olduğu görüldü.’

‘Ruh hastası liderlerin emriyle kadın çocuk katledenler, soykırım yapanlar, savaşta komutanlarının emriyle kadınlara tecavüz eden sıradan askerler hep normal, sıradan insanlar aslında’ diyor deneyler. İnsanoğlu otorite karşısında eziliyor ve normal süreçlerde asla yapmayacağı işlere girebiliyor.

Milgram'ın denekleri, olayların gidişini kontrol edemeyecekleri konusunu kendilerine inandırdılar ve dolayısıyla sorumluluğu sırtlarından attıkları hissiyatıyla yanlış olanı yapmaya devam ettiler.

Burada en önemli sonuç, bir insanın normal şartlar altında başka bir insana zarar vermeyeceği ya da vermek istemeyeceğidir. Fakat bir otoritenin baskısı altında, çok küçük zorlamalarla ve bir otorite onayı almak koşuluyla, insanlar başka insanlara ciddi zararlar verebilirler. Bununla ilgili bir sorumluluk duymamaları da çok şaşırtıcı.

İnsanların neredeyse hepsinin, kendisini yargılayacak ya da eleştirecek bir kişi ya da kurum olmadığı zaman daha az vicdanlı, daha az iç sesini dinleyen, daha az etik, insanları incitmekten kaçınmayan davranışlar sergilediği sonucu beni çok etkiledi.

Bu haftalık tavsiyem; bu konuyu açın okuyun, bulup buluşturup seyredin. Deneylerin detaylarına girdikçe, bugün kendi ülkemizde de yaşadıklarımızla ilgili çok enteresan çıkarımlar yapacaksınız!

Herkese iyi hafta sonları dilerim!

*

Not: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

Yazarın Tüm Yazıları