Ya sapık diye asılsaydı

DÜN Bahçeli’nin grup konuşmasını dinlerken aklıma o örnek geldi.

Haberin Devamı

İdam cezasının geri getirilmesine destek veriyor MHP lideri.

 

AK Parti’ye ‘Lafı uzatmayın, getirecekseniz getirin çıkaralım’ diyor.

 

Herhalde ‘İdamı en çok kim için isterdiniz’ diye sorulsa... İdama karşı olanlardan bile ‘çocuk istismarcıları için’ cevabını alırdınız.

 

O yüzden hatırladım olayı.

 

2002 yılında medya, ‘Ümraniye sapığı’ haberleriyle çalkalanıyordu...

 

***

 

Bir robot resim vardı.

 

Ona uyan B.A. adlı bir kişi yakalandı.

 

Haberin Devamı

Büyük haberdi. Medya hep onun sapıklıklarından bahsediyordu.

 

Korkunç bir öfke ve infial uyandırmıştı.

 

Değil asılmak, değil kurşuna dizilmek, diri diri yakılsa çoğumuzun yüreği soğumazdı.

 

Ancak bir ay sonra yanlış kişi olduğu anlaşıldı.

 

Gerçek sapık bulununca sahtesi kurtuldu.

 

B.A.’nın adı kâğıt üstünde temize çıktı, masumdu. Salıverildi.

 

Fakat adı çıkmış, yüzü tanınmış, hayatı kararmıştı bir kere.

 

‘Ümraniye sapığı’ olarak damgalanmıştı. O damgayı ne yapsa silemeyecekti.

 

***

 

Hayatı bir daha eskisi gibi olmayacaktı velhasıl, olmadı da.

 

5 Mart 2010’da yani tam 8 yıl sonra gazetelere bir kez daha haber oldu.

 

Kendi ağzından nasıl bir linç çarkına kurban edildiği yazılıp çiziliyordu.

 

Haberin Devamı

Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nda medya mağduru olarak konuşturulmuştu.

 

B.A., “Bugün bile sokakta beni görenler ‘Ümraniye sapığı’ diye işaret ediyor” şeklinde yakınıyordu.

 

YAŞADIĞINA ŞÜKRETSİN

 

Bir gazete haberi şöyleydi mesela:

 

“Meclis İnsan Hakları Medya Alt Komisyonu dün, gerçek sapıkla fiziksel benzerliği nedeniyle mağdur olan B.A.’nın ibret verici öyküsünü dinledi.

 

Çalıştığı inşaattan eve dönerken markette jandarmanın kendisini dipçikle döve döve gözaltına aldığını anlatan B.A., ‘Karakolda çırılçıplak soydular ve işkence yaptılar’ dedi.

 

Bir aylık tutukluluk sürecinde ‘hayatta kalma’ mücadelesi verdiğini dile getiren B.A. yaşadıklarını anlattı:

 

Haberin Devamı

‘Cezaevinde 600 kişi yüzüme tükürdü. Tek kişilik hücreye aldıkları için öldürülmekten kurtuldum. Benim yüzümde yanık var. Kulaklarım derime bitişik. Meğerse suçu işleyen kişinin de yüzü öyleymiş...’

 

B.A.’yı milletvekilleri teselli ederken, Alt Komisyon Başkanı AK Parti Milletvekili Sarıçam, ‘Böyle bir durumda olmak kadar zor bir şey olduğunu sanmıyorum’ diye konuştu...”

 

***

 

Daha zoru vardı oysa, idam edilmek.

 

B.A. hiç değilse hayattaydı.

 

O gün idam cezası rafa kaldırılmamış olsaydı, medyanın dolduruşuna gelen ezici bir çoğunluğumuz, B.A.’nın idamını isterdi. Gözü kapalı hem de.

 

Referandumla halka sorulsa, asılması için rekor oy çıkardı.

 

Tek şansı, yağlı urgan boynuna geçirilmeden gerçek sapığın ortaya çıkması olurdu.

 

Haberin Devamı

Yoksa medya yine yıllar sonra günah çıkarır, yanlış adam asıldığı için vicdan azabı çekenler yine bulunurdu.

 

Ama bunların hiçbiri ona fayda etmezdi.

 

Asıldığıyla kalırdı.

 

Yanlış idam kurbanı olarak kayıtlara geçerdi, hepsi o.

 

***

 

İdam; dönüşü, telafisi olmayan bir ceza.

 

AB ve Avrupa Konseyi, infazları yasaklıyor.

 

Kaldırılmadan önce bile, 1984’ten beri Türkiye’de fiilen uygulanmıyor.

 

Bir hışımla geri getirmeden önce iyi düşünmeli.

 

Başbakan, sınırlı bir düzenlemeden söz ediyor. Geriye doğru da işlemeyecek.

 

Peki kaldırdığı toza değecek mi?

 

 

BAŞBAKAN’IN CUMHURİYET CEVABI

 

AVRUPA Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, Cumhuriyet gazetesine operasyonla kırmızı çizginin aşıldığını söyledi.

 

Haberin Devamı

Başbakan Yıldırım da “Senin çizgine falan biz bakamayız, o çizginin üstüne bir çizgi de biz çekeriz” dedi.

 

Milli duyguları şahlandırdı, Schulz’a ağzının payını verdi, eyvallah da...

 

Çıkarlarımızı parçası olmakta gördüğümüz bir dünyayla restleşe restleşe içe kapanırsak Schulz ne kaybedecek?

Yazarın Tüm Yazıları