Erdoğan Suudileri mi tuttu?

HÜKÜMET adına Numan Kurtulmuş ilk açıklamayı yapmıştı.

Haberin Devamı

Ben de Türkiye’nin tarafsızlık deklarasyonu diye alkışlamıştım. 


Çünkü krizin iki tarafına da eşit mesafede durmuştu iktidar.

Suudi elçiliğini vandallardan korumadığı için Tahran’ı, muhalif bir ayetullahı idam ettiği için de Riyad’ı hatalı bulmuş, ikisini de dostça uyarmış, itidale davet etmişti.


* * *


Türkiye’nin bu krizde mezhep kayırmacılığı, Sünni dayanışması gibi yanlışlara düşmemesi... Çatışmaya taraf olmaması... İran’a karşı Suudi Arabistan’dan yana tavır almaması... Hatta kendine rol çıkarmak için öne atılıp aralarını bulmaya bile kalkışmaması hayati öneme sahipti.


* * *


Bitaraflık bildirisi olarak kabul etmiştim o açıklamayı.

Hükümet olabildiğince basiretli davranmış, ölçüp biçerek iki tarafa da laf etmiş, ince bir denge gözetmişti...


* * *

Haberin Devamı


Sonra muhtarlarla mutat çarşamba buluşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştu.

Al sana bitaraflık bildirisi, duydun mu ne dediğini, hani mezhepçilik yapmıyordu Ankara... Bak bakalım Erdoğan taraf tutuyor muymuş, tutmuyor muymuş’ diye dokundurmalar başladı.

Laf sokuşturmaca oynamıyoruz halbuki. Konu nazik...


* * *


Konuşmayı dikkatle dinledim. Net kanaatimi söylüyorum.

Erdoğan, Türkiye’nin tarafsız konumunu bozacak bir duruş sergilemiyor orada.

Hükümetin bitaraflık çabasına gölge düşürmüyor.

Şii İran’a karşı Sünni Suud’a arka çıkmıyor.

İran’la karşı karşıya gelme pahasına Suudileri savunmuyor, dostluk gösterisi yapmıyor.


* * *


İktidarın, krize burnunu sokmama ve iki tarafla da mümkün mertebe iyi geçinme politikasına halel getirecek bir unsur yok Erdoğan’ın tepkisinde.

Ekstradan yaptığı tek şey şu. İran’ın da idam cezası uyguladığına dikkat çekiyor.

Dolayısıyla Arabistan’daki siyasi idamlara karşı ayağa kalkınca düştükleri tutarsızlığın altını çiziyor, çelişkiyi sorguluyor.

Yoksa “Suudi Arabistan’ın iç hukuk meselesidir” derken siyasi idamları olumluyor, onaylıyor değil.


* * *


İfadeyi onaylama anlamında kullanmadığını nereden mi çıkarıyorum?

İki yerde ‘tasvip edip etmemenin ayrı şey’ olduğunu açıkça vurguluyor da oradan.

Mezhep fitnesine karşı herkesi teyakkuza, oyuna gelmemeye ve aklını başına almaya çağırıyor da oradan.

Sünni kardeşini koruma, kollama... Suudilere yaranma... Mezhep görünümlü bir bölgesel hegemonya çatışmasında taraf tutma gayreti görmedim ben tavrında.

Görsem, eğip bükmeden dosdoğru söylerdim. Çünkü konu nazik, kaçamağa tahammülü yok.


* * *

Haberin Devamı


Ankara’da, Türkiye’yi bu gerilimin dışında tutma iradesi görüyorum.

Baksanıza, Suudi Arabistan etrafında bir bir kenetleniyor Arap Birliği ülkeleri. Tahran’la diplomatik ilişkilerini kesmek için kuyruğa giriyor Körfez’deki Sünni hanedanlar... Kuveyt’ten sonra Katar da... Elçilerini çeken çekene...
Arabistan’ın yanında hizalanıyorlar, bloklaşma tam yol...

Türkiye ise gidişattan ne kadar kaygılıysa iki taraftan birine cephe almaktan da o kadar uzak.

Tahran’la da Riyad’la da iletişim hatlarımız çalışıyor.

Belli ki iktidar, bölgesel ve küresel hırlaşmalarda tarafsız kaldığı günleri özlüyor. Belli ki bitaraflıktan gelen tüm taraflarla konuşabilme gücünü yeniden keşfediyor.


* * *

Haberin Devamı


İkisinin de tutulacak yanı yok ayrıca.

İran, Körfez ülkelerindeki Şii nüfusu kaşımaktan, bölgeye yıkım ve kaos ihraç etmekten vazgeçmiyor.

Sünni hanedanlara karşı Şii mezhepçiliğini uyandırmaya... Bulundukları memleketlerde mezhep mollalarını kendi hesabına çalıştırmaya... Bölge üzerinde hegemonya kurmak emeliyle ‘ruhani liderlik’ nüfuzunu istismara... Dini otoritesini, rejimleri istikrarsızlaştırma, içlerine fitne sokma ve devirme faaliyetleri için kullanmaya devam ediyor.

Hoşgörülebilir mi? Hayır...


* * *


Suudi Krallığı ise sırf içe ve dışa gözdağı vermek... Dahili, harici güç mücadelesinde dosta, düşmana kararlılığını göstermek... Yani rejimini ayakta tutmak için mezhep çatışmasına yaslanıyor, İran’la kavgayı büyütüyor, kamplaşmayı körüklüyor, Sünnileri kızıştırıp blok halinde ‘Düşün peşime’ diyor...

Ve bu uğurda... Şiddete, silaha, teröre, Esad’a, tiranlığa karşı olmakla bilinen bir muhalifi, Ayetullah Nemr’i ‘İran ajanlığı, terör ve krallığa düşmanlık’ suçlamasıyla infaz ediyor.
Savunulabilir mi? Hayır...


* * *

Haberin Devamı


Her krizi biz çözecek değiliz. Üstelik bazı krizlerin çözümü de yoktur. Dışında kalmak en doğrusu.

Fakat...

Birinden birine hak vermek de cesaretlendirici, destekleyici, teşvik edici ve sonuçta çatışmayı kışkırtıcı olabilir.

Haklı-haksız diye ayırmak bile kenarda dururken sizi o krizin parçası yapabilir.

Kaçınmak şart.


 

Yazarın Tüm Yazıları