Haberde kadına şiddetle mücadelede elektronik kelepçe takılan kişilerin izlendiği merkez anlatılıyordu.
*
Haberin ayrıntılarını okuyunca...
Bu merkeze güvenim arttı. Umutlandım.
Daha önce yaptığı çeşitli densizlikler ve izansızlıklar yüzünden “olay adam” haline gelmiş, hatta GATA’daki görevine son verilmişti.
*
Fakat adam rahat durmuyor abi!
Densizliğe, izansızlığa, abuk sabukluğa devam ediyor.
*
Ne dediğini yazmaya bile tenezzül etmiyorum.
“128 milyar dolar nerede” diye...
*
128 milyar doların hortumlandığı algısı yaratılıyordu.
Ve bu algı, zihinlere kazınıyordu.
*
İşgüzar kamu görevlileri, asılan pankartları polis ve zabıta marifetiyle anında engelleyerek...
- Norveç çok medeni ülke şekerim... Başbakan’a ceza kesiliyor.
*
- Danimarka acayip modern bir ülke şekerim... Başbakanı cam siliyor.
*
- İsviçre çok uygar şekerim. Cumhurbaşkanı bisikletle işe gidiyor.
*
Hep özeniriz, hep gıpta ederiz bu ülkelere.
Ama yüzyılların izini taşıyan türküleri severim. Çağlar ötesinden gelip bizi tam kalbimizden yakalayanları... İlk söyleyeni belirsiz anonimleri... Sözleri gayet basit ama bir o kadar da derinlikli olanları...
İşte bu yüzden “Ben bir türkü sözü yazdım, üstelik de besteledim” diye ortaya çıkanlara karşı hep mesafeli olmuşumdur. Çünkü bu tür iddialardan genellikle yapay sonuçlar çıkar.
*
İbrahim Kalın’ın sözü ve müziği kendisine ait olan ‘Hiç Oldum’ adlı bir türküyü seslendirdiğini duyunca...
“Eyvah” dedim.
Ve bin türlü önyargıyla açıp dinledim türküyü.
*
Küfürler, kıyametler, vurmalar, kırmalar, saldırganlıklar, silahlar falan...
*
Ralli bu ya ralli!
Rallideki hangi anlaşmazlık, böylesine kontrolsüz bir öfkeye yol açabilir ki?
Rallideki hangi ihtilaf, böylesine bir sokak çocuğu kavgasını tetikleyebilir ki?
Program sunucusu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun...
“İstanbul’u kazanacağız, Ankara’yı kazanacağız” türü sözlerini fazla iddialı bulmuş ve kahkahalar atmıştı.
*
Ne olmuştu o günlerde?
Başta Tuncay olmak üzere...
CHP’nin tüm ekâbir takımı...
Öfkeyle, kinle, hınçla...
İki gündür...
Kumpas lafları dolaşıma sokulmaya başlandı.
*
Söylenenlere göre...
- Aslında bildiri, gece yarısı yayınlanmayacakmış.
- Bazı eller devreye girmiş, bildiri gece yarısı yayınlanmış.
- Bazı amiraller, bildirinin son halini görememişler.
- Bildiri, amirallerden kaçırılarak yayınlanmış.
İşte bu ahval ve şerait altında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı aradım.
İlk sorum şu oldu:
“Bu gidiş nereye Sayın Bakan?”
Bakan Koca’nın ilk sözleri şu oldu:
*
“Vaka sayılarında ciddi artış var. Bunda mutasyon tabii ki etkili ama sadece mutasyonla açıklayamayız. Önlemleri gevşettik maalesef.”
*
Herkesin hakkına hukukuna saygı göstermek için çabalıyoruz. Sorumluluğu bulunmayan kişileri sorumluymuş gibi göstermekten kaçınmaya çalışıyoruz. Yargı kararı ortaya çıkmadan yargısal hükümlerde bulunmaktan uzak duruyoruz.
*
Titizleniyoruz bu konularda. Gayret ediyoruz.
*
Ama yayıncılıkta bazen yol kazaları da oluyor, olabiliyor.
*
Geçen gün sadece ve sadece Hürriyet’in internet sitesinde bir haber çıktı. Çok kısa bir süre yayında kaldı bu haber.
Bildirici amirallerin yakınlarını da konu eden bir haberdi bu.
- CEVAP: Bizim kısa tarihimiz, “Yüce Türk Milletine” diye başlayan darbe bildirileriyle dopdoludur. Bu yüzden “Yüce Türk Milletine” diye başlayan bir bildiri gördük mü işkilleniyoruz. Hele bildirinin altında “Amiral” imzası görünce daha da işkilleniyoruz. Hele bildiri, gece yarısı gelince... Büsbütün işkilleniyoruz. Şimdi ben soruyorum: İşkillenmeyelim de ne yapalım?
*
- SORU: Bildiri yayınlamak suç mu?
- CEVAP: Elbette suç değil. Geçen hafta emekli büyükelçiler, benzer içerikte bir bildiri yayınladılar. Kim çıkıp “Bunlar darbeci” dedi? Bu arada eski milletvekilleri de yine benzer içerikte bir bildiri yayınladılar. “Darbe” diyen çıktı mı? Demek ki burada başka bir şey var.
*
- SORU: Burada ne var? Emekli amiral, görüş açıklayamaz mı?
- CEVAP: Tabii ki açıklar. Açıklıyorlar da zaten. Televizyonlara çıkıyorlar. Kişisel yaklaşımlarını ortaya koyuyorlar. Sosyal medyada yazıp çiziyorlar. Kimse de onlara bir şey demiyor. Ama siz “Aramıza hiçbir alt rütbeli girmesin, biz amiraller olarak şöyle bir posta koyalım” derseniz, tehditkâr ifadelerle dolu bir bildiriyi gece yarısı gündeme düşürürseniz... Her demokratik ülkede “Ne oluyor yahu” diye sorulur. En azından “Bunlar, bir iklim mi yaratmak istiyor? Bu işin arkasında ne var?” denir.
*
“Yüce Türk milletine!” diye başlayan hiçbir bildiriden hoşlanmıyorum.
Çünkü bu seslenişin tınısında...
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve de 15 Temmuz var!
*
Kaldı ki...
Radyo zamanlarının üslubudur bu.
Siyah beyaz televizyonlarda kalmıştır.
*
Akşam saat 19.00 itibarıyla tüm kafe ve lokantalar kapanıyor.
*
Ramazan itibarıyla ise uygulama şöyle olacak:
*
Bütün kafe ve lokantalar kapalı.
*
Bu karar, yeniden gözden geçirilirse...
Hop, başlıyor kalbim Sinovac diye atmaya.
*
“Yeni teknolojileri denemek lazım arkadaş” diyorlar.
Hop, bu sefer kalbim BioNtech diye atmaya başlıyor.
*
Bilmem kaç bin yıllık Çin kültüründen söz ediyorlar.
Hemen Sinovac’a ısınıyorum.
Avrupa birincisiyiz.
Dünyada dördüncüyüz.
40 binleri geçmiş durumdayız.
Varyantlar kaplamış her bir yanımızı.
En çok da İngiliz varyantı.
*
Durduramıyoruz.
“Eğer muhalefetteki milliyetçi odaklar, demokrasi ittifakına ısrarla engel olmaya devam edeceklerse... Bu durumda HDP öncülüğünde üçüncü bir ittifak, demokrasi ittifakı ilan edilebilir.”
*
Ne demek bu?
Hadi biraz anlamaya çalışalım.
“Muhalefetteki milliyetçi odaklar” derken kastettiği İYİ Parti mi acaba? “Bu iş İYİ Parti’yle gitmez” mi demek istiyor Demirtaş?
*
Önerdiği yol şu: HDP öncülüğünde üçüncü bir ittifak. Ne yani? Millet ittifakı ve cumhur ittifakının dışında bir de
Ben her zaman ve her durumda...
“Suçun şahsiliği” prensibinden zerre kadar ödün vermedim.
*
Ensar olayında böyle davrandım.
Milyonlarca dayak yemeyi göze alarak...
*
CHP’de ortaya çıkan taciz ve tecavüz olaylarında...
Yine aynı prensibe göre hareket ettim.
Uyuşturucu temin ettiği için Emniyet güçleri tarafından yeniden gözaltına alındı. Yani bu kez uyuşturucuyu temin etmekle suçlanıyor.
*
Tabii ki suç şahsidir, partiye mal edilemez ama bu elemanın bir de şu durumu var:
*
Lüks ve şatafat içinde yaşadığı fotoğraflara yansıyor.
*
Kokaindi, pudraydı, şekerdi falan... Gülündü eğlenildi...
Altı maddede 'Türkiye'nin menfaati nerededir' sorusunun cevabı
BİR: Bütünlüğünü koruyan bölünmemiş Suriye’de...
İKİ: Suriye’de içbarışın sağlanmasında...
![Altı maddede Türkiyenin menfaati nerededir sorusunun cevabı]()
![Altı maddede Türkiyenin menfaati nerededir sorusunun cevabı]()
![Altı maddede Türkiyenin menfaati nerededir sorusunun cevabı]()
ÜÇ: Suriye rejimiyle işbirliğine geçmekte.
DÖRT: Suriye’de muhaliflerle rejimi barıştırmakta.
BEŞ: Suriye’de meşru bir yönetimin oluşmasını sağlamakta.
ALTI: Suriye’yi ABD ve Rusya’nın oyun sahası olmaktan çıkarmakta.
'SAVAŞA HAYIR' DİYENİ TUTUKLAMAK TEZİNE GÜVENMEMEKTİR
“SAVAŞA hayır” diyeni...
“Ne yani? Sınırımızda terör örgütü devlet mi kursun” dersin, susturursun.
“Savaşa hayır” diyene...
“İyi de... Bir kere de teröre hayır demeyi denesene birader” dersin, susturursun.
“Savaşa hayır” diyene...
“Savaş iki ülke arasında olur. Terör örgütüyle mücadeleye savaş denmez” dersin, susturursun.
Ama sen tutar da...
“Savaşa hayır” diyeni gözaltına alır, hatta tutuklarsan...
Sanki “savaşa hayır” diyenin tezlerinden korkuyormuşsun gibi bir algı yaratırsın.
Oysa...
Tezi güçlü olan da, haklı olan da sensin.
OPERASYON PAYLAŞIMI YAPMAYANLARI LİNÇ ETMEK
FAŞİZM söyletme mecburiyetidir.
Operasyon paylaşımı yapmayan...
Ünlüleri, sanatçıları, şarkıcıları linç etmeye kalkışmak...
Faşizmin dik âlâsıdır.
VETTİYNİ VEZZEYTUNİ
KURAN-I Kerim’de “Tin suresi” var.
İlk dört ayeti şöyle:
1- Ant olsun o incire, o zeytune,
2- Sina Dağı’na,
3- Ve bu güvenli beldeye ki,
4- Biz insanı en güzel biçimde yarattık.
“Tin”, incir demek.
“Zeytun” ise bildiğimiz zeytin.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün konuşmasında “Zeytin Dalı harekâtı”ndan söz ederken...
“Tin suresi”nin ilk ayetine atıf yaptı.
Ancak...
“Tin” kelimesini “Tin helvası” diye tercüme etti.
Meallere şöyle bir baktım:
“Tin” kelimesini “Tin helvası” diye tercüme edene rastlamadım.
Hepsinde “tin”, incir diye tercüme ediliyor.
Erdoğan yanıldı mı, yoksa bu konuda bir bildiği mi var?
Doğrusu çok merak ediyorum.
FEHMİ KORU'NUN SÖZCÜ'NÜN BAŞINA AÇTIĞI DERTLER
FEHMİ Koru mahkemede tanıklık yapmış.
Tanıklığında da...
Sözcü’nün sahibi Burak Akbay için FETÖ’cü demediğini, diyemeyeceğini gayet net bir şekilde vurgulamış.
Yani davayı resmen çökertmiş.
Ah be Fehmi Koru!
Madem yapacağın tanıklıkla davayı çökertecektin...
Ne diye bugüne kadar bekledin ki?
'ALDATTI' KELİMESİ
LÜGATTEN çıksa.
Bir daha kullanılmasa.
Unutulsa.
Unutturulsa.
Akla gelmese.
Akla getirilmese.
BİR KIYAFET ANALİZİ
BAŞBAKAN Binali Yıldırım’ın konuğu olarak ülkemize teşrif eden Nijer Başbakanı’nın kıyafetine dair görüşlerim şunlardır:
Hamid Karzai’nin o güzelim kıyafetlerini saymazsak yerel kıyafetler arasında kesinlikle birinciliği alır.
Başa bağlanan türbandaki estetik... Gerçekten muhteşem.
Ağzı hafiften kapatmaya eğilimli duran peçevari kıvrım, kıyafete bir görkem duygusu katıyor.
Kısacası...
Bu işlerden pek çakmam ama ben beğendim valla...
ÜÇ ÖLÜM YILDÖNÜMÜ ÜÇ YERİ DOLMAYAN KAYIP
UĞUR MUMCU: İnatçılığı, vurduğu yerden ses getirişi, takipçiliği, polemikçiliği, inandığı değerlerden taviz vermezliğiyle... Yeri hâlâ bomboş... Bu durum, katillerinin neyi hedeflediğini de gösteriyor.
GAFFAR OKKAN: Güneydoğu’da halkla iç içe geçmeyi başarmış, halkla bütünleşmiş, halkın derdiyle dertlenen ilk güvenlik bürokratıydı. Bu yolda bir çığır açmıştı. Katilleri açtığı bu çığırından rahatsız oldular.
İSMAİL CEM: Zarafet kelimesinin sözlükteki karşılığı olarak fotoğrafı konabilir. O derece zarif bir insandı. Okuyan, yazan, dinleyen, gülümseyen siyasetçiler kuşağının son temsilcisiydi... Yeri bu yüzden dolmuyor.
![Altı maddede Türkiyenin menfaati nerededir sorusunun cevabı]()
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR