Hakkâri’de patlayan arabadaki üç çocuğun her birine 20 bin lira

HEY sen, benim güzel okurum.

Sana söylüyorum.

Haberin Devamı

Kaç kere teşekkür ettim sana bilmiyorum.

Yine teşekkür ediyorum, tekrar tekrar.

YARIM
KALAN
HAYATLAR
9 - 10 - 11



Sen binlercesin ama biriciksin.

Hiç tanımadığımız ama fotoğraflarına bakıp, acısını ta içimizde hissettiğimiz Zeynep ve ablası Sude Naz için nasıl da seferber oldun.

Çok çok mutlu oldum.

*

Dün mail’lerime bakarken, büyük bir şirketten gelen “Sude Naz için aradığınız miktarı biz karşılamak istiyoruz. Lütfen bizimle irtibata geçin” mesajını gördüm.

Heyecanlandım, aradım.

Bir taraftan da kafamda sürekli ikinci 20 bin lirayı nereden bulacağım var.

“Biz o 20’nin tamamını vermek istiyoruz” demesinler mi?

Ne kadar sevindiğimi anlatamam.

Havalara uçtum dersem yeridir.

Hemen Sude Naz’ın hesap numarasını verdim.

“Ben sizin için ne yapabilirim” dedim.

Cevap: “Hiçbir şey.”

Böyle bir yücegönüllülük karşısında önce teşekkür ettim, sonra da “Benim için almadan vermek Allah’a mahsus. Patronunuza söyleyin çok çok makbule geçti. Ama ben kendisiyle tanışmak ve elimden bir şey gelirse onun için yapmak isterim” dedim.

“Kendisine ileteceğim” dedi.

*

Vazifesini tamamlamış insanların rahatlığıyla tekrar mail’lerime döndüm.

Kuş gibi cıvıl cıvıl ve mutlu hissediyordum kendimi.

Çok uzun sürmedi.

Çünkü Hakkâri’de gazetecilik yapan ve bölgeyi çok iyi tanıyan bir meslektaşım mail atmıştı, “Ayşe Hanım, büyük bir iyilik bu, aile de çok bahtiyar oldu. Fakat bir sorun var. O aracın içinde bir üçüncü çocuk daha vardı, annesini kaybeden ama sağ kalan: Berivan...”

Hem çok sevindim bir kişinin daha hayatta olmasına...

Hem de “Aman Allah’ım ben halt edeceğim” dedim...

Bir 20 bin lira daha nasıl bulacağım?

Evet, bir sürü Yarım Kalan Hayat yapmamı isteyen şirket var ama hemen şu anda tak diye parayı alamam ki onlardan, işi yapmadan almıyorum...

Kara kara mail’ler arasında gezinirken, TAV’ın CEO’su Sani Şener’in mail’ini gördüm.

Sabahın çok erken saatlerinde atmış, ben tabii yeni gelenleri okuduğum için o, altta kalmış.

“Ayşe günaydın. Çok acıklı bir hikâye bu. İnşallah bundan sonra bahtları açık olur. Senin için bir sakıncası yoksa, ikinci kardeşin 20 bin lirasını da biz vermek isteriz. Fakat senin Yarım Kalan Hayatlar’daki katı kurallarını biliyorum. Üç-beş gün içinde başka bir talep çıkmazsa, o parayı da biz yatıralım ne dersin? Ama lütfen bu işi sessizce yapalım, aramızda kalsın. İzin ver biz TAV olarak ikinci kardeşin hayatına da destek olalım...”

*

Şu Allah’ın işine bakar mısınız?

O üçüncü çocuk Berivan’ın parası nereden gelecek derken...

Yine TAV hayatımı kurtardı.

Teşekkürler adının açıklanmasını istemeyen işadamı!

Teşekkürler Sani Sener!

Umarım bana özel yazdığınız mail’i ifşa ettiğim için kızmazsınız.

Ama başka türlü nasıl durumu ifade edeceğimi bilemedim.

Siz, iki tane Yarım Kalan Hayat’a yardım ettiniz.

*

Zeynep, Sude Naz ve Berivan...

Evet, o kazada annelerini kaybettiler, evet ocakları söndü...

Fakat üçünün de artık kendilerini adına bankada açılmış hesaplarında 18 yaşında alacakları 20 bin liraları var. Ne kaybettikleri insanları getirir, ne de çektikleri acıyı dindirir.

Sadece hiç yoktan iyidir.

Bu ülkedeki bütün merhametli insanları seviyorum.

Haberin Devamı

En eğlenceli Yarım Kalan Hayatlar

Haberin Devamı

EN eğlenceli, en dinamik Yarım Kalan Hayatlar’dan biriydi.

Atatürk Havalimanı’ndaki Airport Hotel’de gerçekleşti.

Sıkı bir kalabalık vardı.

Her kademeden.

Üst kademe yönetici, CIP hostesi, mühendis, duty free shop hizmetlisi, güvenlik görevlisi...

O yetmedi, TAV’ın CEO’su Sani Şener’le yaptığım bu canlı röportajı, 33 bin TAV çalışanı da bilgisayar ekranlarından izledi.

İki kamera ve canlı reji kurularak her şey kayda alındı.

Orada olup izleyemeyenler kurum portallarından takip ettiler.

TAV Havalimanları, facebook ve twitter’da da bu röportajı paylaşıma açtı.

“Vay be” dedim kendi kendime, “Bu ne teknoloji!”

Ne yalan söyleyeyim, yemekler de güzeldi./images/100/0x0/55eb164ff018fbb8f8aa3100

Her şey çok klas ve şıktı.

Arkada açık büfe.

İnsanlar şahane. Adam hızlı, adam enerjik, her şeyi soruyorsun, sektirmeden cevap veriyor, bir de komik milleti
güldürüyor, kahkahalar içinde gerçekleşen bir Yarım Kalan Hayatlar’dı. Ben sorularımı bitirdikten sonra izleyicilere, “Hadi sıra sizde” dedim, “Sorularınızı yazın, adınızı belirtmenize gerek yok, patronunuza ben sizin adınıza soracağım...”
İtiraf edeyim gayet yaratıcı sorular geldi:

- İş başvurularında Trabzonlu olmak ne kadar avantajlı?

- Bize üç ayda bir ikramiye vermeyi düşünür müsünüz?

- Çalışanlarınızdan hiç özür dilediniz mi?

- Trabzonspor bu yıl çok iyi. Şampiyon olursak, özel uçağımızla son maça bizi gönderir misiniz?

- Ayşe Arman’ı seksi buluyor musunuz?

- Çok çalışmaktan, aşka zaman bulamıyoruz, çalışanlarımızın çoğu evde kaldı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Adam bir işkolik. Ve işe geliş saatine takık. Erken gelinsin istiyor. 8’i geçmeyeceksin. Tabii bu mesele uzuuun uzuuun masaya yatırıldı. Kahkaha üzerine kahkaha. Bir de çalışmaya bayılıyor, inanılmaz zevk alıyor, sonsuza kadar çalışabilir. İşte böyle başarılı ve karizmatik bir CEO’nun en az kendisi kadar çalışmasını istediği çalışan-larıyla tatlı itiş kakışı...

Yerim olmadığı için röportajı yarına bırakıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları