Yargı kararı: Eleştiri küçük düşürücü olabilir

‘ÇEVRE koruması’ deyince, benim aklıma ilk gelenler arasında balık çiftlikleri var. Kıyılara yakın kurulduğu için, girilebilecek yerlerde denizleri fena halde kirleten, turizmi baltalayan balık çiftlikleri.

Haberin Devamı

Bir ara balık çiftliklerinin açık denizlere taşınması gerektiğine ilişkin onlarca yazı yazıyorum. Bu da, balık çiftlik sahiplerinin işine gelmiyor. Çünkü, açığa taşımak, maliyeti yükseltiyor.
O sahiplerden biri, Orhan Kılıç Hürriyet’e ve bana 2005 yılında toplam 30 bin lira tutarında tazminat davası açıyor. Benim, “olumsuzluk içeren, Kılıç’ın itibarını sarsan, toplumun husumetini sağlamaya yönelik yazı yazdığım” iddiasıyla.
Davaya Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi bakıyor. Bizi davada İzmir avukatlarından Rüştü Metin Ece savunuyor. Yargıç Mehmet Ali Çolak tazminat talebini reddediyor, Orhan Kılıç davayı kaybediyor. Hürriyet ve ben kazanıyoruz.
Çiftlik sahibi kararı Yargıtay’a götürüyor. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 22 Aralık 2009 tarihinde yargıç Çolak’ın kararını onaylıyor.
Olay kısaca bu ve beni ilgilendiriyor. Yargıç Çolak’ın 3 Aralık 2008’de kararın reddi için verdiği gerekçe ise, hepimizi ilgilendiriyor.
Hele de bugünlerde.
KAMU YARARI
Yargıç Mehmet Ali Çolak kararına basın özgürlüğü ve basının eleştiri hakkı ile ilgili, herkesin kulağına küpe olması gereken bir gerekçe yazıyor. Özetle şöyle:
“Toplumun çıkarı dışında hiç bir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. (...) Yazıda kamu yararı gözetilmelidir.”
Bu genel girişten sonra, ilk çarpıcı gerekçe:
“Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.”
Neden? Çünkü, basın kamu görevini yerine getiriyor. Zaten yargıç Çolak buna değiniyor:
“Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda (...) temel ölçüt kamu yararıdır.”
Yargıç Çolak basının bunu nasıl yerine getirmesi gerektiğine ilişkin şunu söylüyor:
“Basının görevi halkı düşünmeye sevk edecek tartışmalar açmak, toplumsal oluşumlar üzerinde doğru bilgilerle donatmak, yaşadığı toplumun ve bütün insanlığın sorunları hakkında bilinçlendirmektir”.
SERT VE KIRICI OLABİLİR
Çolak’ın kararında asıl vurucu görüş şu:
“Eleştiri belli bir davranış, olay, kişi ve eser konusunda yorumları içerir. Siyasal eleştiri ve değerlendirmeler de aynı çerçevede düşünülür.
Özellikle toplumun her an gözü önünde olan siyasal kişileri gerektiğinde eleştirmek basının görevidir. Basında yayın konusu yapılan haber objektif oldukça, doğru olaylara dayandıkça ve doğru amaca yönelik bulundukça, eleştiri sert, kırıcı ve kişiyi küçük düşürücü olabilir.”
Bu satırları okuyunca, özellikle günümüz siyasetçilerini düşünüyorum. En başta da, Tayyip Erdoğan’ı.
Ben dahil, gazetecilerin büyük çoğunluğu AKP ve Erdoğan’a eleştirilerinde sert olabilir, ama kırıcı ve küçük düşürücü asla. Oysa, yargı kararı bize bu eleştiri kapısını açıyor. Yine de, kimse bu kapıdan içeri girmeyi aklına getirmiyor.
Buna rağmen, Erdoğan en küçük eleştiride ortalığı yıkıyor, hatta davalar açıyor. Davalar sadece meslektaşlarıma değil, benzeri pek görülmemiş, siyasi rakiplerine bile davalar açıyor. Sonra da, demokrat kesiliyor.
Dün grup toplantısındaki konuşması aynı nakaratın tekrarı.
Ona göre, her fırsatta, her durumda, karada, havada, denizde basın bütün fenalıkların anası.
Erdoğan öyle düşünebilir, benim rehberim hukuk.

Haberin Devamı

Bıktım artık şu gaz meselesinden

Haberin Devamı

DÜN yine ve son günlerde sanıyorum üç-dört kez Tayyip Erdoğan aynı tezi işliyor:
“Bizi gaza getirmek isteyenler var, ama biz gelmeyiz.”
Bunu söylerken, benim yazdığım bir yazının başlığını okuyor. Onun yandaşı gazeteler onun sözlerinden yola çıkarak, kimlerin kendisine gaz verdiğine ilişkin haberler yapıyor, bazı meslektaşlarımla birlikte benim de adımı yazıyor.
Tayyip Erdoğan’a gaz mı vermek? Uzak yakın ilgisi yok. Önce danışmanları, sonra kendisi okuduğunu muhtemelen yanlış anlıyor.
Özal pratik ve uygulayan biri, Erdoğan ise, olayları kendi işine geldiği gibi kullanma meraklısı. Özal ile Erdoğan’ı karşılaştırmak mümkün değil, keşke olsa. Aralarında dünya kadar fark var.
Bir durumu tespit etmek gaz vermek anlamına gelmiyor. Ama, durum tespiti bile Erdoğan’ın işine gelmiyor.
Zaten gaza gelip, iş yapmaya kalksa, halimiz duman. Erdoğan önce kendi yandaşlarına baksın.

Yazarın Tüm Yazıları