Yaşananlar

Haberin Devamı

Kimin bakanı

ÖRNEK olmak ne güzel... Bakan Erkan Mumcu, bizim Şükrü Küçükşahin'e açıklamış... Demiş ki; ‘‘Bodrum-Milas, Dalaman ve Adnan Menderes havalimanları çevresine, Kemer ya da Belek benzeri turizm alanları kurulmalı.’’

Ve, eklemiş;

‘‘Yoksa, bu üç alana inen uçaklarda dolma riski doğabilir. O zaman mevcut durumdan da geriye dönüş olabilir’’

Yani, lafı, o bölgelere kimse gelmez demeye getirmiş ama bunu açık açık söylemeye dili varmamış.

O, bizim Şükrü'ye böylesine diplomatik bir üslupla konuşurken, Egeli turizmciler ondan bahsederken laflarını pek esirgememişler anlaşılan... Bir toplantıda, Mumcu'yu Antalya'nın turizm bakanı olmakla suçlamışlar. Neden bu kanıya varmışlar anlamadım. Oysa, ben hep aksini savunmuşumdur.

Egeli turizmciler şunu iyi bilsinler; dışı seni, içi beni yakar misali, durum hiç de düşündüğünüz gibi değil...

EGELİ TURİZMCİLER YANILIYOR

Öyle olsa bile, Antalya bunu haketmiyor mu?..

Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım. Turizm denilince akla Antalya mı geliyor, İzmir mi?..

Eğer, İzmir derseniz haksızlık edersiniz...

Bırakın turizm denilince akla neyin geldiğini, yurtdışına çıkın sorun bakalım. Türkiye onlarda neyi çağrıştırıyor. Antalya, Antalya, Antalya... Ruslar'a, ‘‘Türkiye’’ deyin iki saat düşünürler. Onlar Antalya'yı biliyorlar, Türkiye'yi değil...

Gelelim sadede... Bakan, sizin bu yakınmanıza cevap olarak, ‘‘Ne kadar ekmek, o kadar köfte’’ derken doğruyu söylüyor. Bugün Türkiye'de yapılan 35 milyar dolarlık turizm yatırımında aslan payı Antalya'nın ise bakanın bu kente öncelik vermesi de o kadar doğal.

Ama, yine söylüyorum. Ben sizin gibi düşünmüyorum.

Ege'den bakıldığında dağlar araya giriyor da Mumcu'nun memleketi Isparta pek görünmüyor anlaşılan... Görünse, bakan için Antalya'nın değil, Isparta'nın bakanı derdiniz çünkü...

Dibi düşmüş

Bir dergide okudum; ‘‘Turistlerin dipleri düştü’’ diye yazıyor. Ne demekse?.. Satır aralarında, ‘‘Abi, karılar ne güzel oynuyorlardı yav’’ türünden acayip bir cümle daha gördüm. Sonrasını okumadım bile...

Haydi, bilin bakalım, bu dergi neyin nesi, kimin fesi?.. Aşağıdaki şıkları bir inceleyin bakalım, hangisi olabilir.

a-) Leman, b-) Gırgır c-) Playboy d-) TÜRSAB

Evet, ‘d’ şıkkı, kel alaka gibi görünüyor ama maalesef doğru olan o şık...

Serhan Güngör adında bir rehber, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Dergisi'ne bir anısını yazmış. İçinde bu türden laflar var.

İyi de, bu lafların yeri, bu tür mesleki bir dergi mi?.. O güzelim dergiye bu yakışmış mı?..

Yazılacak çok şey var ama, bu derginin sorumluları şimdilik tek kelime ile idare etsinler; ‘‘Ayıp’’...

Barda cinayet

Haydi, biraz beyin cimnastiği yapalım.

İkizler bir bara gider, kafayı çekerler. Derken, ikizlerden biri, barmenle tartışmaya başlar ve şişeyi kafasına geçirir. Barmen oracıkta ölür.

İkizlerden katil olanı, suçunu itiraf eder. Görgü tanıkları, ‘‘Evet, bu ikiz öldürdü’’ der. Diğer ikizi de, doğruyu söyler. Suç sabit, katil bellidir. Ancak, hakim duruşma sonunda, ikizlerden katil olanına şunu söyler;

‘‘İşlediğin bu cinayetin cezası 20 yıldır. Fakat, buna rağmen, seni serbest bırakmak zorundayım. Gidebilirsiniz.’’

Evet, neden böyle olur?.. Hakim, ikizi neden serbest bırakır. Düşünün taşının...

Neyse, sizi fazla yormadan cevabı vereyim; Çünkü, ikizler yapışık ikizlerdir. Birbirlerinden ayrılmaları mümkün olmadığı için de, kanun suçsuz olanın hakkını korumuştur.

Bunu bana anlatan arkadaşa, ‘‘Nerede olmuş bu?’’ diye sordum. ‘‘Amerika'da’’ dedi. Türkiye'de hakimin böyle bir karar vermesi mümkün olamazdı çünkü... Türkiye'de olsa, hakim yapışık ikizleri hapse atar, suçsuz olan itiraz edecek olursa da, ‘‘Git hakkını ara kardeşim’’ der.

Ünlü sözler

‘‘Zar atmanın bir tek güzel yolu vardır; zarı çöp tenekesine atmak.’’

Chatfield

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları