Yakaladın dağ başında!

AYRAM, dargın ve küskünlerin barıştığı bir gündür. Üzgünüm, bu yazı böyle bir günde belki de sevgili Bülent Yıldırım ile aramızı açacak.

Haberin Devamı

Hani şu, iki olaylı pozisyondan biri bayram günü bir kara kedi gibi aramıza girecek. Kusura bakma hocam, taktım kafama yazacağım.

Maçtan çıktım, soluğu gazetede aldım. Sayılmayan iki Beşiktaş golünü TV’den ve banttan defalarca izledim.

Nobre’nin sayılmayan golü için tek kelime söylemeyeceğim. Delgado’nun golüne gelince, biraz yaygara yapacağım.

Önce şunu söyleyeyim. Olay mahalline biraz geç geldin. Pozisyonu yeterince özümleyemedin. Ve kargaşada Nobre gibi bir sabıkalıyı görünce, duygularına kapılıp bastın düdüğü...

Oysa, Nobre o pozisyonun en masum adamıydı. Rakibinden çabuk davrandı. Sol ayağını yere basarak ve o ayağından güç alarak, diğer ayağı ile topu Delgado’nun önüne bıraktı.

Nefis bir pastı. Delgado da gerektiği gibi vurdu.

Bu golü önce Olimpiyat Stadı’nda izledim. Ve iptalinden sonra arkadaşlarıma Bülent Yıldırım’ın yanlış bir karar verdiğini söyledim.

Üstelik, hakem işlerine pek burnumu sokan biri değilim. Ancak, o pozisyonu başkalarından iyi gördüğüne ve yorumladığına o anda hiç inanmadım.

TV’de izledikten sonra da böyle bir kararı neden verdiğini düşünmeye başladım. Düşünürken, neler takıldı kafama... Hemen aklıma ilk geleni yazayım...

Sevgili Bülent Yıldırım, İnönü’de böyle bir pozisyona düdük çalar mıydı?

İnönü’nün çılgın kalabalığında yeterince algılayamadığı bir pozisyona, hem de o dakikalarda kalkıp rahatlıkla bu iptal düdüğünü öttürür müydü?

* * *

ÖNCE bunu düşündüm... Sonra Olimpiyat Stadı’nı gözlerimde canlandırdım. Yağmurlu ve fırtınalı bir gece.

Statta kimsecikler yok. Biletli seyirci sayısı sadece 2 bin 700 kişi. Onlar da yol yorgunu. Olimpiyat Stadı’na gelene kadar canları çıkmış...

Yemişler yağmuru, akılları fikirleri kendilerini açık tribünden kapalıya atmakta... Bunun için hiç durmadan bağırıyorlar...

Yönetim taraftara sahip çık!

Ne bağırıp duruyorsunuz... Yönetim size mi sahip çıksın, sahadaki Beşiktaş’a mı!

Bunları gözümde canlandırdım... Sonra yine düşündüm... Ve sevgili Bülent Yıldırım’ın o golü neden vermediğini ve bu cesareti nereden aldığını şöyle yorumladım...

Yakaladın Beşiktaş’ı dağ başında Don Kişot’u oynuyorsun!

* * *

VE pazar gecesi G.Saray-Konya maçı için televizyonun başındaydım. Ali Sami Yen’de de bir hakem vardı. Adı Yunus Yıldırım... O, Bülent Yıldırım’dan farklı bir konumdaydı. Ve G.Saray’ın mekanında bir maç yönetiyordu. Bakın neler oldu?

G.Saray’ın ikinci golünde Milan Baros’un hareketi bir faul düdüğü gerektirmez miydi?

Lafı bile edilmez. Bal gibi fauldü.

G.Saray’ın ilk golünde ofsayt var mıydı?

Bunun için kesin bir şey söyleyemem. Milimlerin hesaplandığı bir pozisyon için yanlışa düşmek istemiyorum. Ancak, herkes ofsayt görüşünde birleşiyor.

Sonuç mu?

Her iki pozisyon da Ali Sami Yen’in gürültüsünde kaynayıp gitti. Ve goller geçerli sayıldı.

Görüyorsunuz, dağ başında maç yönetmekle, şehrin göbeğinde maç yönetmenin farkını. Farklı hakem yorumlarını görüyorsunuz!

* * *

YİNE geriye, Bülent Yıldırım’a döneceğim. Belediye-Beşiktaş maçının en kritik bir anında İbrahim Akın topla ceza sahasına girerken, Uğur İnceman’ın rakibini yaka-paça indirdiği pozisyon aklıma geldi...

Sevgili Bülent Yıldırım’ın, bu pozisyondaki tavrı ne oldu?

Faul düdüğünü çaldı, kenara çekildi.

İyi de Uğur’un, İbrahim Akın’ı bir yemediği kaldı. Canına okudu.

Evet, aynen öyle...

Hani sarı kart!

O kadar da değil. Don Kişot’luk bir yere kadar. Hocam, bu pozisyonda da Beşiktaş’ın gönlünü aldı.

* * *

Haberin Devamı

HEMEN haftanın güzelliklerine dönmek istiyorum...

Trabzonspor-Antalyaspor maçı bir aksiyon filmini andırıyordu. Sonuna dek zevkle, heyecanla izlendi.

Sivasspor-F.Bahçe maçının ikinci yarısında Sivas’ın kazanma hırsı herkesçe övgü ile anıldı.

Kocaelispor-Bursaspor maçında iki gol atan Bursasporlu 18 yaşındaki Sercan Yıldırım’ın harika performansı rakip taraftarlarca da alkışlandı.

Ve G.Saray’ın Konyaspor karşısında son 45 dakikalık oyunu. Adeta her şeyi unutturdu. Ya, G.Saray Teknik Direktörü Skibbe’nin her golden sonra çocuklar gibi sevinmesi...

Acaba o da, şimdiye dek yapılan eleştirilere masumane bir tepki miydi?

Hepsi güzeldi.

Ama hepsinden güzeli ve anlamlısı aramızdan ayrılan UltrAslan’ın kurucusu Alpaslan Dikmen’in cenaze töreninde açılan bayraklardı. F.Bahçe, Beşiktaş, Bursaspor, Kocaelispor, Sakaryaspor, Karagümrük bayrakları...

Dikmen sevgisi, tüm öfkeleri, kırgınlıkları ve rekabeti bir kenara itip, hepsini bir araya getirmişti. Ve birlikte Alpaslan için bağırdılar...

Her zaman kalbimizdesin.

Yazarın Tüm Yazıları