Verheugen harekete geçmeli

Annan planı bu noktaya, AB’nin attığı adımlar sayesinde geldi. Ancak şimdi durum, Rumların tutumu sonucu tamamen ters dönmek üzere. AB, gelişmelere seyirci kalmamalı. Sorumluluğu almalı.

Avrupa Birliği’nin büyük bir sorumluluğu var.

Kaçamayacakları, daha doğrusu kaçmamaları gereken bir durumla karşı karşıyayız.

Kıbrıs’ta Rumlar HAYIR, Türkler ise EVET demeye hazırlanıyorlar. Başka bir deyişle, Kıbrıs konusunda bir çözüme gidebilmek için yıllardır sürdürülen bir girişim çökme tehlikesi ile karşı karşıya.

Aslında bu noktaya gelinmesi, tamamen AB politikası sonucu oldu.

1993 yılında, Kıbrıs Cumhuriyetinin tam üyelik başvurusunu kabul ederek başlayan süreç, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik başvurusu (1987) ile birleştirilmiş ve çözüme giden yolun açılması düşünülmüştür. Nitekim Türkiye’ye, 1995’te Gümrük Birliği, 2000 yılında adaylık statüsü verildi.

AB’nin genel stratejisi Türkiye ile müzakereleri başlatırken Kıbrıs sorununu da Annan planı sayesinde çözmek ve 30 yıllık bir dosyayı kapatmaktı. Böylece Kıbrıs AB’ye, bölünmüş değil, aksine birleşmiş şekilde girecekti.

Bugün gelinilen nokta, Avrupa Birliği’nin genel yaklaşımının iflas etmek üzere olduğunun işaretleriyle dolu.

Kıbrıs Türkleri EVET demeye hazırlanırken, Rumlar HAYIR diyerek AB projesini çökertme aşamasındalar.

Eğer Rumlar bugün Annan planını ellerinin tersiyle itmeyi planlıyorlarsa, bunun tamamen AB’nin yanlış politikalarından kaynaklandığı ortaya çıkıyor.

Rum yöneticiler neden HAYIR diyorlar?

AB güvence verdiği için...

Verdiği güvence “çözüm olmasa da tam üye olacaksınız” idi.

AB’nin en büyük hatası işte buydu.

Siz kendinizi Rumların yerine koyun: Annan planına HAYIR deseniz dahi, 1 Mayıs günü tam üyeliği kazanacaksınız, üstelik Kıbrıs’ın tümünü temsil edecek ve Kıbrıs Cumhuriyetinin sahibi olacaksınız.

O zaman EVET demenize gerek olur mu?

Avrupa Birliği Rumlara açık çek vererek, Annan planını adeta kendi eliyle zora sokmuştur. Oysa Helsinki kararında “tarafların tutumunun inceleneceği ve Kıbrıs’ın tam üyeliğinin buna göre kararlaştırılacağı” belirtilmişti. AB, başta Denktaş olmak üzere, Türk tarafının çözümsüzlük yaklaşımını kırabilmek için, Rumların önünü açtı.

İşte sonuç ortada...

AB HEMEN HAREKETE GEÇMELİ...

Avrupa Birliği bu duruma seyirci kalmamalıdır.

Rumları mutlaka ikna etmelidir.

Eğer Brüksel’de Türkiye’nin “müzakere tarihi havucu” sayesinde sessiz kalacağı düşünülüyorsa, çok yanılınıyor.

Verheugen, Rumların HAYIR demeleri durumunda ortalığın nasıl karışacağını en iyi bilen kişilerden biridir. Komisyon yaşamı içindeki en büyük projesi “Kıbrıs’ta çözümü sağlamak ve Türkiye’yi AB’ye taşımak” dır.

Verheugen bugün gelinilen noktada harekete geçmek zorundadır. Brüksel, sorumluluğunu yüklenmeli ve Rum yöneticilerin iç politika oyunu oynayarak bölgeyi karıştırmalarını engellemelidir.

Türkiye-AB ilişkilerinde öylesine büyük sorunlarla karşı karşıya kalınılacak ki, kimse bunun altından kalkamayacaktır.

Avrupa sorumludur ve sorumluluğunu da mutlaka yüklenmelidir.

* * *

“HAYIR” OYU, EGE’DE GERGİNLİK GETİRİR

Rumlar, AKEL’in tutumu sonucu, referanduma HAYIR oyu verdikleri taktirde, Cumhuriyeti sırtlayıp AB’ye rahatlıkla üye olabileceklerini düşünüyorlarsa, çok hata ediyorlar.

Daha da önemlisi, Kıbrıs’ta Annan planına HAYIR oyu çıkması, ister istemez Türk-Yunan ilişkilerine de yansıyacaktır. Kıbrıs’ta suratına kapının kapatıldığını gören Türkiye’nin, Yunanistan’a eski sempatiyi göstermesi çok zordur.
Ege’deki tüm sorunların çözümüne bir adım kalmışken, Rumların oyunu bozmaları büyük bir talihsizlik olacak ve bunun faturasını da Türkiye ile Yunanistan ödeyeceklerdir.

Yunanistan’ın yeni Başbakanı Karamanlis tarihi bir kararla karşı karşıyadır.

Ya iç politikaya kendini kaptıracak ve HAYIR’cılara desteğini verecek veya Ege’de sürekli barış’ı tercih edecek.

Karamanlis bu fırsatı kaçırmamalıdır.

Atılacak yanlış bir adım, tüm dengelerin yeniden bozulmasına yol açacaktır. Akıllı bir lider, ileriyi gören bir insandır.

* * *

DENKTAŞ GECİKTİRMESE BU DURUMLARA DÜŞÜLMEZDİ

Dikkat ediyorsanız, Rumların kazan kaldırması sayesinde Annan planının gerçek niteliklerini daha iyi anlar olduk. Şimdi de iki ayağımız bir pabuca giriyor.

Eğer Annan planını geçen yıl benimsemiş, hiç değilse Denktaş’ın Lahey’de masadan kalkmasını önleyebilmiş olsaydık, bugün kendimizi çok daha avantajlı durumda bulacaktık.

Rauf Denktaş kendi politikasını uygulama pahasına, Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarına - bilmeyerek- darbe vurmuş oldu. Komisyonları çalıştıramadı, topu taca attı.

Aradan çekilince, Rumların gerçek niyetleri ortaya çıkıverdi.

Denktaş baştan beri hatalıydı. Şimdi hala HAYIR kampanyası sürdürerek daha da büyük hata yapıyor.

* * *
SERDAR DENKTAŞ RUMLARI GÜÇLENDİRİR

Serdar Denktaş’ın Demokrat Partisi kendi içinde bir referandum yaptı. Bu partinin 6 bin delegesi var. Bu defaki referanduma sadece 2.600’ü katılmış. Yani yüzde 36’sı. Bu 2.600 delegenin de 1600’ü HAYIR demiş. Parti içinde de “Baba Denktaş HAYIR derken, bizim EVET dememiz yakışık almaz” diyenler artıyormuş. Üstelik “Nasıl olsa Rumlar reddedecek, biz de reddedelim” demişler.

Bu sağlıklı bir nabız yoklama olamaz.
Delegenin küçük bir bölümü HAYIR dedi diye tutum saptamanın garipliği bir yana, bugün için en önemli ve Türk tarafının çıkarları açısından yararlı olanı, Rumlar HAYIR diyeceklerse, Türklerin tam aksine (kerhen dahi olsa) büyük oranda EVET demeleridir. Bu şeklide, oyun bozan tarafın Rumlar olduğu açıkça ortaya çıkar.

Oysa, Serdar Denktaş babasından sonra şimdi HAYIR’cı olursa, Rumlar bütün dünya’ya “Türkler de referandumun ertelenmesini istiyor” diyerek sorumluluktan kurtulabilecekler.

Serdar Denktaş’ın böylesine amatör hatasına düşebileceğini düşünmek dahi istemiyorum.

* * *

(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Yazarın Tüm Yazıları