Utanmam yoktur benim

“Cüppeli Ahmet”, kendisine ait internet sitesinde bir bildiri yayınlamış.

Haberin Devamı

Bildiride bana soruyor:
“Senin hiç utanman yok mu Ahmet Hakan?”
Hemen söyleyeyim:
Yok.
Hem de hiç yok.
-  Hiç utanmam ben...  “Bizim hoca yapmış bir şeyler, kapatalım, örtelim, kimseler duymasın” demek yerine, hiç utanmadan yazarım “bizim” hocanın yapıp ettiklerini...
-  Hiç utanmam ben... Günaşırı “bunlar ehlisünnet değil, bunlar sapık” diyerek tertemiz insanlara iftiralar atan bir “vaiz”, Fas’tan getirdiği kadınlarla kısa süreli dini nikâhlarla ilişki kuruyorsa, hiç utanmadan yazarım bunu.
-  Hiç utanmam ben... Koca bir İran halkına mezhepleri nedeniyle “kâfir” diyen bir Hoca’nın Karagümrük Çetesi’yle iş tuttuğuna dair bilgiler ortalığa döküldüğünde hiç utanmam “ne iş?” diye sorarım.
-  Hiç utanmam ben... Deniz Baykal’ın kasedini nasıl dilime doladıysam hiç utanmam Cüppeli’nin kasedini de dilime dolarım.
-  Hiç utanmam ben... Oturup da “Cüppeli’ye kim operasyon yaptı” diye düşünmek yerine, hiç utanmam, “Cüppeli bu operasyona hedef olacak malzemeleri neden verdi?” diye sorarım.
-  Hiç utanmam ben... Bir iddiam yoktur. Günahlarıyla yaşayan bir insanım... Ama “bizde günah olmaz” diyen “iddialı” bir adam hakkında kuvvetli suç şüphesi doğduğunda, hiç utanmam, aklıma takılan soruları sorarım...

Haberin Devamı

Zinde Şamil

ŞAMİL Tayyar Taraf gazetesine konuşmuş.
Şöyle şeyler demiş:
“Şike Yasası’nın arkasında Ergenekon var / Milletvekilleri baskı altına alındı / Şike operasyonu kesintiye uğrayacak / Aziz Yıldırım Ergenekon’un futbol ayağıdır / Aziz Yıldırım’ın bastırmasıyla yasa geçti / Lobi yapıldı, çete kazandı”.
* * *
Çeteler kazanıyor, Ergenekon gol atıyor, lobiler cirit atıyor, kirlilik alıp başını gidiyor, mafya bayram ediyor...
Ama ne Başbakan Erdoğan farkında bunun, ne de Meclis farkında...
Bir tek Şamil farkında...
Partisi uyuyor, lideri uyuyor, grubu uyuyor, Meclis uyuyor...
Bir tek Şamil teyakkuzda...
Eskiden “zinde kuvvetler” vardı, şimdi ise “zinde Şamil” var.
Kim hafiften uyuşukluk gösterirse bizim “Ergenekon-metre Şamil”, derhal piyasaya çıkarak “Ergenekoncular sevinecek” diye ortalığı velveleye veriyor.
* * *
Size bir şey söyleyeyim mi?
Şu “Ergenekon” işi bir biçimde nihayete ererse...
Buna en çok üzülecek kişi Şamil olacak...

Haberin Devamı

Popülerliğini yitiren iki temenni cümlesi

-  Analar ağlamasın: Zaten epey zamandır kimse yüz vermiyordu bu temenniye... Ama en son Hopa Davası’nda altı ay tutuklu kalan gençlerin “bir daha olmasın böyle şeyler, başbakanlar ağlamasın” demeleriyle artık kesin olarak eski şöhretini kaybetmiştir.
-  Tutukluluk cezaya dönüşmesin: Şu ana kadar belki bin kez işitmişizdir bu cümleyi... Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, Adalet Bakanı’ndan anlı şanlı hukukçulara, HSYK Başkanı’ndan baro başkanlarına... Herkes söyledi bu cümleyi... Fakat yaprak bile kımıldamadı. Ve olan bu cümleye oldu. Artık kimse bu cümleyi telaffuz dahi etmek istemiyor.

Şu iki prensipte anlaşalım

Haberin Devamı

BEN “Cemaat ile AK Parti arasında derin görüş ayrılığı, kavga, mücadele falan yok. Olmaz da... Çünkü şu anda ittifak yapmış olmanın sağladığı muhteşem bir ziyafetteler. Sofradaki küçük çekişmelere bakıp da büyük laflar etmeyin” dediğim anda...
Benim karşıma “ama bak, Zaman gazetesinde bir yazar Başbakan Erdoğan’ın aleyhinde neler yazmış” diye gelmeyin.
Neden mi?
Şu iki nedenden dolayı:
BİR: Zaman gazetesinde yazan hiçbir yazarın, buna Hüseyin Gülerce de dahil, cemaat adına konuşma ve yazma yetkisi yok.
İKİ: Olsa bile o yazılar son tahlilde sofradaki küçük çekişmeler bağlamında mütalaa edilmeli.

Hasip Kaplan’ın akla getirdikleri

-  Meclis meydan muharebelerinin yalınkılıç savaşçısını...
-  Samimi, garezsiz, hesapsız bir öfke patlamasını...
-  Caner’i... (Hani televizyon ekranında dilini çok tuhaf biçimde dişlerinin arasına sıkıştırıp bardağı kıran arkadaş var ya... İşte onu).
-  “Yıktın perdeyi eyledin viran / Varayım sahibine haber vereyim heman” beytini...

Haberin Devamı

Keanu Reeves’e özenen sanatçılara tavsiyeler

BEN de izledim internette dolaşan o görüntüleri...
Koskoca Hollywood starı Keanu Reeves metroya binmiş.
Üstelik bir kadına da yer vermiş.
Hem mütevazı, hem centilmen yani...
* * *
Peki neden bizim sanatçılarımız da onun gibi olmasınlar?
Neden o arka camları karartılmış müteahhit minibüslerini, o alengirli-janjanlı otomobillerini, o devasa ciplerini bir tarafa bırakarak halkın arasına karışmazlar?
Eğer “ama bizim metromuz çok kısa” deniyorsa...
İşte onlara değişik lokal seçenekler...
“Hem mütevazı, hem centilmen” unvanını elde etmek için kaçırılmayacak atraksiyon örnekleri:
* * *
-  Teşvikiye Meydanı’ndaki Taksim dolmuşu kuyruğunun tam ortasında yer almak.
-  Metroyla Kanyon’a gitmek...
-  Taksim-Bakırköy sarı dolmuşlarında tam şoförün arkasına oturup “şunu uzatır mısınız?” taleplerine karşılık vermek.
-  Fazla kalabalık olmadığı bir sırada küçük Metrobüs seferine katılmak...
-  Kabataş-Üsküdar vapurunda yer tutmak...
-  Tünel’de turistik olmayan bir duruşla seyahat...

Haberin Devamı

Basitçe soruyorum

ŞİKE Yasası değişmeseydi...
Aziz Yıldırım 136 yılla yargılanacaktı.
Değişti.
Aziz Yıldırım 9 yılla yargılanacak.
* * *
“Aziz Yıldırım’ı kurtarıyorlar” ya da “şike yapmak yeniden meşru hale geliyor” diye ortalığı inletenlere soruyorum:
Ne istiyorsunuz? 136 yıl mı?
Ya da şöyle sorayım:
9 yıl yetmiyor mu?
Ya da şöyle diyeyim:
Siz ya sayı saymayı bilmiyorsunuz ya da hiç dayak yememişsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları