Ünlü politikacı, rektör ve işadamları hastamız

Prof. Dr. Murat Emre, Konya Ereğli'sinin büyük toprak sahiplerinden Şekure-İsmet Emre çiftinin biri mühendis, üçü tıp doktoru dört oğlunun en küçüğü.

Konya Koleji'nden sonra gittiği Ankara Fen Lisesi'ndeki ilk yılında aylarca fareleri labirentlerde kovalayıp ‘‘Beyin Hücrelerinin Bölünmemesiyle Hafızanın İlgisi’’ adlı ilk projesine imzasını atmış. İstanbul Tıp Fakültesi'ni birincilikle bitmiş; ardından İsviçre'de deneysel nöroloji ve uzmanlık, sonra da Harvard'da davranış nörolojisi ve demans, Londra Queen Square'de hareket bozuklukları nörolojisi. İsviçre'de 14 yıl klinik ve araştırma şeflikleri derken 1996'da yurda dönmüş. Halen İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Davranış Nörolojisi ve Hareket Bozuklukları Birimi Başkanı olarak beynin sırlarını çözmeye uğraşıyor. Onun içindir ki, kendisini Alzheimer ve Parkinson hastalıklarına adamış. Alman nöro-patalog Alois Alzheimer'ın 1907'de bulduğu hastalığa yakalananlara kadercilik yerine nasıl mutlu olacaklarını, yaşam kalitelerini nasıl artıracaklarını bıkmadan usanmadan anlatıyor. Çünkü o hem Alzheimer Derneği ve Vakfı'nın, hem de Beyin Araştırmaları Derneği'nin başkanı. 1957 doğumlu Murat Emre'nin Alkent 2000'deki yemyeşil bahçeli, yemyeşil havuzlu dubleks villasında Hollandalı eşi Karen, oğulları Deniz ve Baran ile sessiz ve mutlu bir yaşam sürdüğü besbelli. Modern mobilyalarla dekore edilmiş evin salonunda saatler boyu Alzheimer'ın kulağını çınlattık. Beynin içine öylesine daldık ki, Karen'in elleriyle hazırladığı kahvelerin, portakal sularının farkına varmadık. Çünkü ‘‘kalplerden beyne’’ yürüyorduk, çünkü ‘‘ona bugünü armağan etmeyi’’ öğreniyorduk, çünkü ‘‘anıları çalan hırsız’’ın peşindeydik. Sizi de bu sürek avına davet ediyoruz, hemen katılın aramıza.

ALZHEİMER'İN BELİRTİLERİ

Bunama ile karıştırmayın

Bunama, unutkanlık, depresyonun bu kadar iç içe olduğunu bilmezdim genç Murat hocayı tanımadan önce.

- Alzheimer'ın başlangıçta en göze çarpan belirtisi unutkanlık olduğu için bunama ile eşanlamda kullanılabiliyor. Depresyon da bunamaya çok benzer bir tablo yaratabilir. Tıpta ‘‘Demans’’ denilen bunama kesinlikle yaşlılığın doğal bir sonucu değildir, her yaşlanan bunamaz. Her unutkanım diyen de bunama hastası değildir. Unutkanlık bir şikayet, bunama bir şikayetler topluluğu, Alzheimer ise bunamanın sık sebebi olan bir hastalıktır. Hatırlama güçlüğü ve entelektüel yeteneklerin kaybı başlangıçta çok hafif olursa hastalığı kendisi ve yakınları fark etmeyebilir. Aynı soruyu 10 dakika içinde beş-altı kere sormak, aynı şeyi 20 dakika içinde üç-beş kez tekrar etmek bazı belirtilerdir. Alzheimer beyin hücrelerini yavaş ve ilerleyici bir şekilde harap eden bir hastalıktır. Bulaşıcı değildir; genel sağlığın bütünüyle bozulmasına yol açan geri dönüşü olmayan, genellikle 8-10 yıl süren bir hastalıktır. Hastada bu süre içinde ajitasyon, agresyon, huzursuzluklar olabilir. Olmayan şeyleri görebilir, gündüz gece ritmi tam tersine dönebilir. Günlük yaşamda önce basit şeyleri unuturken sonraları temel ihtiyaçlarını göremeyebilir. Mesela para hesaplarını yapamaz, giysilerini kendi seçemez. Hastalığın sonuna doğru idrarını, dışkısını tutamama başlar, hiçbir ihtiyacını karşılayamadığı için tam bakıma ihtiyacı olur. Hastalığın sürdüğü 8-10 yıl süresince kişinin bağışıklık sistemi bozulur, boğaz ve akciğer enfeksiyonu riski artar, kilo kaybı olur. Hastanın hafıza, düşünme, konuşma gibi zihinsel işlevlerini etkiler, dalgınlık, ruh hali değişiklikleriyle zaman-mekan algılamasında bozukluklar yaratır. Alzheimer doğrudan öldürücü bir hastalık değil, zihinsel işlevleri yıkarak insanı savunmasız bırakıyor. Giderek hastanın kendine bakımını güçleştirdiği için enfeksiyonlar başlıyor. Alzheimer hastasının kaybı çok kere zatürree gibi akciğer enfeksiyonlarından oluyor.


Alzheimer utanılacak bir şey değil


Kim böylesi bir durumla karşı karşıya hazır olabilir ki? Ateş düştüğü yeri yakar.

- İnsanın zihinsel yetilerini kaybetmesi elbette hoş değil ama, Alzheimerli olmak hayatın sonu değil, utanılacak bir şey hiç değil. O kişi Alzheimer olmuştur, ailesindekiler de öyle olacak diye bir şey yok. Kalp yetmezliği olan, bu hastalığını saklıyor mu; bu da beyin yetmezliği. Hasta zihinsel işlevlerinin tümünü bir anda yitirmez, mutlu insandır. Bu beyin hastalığını durduramıyoruz, geri döndüremiyoruz, ama onlara yardım etmemiz lazım. Hem hasta, hem hasta yakını, kalan zamanı mümkün olduğu kadar en iyi şekilde değerlendirmeli. Bu hastalıkla uzun yıllar ve hálá bir şeyler alınarak yaşanabilir. Asla ümitsizliğe kapılıp gözününüzün önüne en kötü tabloları getirmeyin.


ALZHEİMERLİ ÜNLÜLER


Rita Hayworth

Milyonlar hayranıydı


Hollywood'un en ünlü ve güzel yıldızlarından ‘‘kızıl afet’’ Rita Hayworth, Alzheimer'e yakalandı ve 1987'de 68 yaşında öldü. Hayworth'un kızı, hastalıkla mücadele için birçok kampanya ve gala düzenledi. Rita Hayworth, Çıplak Ayaklı Melekler Kanatlı Olur, Gilda, Şanghaylı Kadın, Dişi Şeytan, Ayrı Masalar, Kordura Kahramanları, Sirk dün-yası ve Maceralar Beldesi filmlerindeki rolleriyle yedinci sanatın ölümsüzleri arasına girdi.


Ronald Reagan

ABD'yi 2 dönem yönetti

İki dönem art arda başkan seçilen Reagan, bugün ABD'nin eski başkanlarından biri olduğunu hatırlamıyor. Eşi Nancy Reagan'ın yardımıyla yaşamını sürdürüyor. Nancy Reagan, kamuoyunun dikkatini Alzheimer hastalığına çekmek için ilerlemiş yaşına rağmen mücadele ediyor.

Iris Murdoch

Edebiyatın anıt ismi

İrlanda asıllı ünlü düşünür ve yazar, İngiliz edebiyatının 20'nci yüzyıldaki en önemli isimlerinden biri kabul ediliyor. Şubat 1999'da 79 yaşında yaşama veda eden Murdoch'un beyni, tıbbi araştırmalarda kullanılması için bağışlandı. Arkasında 26 roman, birçok öykü ve felsefe kitabı bırakan yazar, Alzheimer'in ilk devrelerinde hastalığı ‘‘Çok, çok kötü ve sessiz bir yer’’ diye tanımlamıştı.

Aaron Copland

Apallaşlar'ın bestecisi

Amerikan folk cazının Brooklyn doğumlu kompozitörü, Alzheimer'e yakalandıktan sonra 90 yaşında öldü.



Copland, çağdaş müziğin Amerika'da yaygınlaşmasında en önemli ve öncü isimlerden biri kabul ediliyor. Bestecilik, orkestra yönetmenliğinin yanı sıra müzik yazılarıyla da öncü olan yazarın Billy The Kid (1938), Rodeo (1942), Appalachian Spring (1944) en önemli eserlerinden.

Sugar Ray Robinson

Unutulmaz boksör

Dünyanın en büyük boksörlerinden biri. Sporun efsane isimlerinden kabul ediliyordu. Orta sıklette beş kez dünya şampiyonu oldu. Alzheimer'e yakalandıktan sonra kalp ve şeker hastalığından öldü.


YARIN: ECEVİT ALZHEİMER DEĞİL
Yazarın Tüm Yazıları