Ülgener'in anısına-1

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Dünlü ‘Milliyet’in ‘Entellektüel Bakış’ sayfasında Profesör Güner Sayar'ın büyük iktisat bilimci ve tarih sosyoloğu Sabri Ülgener Usta'nın on beşinci ölüm yıldönümü nedeniyle kaleme aldığı ‘Bir Türk Weber’i başlıklı mükemmel makaleyi okuyunca önce, başta benim başyapıt addettiğim ‘Zihniyet ve Din’ ve ‘Zihniyet, Aydınlar ve İzmler’ olmak üzere kütüphanemin Ülgener rafını karıştırdım.

Sonra da diğer usta Şerif Mardin'in eski bir ‘Toplum ve Bilim’ dergisinde yayınlamış olduğu ‘Aydınlar ve Ülgener’ serlevhalı yazıya tekrar göz attım.

‘Bir İktisatçının Entellektüel Portresi’ eserini de imzalamış olan Sayar sayesinde Sabri Ülgener'in ölümünden bu yana on beş yıl geçtiğini hatırladım.

* * *

‘ENTELLEKTÜEL’ kelimesinin özünü yansıtan Ülgener Türkiye'nin 20. yüzyılda yetiştirdiği ilk gerçek iktisat bilimci ve ilk gerçek toplum felsefecisiydi.

Osmanlı-Türk elitlerine damgasını vuran ve hala da vurmaya devam eden kısır, kolektif ve slogancı ‘münevver’i fersah fersah aşmıştı.

Evrensel ‘aydın’ın yetenek, şüphecilik ve sorgulamalarıyla donanmıştı.

Protestan ahlakla kapitalizm arasındaki ruhi ilişkiyi saptayan Max Weber gibi kendisi de bu kez İslam mütevekkiliyle aynı kapitalizm arasındaki ‘anti-ilişki’yi saptarken Batı düşüncesinin analitik yöntemiyle Doğu'yu açıklamıştı.

Zaten belki büyük Usta'nın sosyo-ekonomik bab'da bu hayati Doğu-Batı ikilemini yakalayabilmesinin nedeni, Profesör Sayar'ın da belirttiği gibi, Sabri Ülgener'in bir Nakşibendi dergahında doğmuş olmasından kaynaklanıyordu.

Ülgener yereli ve evrenseli hakkıyla kavramış ve bunların sentezinden iktisadi, felsefi ve içtimai teori üretebilmiş en öncü Türk aydınlarındandı.

* * *

PEKİ, Sabri Ülgener'e kadar neden bizim iktisat sosyologlarımız olmadı?

Geçtim Weber ve Keynes türü klasikleşmiş ‘zihin babaları’nı, üç aşağı beş yukarı Ülgener'e yaşıt kuşağı örnek alırsak, bizden niçin ‘Tek Boyutlu İnsan’ kitabıyla modern çağı ameliyat masasına yatıran Alman Herbert Marcuse'yle veya ‘Sanayi Toplumu Üzerine On Sekiz Ders’ incelemesiyle yüzyılın ikinci yarısını sarsan Fransız Raymon Aron'la bir nebze kıyaslanabilecek düşünürler çıkmadı?

Bu soruların cevabını yine Ülgener'de bulmak mümkün...

Zira Osmanlı-Türk toplumu üst yapıda Batılıların ‘homo economus’ dediği ve rasyonel akılla donanmış ‘iktisadi insan’ı; alt yapıda da bu insanın üretim ilişkilerini yaratamadığından, genel kural olarak ancak onların varlığı sayesinde ortaya çıkabilen entellektüel ortam ve kişiyi de yaratamadı kaldı.

Kapitalizm öncesinin Osmanlı-Türk toplumu gerçek aydın Sabri Ülgener'e kadar yine aynı kapitalizm öncesinin ‘münevver’ kimliğini taşıyan Ziya Gökalp, Prens Sabahattin, Yusuf Akçura üçlüsünün şematik ve kopya teorilerini aşamadı.

Başka bir deyişle, rasyonel akıl aracılığıyla para kazanmayı hedefleyen ‘iktisadi insan’ın olmayışı, aynı rasyonel aklı kullanarak bilgi kazanmayı amaçlayan ‘fikri insan’ın doğuşunu engelledi.

Ülgener Usta bizim toplumumuzda ekonominin neden gelişmediğini açıklarken bizim toplumumuzda bilginin neden gelişmediğini de açıklamış oldu.

* * *

AMA şimdi ekonomik olarak gelişiyoruz ve Profesör Sayar'ın eleştirel cümlesini tekrarlarsam, artık bizim de ‘toplumdan soyutlanmış, kurumsal dünyanın değerlerine karşı kayıtsız, sayı ve hesap yığınları içinde maddi olan her şeyi azamileştirmekle ömür tüketen’ bir ‘iktisadi insan’ımız var.

Bu mevcudiyetin ahlakiliği tartışma konusu olsa bile yukarıdaki ‘iktisadi insan’ın maddiyatçı varlığı ‘fikri insan’ın ruhiyatçı varlığını da yaratıyor.

Şimdi ülkemizde daha çok Ülgener var ve önümüzdeki dönemde de artacaklar.

‘İktisadi insan’larla ‘fikri insan’lar birbirlerini tamamlayacaklar.

Bu tamamlamada öncü olan ve çemberi ilk kıran Sabri Ülgener'in anısına...













Yazarın Tüm Yazıları