Ücretlinin her beş fişinden biri sahte

Oya BERBEROĞLU
Haberin Devamı

İstanbul Defterdarlığı'nın Türk Hava Yolları'nda incelemeye aldığı vergi iadesi belgeleri arasında 3.5 trilyon lira tutarda sahte fiş ve fatura ortaya çıkardığını bu köşede daha önce duyurmuştum. İstanbul Defterdarlığı ilk etapta 26 kamu ve özel şirketi incelemeye almıştı. Sahtecilik boy gösterince 30 şirket daha kapsama dahil edilmişti. İlk parti 26 şirketten 24’ünde inceleme tamamlandı. Çoğunluğu kamu şirketi olmak üzere bu şirketlerde çalışanların toplamı 48 bin 135 kişi. Beyan ettikleri harcama belgesi tutarı da 29.5 trilyon lira. Sıkı durun bunun 5 trilyon 780 milyar liralık bölümü yani yaklaşık beşte biri sahte ve geçersiz belgeden oluşuyor. Sahte ve geçersiz belge kullanan ücretli sayısı da 9 bin 273 kişi. Haksız yere talep edilen vergi iadesi tutarı ise 643 milyar lira.

Tedaş Boğaziçi Elektrik'teki sahte fatur, fiş tutarı 460 milyar, Denizcilik İşletmeleri'nde 168 milyar, SSK Süreyyapaşa Hastanesi'nde 220 milyar, İSKİ'de 154 milyar, Polat Rönesans Oteli'nde 133 milyar, Emlak Bankası'nda 79 milyar lira. Sümer Holding, Tekel Cevizli, Tekel Paşabahçe Fabrikaları’nda, daha adını öğrenemediğim bazı şirketlerde de daha ufak tutarlarda sahtecilik ortaya çıkarılmış durumda.

THY'deki büyük vurgunla ilgili olarak 3'ü THY çalışanı toplam 11 kişi hakkında kaçakçılık cezası işlemi yapılıyor, Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunuluyor. Diğer şirketlerdeki bu tür işlem yapan kişilerle ilgili de yasal prosedür başlatıldı.

Süper Müfettiş otel teftişinde

Susurluk'un ‘Süper Müfettiş’i Kutlu Savaş, şimdi de otel teftişinde. Anasol-D Hükümeti'nin kurulmasından sonra Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı'na getirilen Kutlu Savaş, aynı zamanda Vakıfbank Yönetim Kurulu üyesi. Savaş, Vakıfbank adına bu Banka’nın bazı iştiraklerinin yönetim kurullarında görevli. Yönetim kurulu üyeliği maaşını reddeden Savaş'ın görev aldığı banka iştiraklerinden birisi Taksim Otelcilik Şirketi. Hatırlarsınız Taksim Otelcilik Şirketi, İstanbul'da sahibi olduğu eski adıyla Sheraton Oteli'ni, Ceylan Holding'e 20 yıllığına kiraladı. Bu otel artık Ceylan Intercontinental adıyla hizmet veriyor. Otelin devir şartlarında restorasyon harcamaları önemli yer tuttu. Nitekim Ceylan Holding, 25 milyon dolarlık restorasyon vaadiyle sözleşmeyi imzaladı. Fizibiliteyi de Taksim Otelcilik yapmıştı. Ama daha sonra Taksim Otelcilik’in önüne tam 49 milyon dolarlık harcama faturası konuldu. Şirketin eski yönetimi bu faturayı kabul etti. Şimdi pazarlık aradaki farkın nasıl karşılanacağı konusunda yürütülüyor. Duyduğumuz kadarıyla Ceylan, kira süresinin 35 yıla uzatılmasını istiyor.

Savaş'ın rahatsızlık duyduğu bu gelişme karşısında nasıl tutum alacağı merakla bekleniyor.

Koşar adalet dağıtıyor

Turgut Koşar, deri sanayicilerine onbeş yıldır başkanlık yapıyor. Ama görevi sadece bu kadarla bitmiyor.

Aynı zamanda deri sanayicilerine hakimlik yapıyor Koşar. Mahkeme kuruyor, mahkemeden mahkemeye koşuyor. Ayda ortalama bir davaya bakıyor.

Bu bildiğiniz mahkemelerden değil, bir gelenek.

Deri sektöründe lonca sistemi hâlâ uygulanıyor. Mal bölüşümü, evlilik, boşanma, alacak tahsili, finansal sıkıntı gibi bir çok sorun, karşılıklı hoşgörü içinde çözülüyor.

Çoğunluğunu deri sanayicilerinin eski başkanlarının oluşturduğu heyet, dernek başkanının başkanlığında (mahkeme başkanı oluyor) sorunları inceliyor, davalı ve davacılara son kararı açıklıyor.

Karara uyma geleneği hiç ama hiç bozulmuyor.

Turgut Koşar'ın, 15 yıldır süren

başkanlığı süresince 150'ye yakın davada hakimlik yaptığını öğreniyorum:

‘‘İlk başkan olduğum günlerdi. Dernek binasındayım. İki sanayici geldi ve bir veraset sorunu olduğundan söz etti. Tabii ben şaşırdım, benim ne ilgim var, ne yapabilirim diye. Bana dediler ki ‘Sen komisyon kuracaksın. O komisyon veya heyet gelecek fabrikalardaki malları sayacak, inceleyecek. Ve kararı vereceksiniz. Bizim geleneğimiz budur.’

Dericilerin mahkeme salonu dernek binalarındaki yönetim kurulu toplantı salonu oluyor. Sorun yaşayanları duruma göre ayrı ayrı dinliyorlar, sonra biraraya getirip kararı açıklıyorlar. Sorun çok büyürse o zaman normal mahkemelere gidin öneri sini yapıyorlar.

Deri sektörü içindeki bu dayanışma sivil uzlaşma açısından da güzel bir örnek oluşturuyor.

Özal'ın şefkati

Bugün beşinci ölüm yıldönümünde rahmetle anılıyor merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal. Gazeteci arkadaşım Oktay Pirim'in, ‘‘Sevdiğimin Ülkesi’’ isimli kitabı kısa süre önce Boyut Yayınları’ndan çıktı. Uzun yıllar Parlamento’da gazetecilik yapan Pirim’in kitabından Özal’la ilgili bir anıyı aktarmak istiyorum.

Yıl 1987’dir. Sık sık kabine üyeleri değişmektedir. ANAP'ın artık aramızda olmayan ağır toplarından Haydar Özalp Meclis Kulisi’nde otuturken, Turgut Özal yanına gelir. Haydar Bey’in iyice belirginleşen gıdısını okşayarak, ‘‘Hazırlan artık sıra sana geldi’’ der.

Kabine değişir ama merhum Özalp’ın adı listede yoktur. Sabah bir gazeteci telefonla arar ve ‘Nasılsınız, ne yapıyorsunuz’ diye sorar.

Haydar Bey de ‘Şu anda traş oluyorum. Aynaya bakıyorum, gıdık gittikçe büyüyor ama bir türlü bakanlık gelmiyor’ diye yakınır.

Merhum Özal siyaseten şefkat dağıtmayı da gönül almayı da iyi bilirdi. Dokunur, makas alır, takılır, milletvekillerini hep hazırolda bekletirdi...













Yazarın Tüm Yazıları