Tütün insanoğlunu nasıl baştan çıkardı

Edebiyatta sigarayla baştan çıkarılışın ilk örneğine Prosper Merimee'nin Carmen'inde rastlıyoruz. Ya da Bizet'nin Carmen operasında diyelim.

Çünkü o baştan çıkarma eylemi sahnede görsellik kazanıyor. İngiliz gazeteci Iain Gately, La Diva Nicotina adlı kitabında, ilk kez 18 bin yıl önce keşfedilen tütünün, insanlık tarihinde geçirdiği evreleri, nasıl bağımlılığa dönüştüğünü anlatıyor. Bazı hükümdar ve diktatörlerin sigaraya karşı açtığı savaş, tiryakilere verilen korkunç cezalar ve Dördüncü Murat'ın nikotin kullanan tam 25 bin kişiyi öldürttüğü iddiası da var kitapta.


Tütün ilk kez Amerika kıtasında keşfedildi ve muhtemelen son nefesini de aynı topraklarda verecek. Sağlığa zararlı olduğu artık su götürmeyen bu nesneye karşı Amerika'da beslenen normal ötesi tiksintiyi anlatmak için şu örnek yeterli olabilir:

Sigaranın mutlak şekilde düşman ilan edildiği 1990'lı yıllarda bir gün Larry White adlı katil idam edilecektir. ‘‘Son arzun nedir?’’ diye sorulur, o da bir sigara ister. Ancak sağlığa zararlı olduğu için idam mahkumunun son isteği reddedilir. ‘‘La Diva Nicotina’’nın yazarı Iain Gately'ye göre bu feci bir insan hakları ihlalidir, tabii idam cezasını saymazsak.

Iain Gately kitabında, tütünün global kültürde nasıl merkezi bir rol oynadığını ve dünya ekonomisini dönüştürdüğünü anlatıyor. Bu bitki binlerce yıl önce bulunmuş olmasına karşın, antropologlar, ilk kez ne zaman içilmeye başlandığını tam olarak tespit edebilmiş değil. İÖ 5000 - İÖ 3000 arasında Peru ve Ekvador Andları'nda yetiştirildiği, ancak o dönemlerde sadece çiğnendiği biliniyor. İnsanların dumanla ne zaman efkar dağıtmaya başladığı belli değil.

Bir teoriye göre sigara içimi, enfiye çekmenin evrim geçirmiş hali. Tütün tozunu burun deliklerine çekerek hapşırma adeti sigaradan önce çıkmış. Bu arada Napoleon Bonaparte'ın iflah olmaz bir enfiyeci olduğunu, günde 100 sigaraya eş değerde enfiye çektiğini öğreniyoruz.

İnsanlar tütünü çiğnemiş, burnuna çekmiş, içmiş, yalamış, vücuduna sürmüş, hatta ayıptır söylemesi, Amazon'da sıvı halde kamışla anüsten ‘‘içildiği’’ bile olmuş. Mayalar tütün içerek ibadet etmiş, Aztekler de içmiş ve ayaklarını tütün suyuyla yıkamış. Zararlılara karşı kullanmış. Bitleri öldürmek, diş ağrısını ve yılan ısırığını geçirmek için tütün suyunu sürmüş sürüştürmüş. Şaman ayinlerinde dumanı tüttürülmüş.

POCAHONTAS'IN TARLALARI

Kuzey Amerika'nın kölelerle tanışmasının ve İngiliz egemenliğinin dünyaya yayılmasının da başrol oyuncusu oluyor. 1612 yılında John Rolfe adlı İngiliz, Amerika'daki Jamestown kolonisini, tütün ekerek açlıktan kurtarıyor, sonra da yerli prensesi Pocahontas ile evleniyor. Bundan 17 yıl sonra da tütünün markalaşması yolunda ilk adım atılıyor. Rolfe, Virginia'da üretilen tütüne ‘‘Orinoco’’ adını veriyor.

Tütün üretimi emek yoğun bir tarım dalı olduğu için Kuzey Amerika'nın gelecek vaat eden bir pazar olduğunu gören Hollandalı tüccarlar kitleler halinde köle taşıyorlar Yeni Dünya'ya. İlk kez 1619 yılında Afrikalı köleleri Virginia tütün plantasyonlarına satıyorlar.

Hıristiyan Avrupalılar, ‘‘vahşi’’ yerliler tarafından sevilen bu maddeye önce kuşkuyla yaklaşıyor. Ancak 17'inci Yüzyıl ortasından itibaren popülarite kazanmaya başlayan tütün Avrupa ve Amerika'ya yayılıyor. Tütün Avrupalılar’ın elinde, Tanrı'ya ulaşmak için bir araç, bir gıda maddesi, tıbbi bir malzeme olmaktan çıkıyor, büyük bir aşk başlıyor.

CARMEN'İN DOĞUŞU

Sigaradaki cinsellik ve tutkunun izleri İspanya'nın Sevilla kentine uzanıyor. Puro üretimi yapan Fabrica del Tobacos'ta çalışan 4800 genç kadın, bunaltıcı yaz sıcağında eteklerini kalçalarına kadar toplayarak çalışırken, bir yandan da kağıda sarılmış tütün içiyorlar. İspanyolların içtiği ‘‘papelotes’’, burayı ziyarete gelen Fransız yazarlar arasında pek rağbet görüyor. Bunları Paris'e götürüp, adını da ‘‘sigara’’ (cigarettes) koyuyorlar. İşte bu Fransız yazarlardan biri, yani Prosper Merimee, yarı çıplak kızlardan aldığı esinle 1845 yılında Carmen'i yazıyor. Sonra da 1874 yılında George Bizet'nin Carmen operası ortaya çıkıyor. Sigara alışverişinin kadınla erkek arasında cinsel çekim gücü yarattığı ilk edebi örnek de Carmen oluyor.

Birinci ve ikinci dünya savaşları sırasında askerler aracılığıyla sigara bütün dünyaya yayılıyor. Savaşa giren ülkelerde ve tutsak kamplarında sigara para yerine geçmeye başlıyor.

AUDREY’nin AĞIZLIĞI

Sonra da içeni son derece ‘‘cool’’ gösteren bir araç olarak beyazperdeye taşınıyor. Casablanca gibi filmler sigaraya yeni bir nitelik kazandırıyor, sigara içmek, artık yemek yemek ve öpüşmek kadar doğal bir eylem haline geliyor. Sanki cinsel cazibe dozunu artırıyor. Humphrey Bogart, sonra da Robert Mitchum en iyi sigara içen aktörler olarak tarihe geçiyor. Sigara insanı daha şık gösteren bir uzantıya dönüşüyor. Audrey Helpburn uzun ağızlığıyla daha şık görünüyor.

Sonra o cool, çekici tablo darmadağın oluyor. Akciğer kanserinden ölümler başlıyor. Bilim kesin kanıtlar getirince, ölümle pençeleşen tiryakiler ilk kez 1960'larda sigara şirketleri aleyhinde davalar açıyor. Bunun üzerine üreticiler Marlboro Man gibi etkin karakterlerle müthiş bir reklam atağına kalkıyorlar.

1970'lerde pasif içicilik kavramı ortaya çıkıyor. 1980'lerde sigara şirketleri, nikotin üretimiyle ilgisi olmayan şirketleri satın almaya başlıyorlar. 1990'larda sigara kaynaklı hastalıkların tedavisi için ABD eyaletleriyle üreticiler arasında 246 milyar dolarlık anlaşma yapılıyor.

Ve bugün dünyada 1.2 milyar insan ısrarlı bir şekilde sigara içmeye devam ediyor.


TARİHTE BÜYÜK SİGARA DÜŞMANLARI


IV. Murat, Çar Mihail, Hitler


Birinci sırada Dördüncü Murat yer alıyor. Tebdili kıyafet dolaşmasıyla ünlü padişahın, yasak olduğu halde tütün içenleri yakalatıp, 14 yıl içinde 25 bin kişinin kafasını kestirdiğini, sonra da alkolizmden öldüğünü yazıyor.

İran'da sigara satanların gırtlaklarından aşağı erimiş kurşun akıtılıyor.

Rusya'da ise Romanov ailesinin ilk Çarı Mihail Feodoroviç sigara içenlere karşı zulüm uyguluyor, insanların dudakları yarılıyor, kırbaçlanıyor, Sibirya'ya sürülüyor, ya da iyice şanssız olanlar iğdiş ediliyor.

Sonra Hitler de sigaradan nefret ediyor. Tütünü ‘‘kızılderililerin beyaz adama gazabı’’ olarak görüyor. Hatta sigaranın ölümcül sırlarını ilk kez Nazi bilimadamları keşfediyor. Hitler sigara alışkanlığına karşı kuvvetli bir propaganda ve yasak uyguluyor.


Tütün, yıldız imajının bir parçasıydı eskiden. İster Audrey Hepburn (sağda) gibi kibar ve züppe, ister Humphrey Bogart (solda) gibi maço bir tavırla içilsin, filmlerde ve fotoğraflarda dudaklardan düşmezdi.
Yazarın Tüm Yazıları