Trafik kazaları

ÜLKEMİZİN gündeminden bir türlü düşmeyen elim trafik kazaları, maalesef ciddi boyutlarda can ve mal kaybına sebep olmakta, gerek insan kaybı ve gerekse yol açtığı sosyo-ekonomik zararlar sebebiyle milletçe hepimizi derinden etkilemektedir.

Resmi açıklamalara göre trafik kazalarında her yıl ortalama 5 bin kişinin öldüğü, 100 binden fazla kişinin yaralandığı kaydedilmektedir. Ancak istatistiklere girmeyenlerle yaralı olarak kayıtlara geçtiği halde daha sonra ölenleri de buna eklersek her yıl ortalama 10 bin insanımız trafik kazalarında hayatını kaybetmektedir.

* * *

Türkiye de trafik kazaları dünya ortalamalarına göre oldukça fazladır. Tüyleri diken diken eden bu kadar ölüm ve yaralanmaların yanı sıra milyonlarca dolarlık ekonomik kayba da neden olmaktadır.

Trafik kazalarının önlenmesi cihetinde ülkemizde bugüne kadar alınan tedbirlerin tam olarak sonuç vermemesi, konunun trafik sisteminin altyapısını ilgilendiren yönü olmasının yanı sıra, aynı zamanda önemli ölçüde ülkemiz insanlarının zihniyet yapısıyla da alakalı olduğu kanaatini güçlendirmiştir.

Yaşadığımız çağ, teknolojinin baş döndürücü bir hızla ilerlediği, Allah’ın yarattığı birçok nimetin insanın hizmetine sunulduğu bir zaman dilimidir. Varlıklar içerisinde en şerefli bir şekilde yaratılan insanoğlu, bütün bu nimetlere, hatta daha fazlasına da layıktır. Çünkü Yüce Allah, yerde ve gökte olan bütün nimetleri insanlar için yaratmıştır. Ancak bu nimetler ile güzelliklerin muhatabı olan insan, bunlardan ölçülü ve dengeli bir şekilde yararlanma yolunu tercih etmek mecburiyetindedir.

Aksi halde nimetlerin yerine bunların külfetleriyle daha çok muhatap olur. Nitekim ülkemizde son yıllarda meydan gelen yoğun trafik kazaları, Allah’ın yücelik ve lütfunun bir emaresi olarak beşer aklının bizlere sunmuş olduğu bu güzel nimetin tadını unutturmuş gibidir.

Unutmamak gerekir ki, kişilik zafiyetinden kaynaklanan bencillik, kendini haklı görme duygusu, nasihat dinlememe, tedbirsizlik, ihmalkárlık, aşırı hız, içkili araç kullanma gibi hususlarla kazalara sebep olanlar, dinen günahkár sayılırlar ve meydana gelen ölüm, yaralanma, sakat kalma ve maddi zararların manevi sorumluluklarını da üstlenmiş olurlar.

Bunun yanı sıra israf da dinimizin yasakladığı davranışlardan birisidir. Trafik kazaları sebebiyle meydana gelen milyonlarca dolarlık ekonomik kayıp da büyük bir israftır. Trafik kurallarına ve yetkililerin ikaz ve uyarılarına harfiyen uymak suretiyle, bu israftan kaçınmamız ise pekálá mümkündür. Şu halde dinimizin de önemle üzerinde durduğu can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelik olarak yetkililerce uygulamaya konulan trafik kurallarına uymayı dini bir görev telakki etmek mecburiyetimiz vardır.

Bütün vatandaşlarımız, özellikle sürücülerimiz, Kuran-ı Kerim’in "Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız" (Bakara Suresi, 195) ilahi düsturu ile sevgili Peygamberimizin, "Müslüman Müslüman’ın kardeşidir, ona zulmetmez" hadisi şerifine kulak vermeli, yine Peygamberimizin "her türlü kötülüğün anası" olarak gösterdiği alkollü içkilerden uzak durmalı, araç kullanırken sadece kendilerinin değil, diğer insanların da mesuliyetlerini üstlendikleri bilinciyle dikkatli ve tedbirli olmaları, trafik kaidelerine ve yetkililerin ikazlarına titizlikle uymaları gerekir.

* * *

Dinimiz, insan hayatına büyük önem verdiği gibi insanlar da yaşamlarına o derece bağlıdır ki sağ kalmak için razı olmayacakları hiçbir kötü durum yoktur. Bir Yunanlı şairin dediği gibi:

"Tek kollu kalsam,

Kötürüm, damlalı da olsam

Sökülse de bütün dişlerim

Ne mutlu bana yaşıyorsam."

Sözlerimi bir bilginimizin şu hikmetli sözüyle bitiriyorum: "Eğer direksiyonda oturan kişi onu aklıyla kullanmayı becerebiliyorsa, o araç hem güzeldir, hem de sevimli dosttur."

SORALIM ÖĞRENELİM

İnsan vücudunun gen haritasını çıkarmanın dinimizde bir sakıncası var mı?

Zeynep DERDİN/KAYSERİ

Bilim dünyasınca yapılan açıklamaya göre uzun süreden beri biyoteknoloji ve genler üzerinde yürütülen çalışmaların belirli bir aşamaya geldiği, insan vücudunu gen haritasının tespitinin büyük ölçüde tamamlandığı belirtilmektedir. Ulaşılan bu sonuç sayesinde tıp alanında pek çok yeni atılımların gerçekleştirilebileceği, birçok hastalığın sebebinin önceden tespit edilerek insanların daha sağlıklı olabileceği ifade edilmektedir. İslam dini, insan yararına gerçekleştirilen her türlü çalışmayı teşvik eder ve bu tür çalışmaları topluma bir görev olarak yükler. Ancak bunların hukuki, ahlaki ve manevi değerler açısından problem oluşturacak ve insanlık için tehlike arz edecek noktalara getirilmesini asla onaylamaz. Bu itibarla insan ve topluma zarar vermemek kaydıyla genler üzerinde biyolojik ve tıbbi nitelikli çalışmalar yapmak, İslam açısından bir sakınca taşımamaktadır. Hatta İslam, insanlığa hizmet gayesi taşıyan bu ve benzeri çalışmaları takdir ve teşvik etmektedir.

6 ay önce akrabamdan bir kızla nişanlandım. Dini nikáh yapmadık ve baş başa da bir yerde oturmadık. Sonra nişanlımdan ayrıldım. Ona verdiğimiz takıları geri almamda dinen bir sakınca var mı?

Ömer SARIKOĞLU/MANİSA

Bu durumda takılarınızı geri alabilirsiniz.

İnábe ne demektir?

Serhat AKPULLU/İSTANBUL

İnábe, Allah’a dönmek demek. Yanlış yolu bırakıp Allah’ın istediği yola dönmek. Bir bakıma tövbe etmek demek. Herhangi bir zatın önünde tövbe etmeye gerek yoktur.

Geçen yazınızda varisli çorap üzerine mesh edilebileceğini yazmıştınız. Ben gece de çorabımı çıkarmıyorum, meshin bir süresi var mı?

İsimsiz

Varis çorabı mesh hükmündedir. Sabahleyin abdest alıp ayaklarınızı yıkadıktan sonra çorap üzerine mesh verirsiniz. Meshin süresi, mukimler için bir gün bir gece, misafirler için ise 3 gün 3 gecedir.



Yazarın Tüm Yazıları