Tıssssssssssssssssss!

EH artık şu işi (bir) sonuca bağlayalım. Türkiye’de düşünceyi açıklama ve tartışma özgürlüğü olanağını gerektiği zaman kullanma bilinci bilinçsizlik düzeyinde! Kullanan yok! Türkiye’de gerçeğin şimşekleri, düşüncelerin çarpışmalarından çıkmıyor. Onun yerine elektronik çakmaklarla tutuşturulan havai fişekler kullanılıyor.

Bu yazının atış menzilinde sadece sürekli müşteriler (İslamcılar, Neoliberaller, İkinci Cumhuriyetçiler) değil has cumhuriyetçiler ve turfanda demokratlar da yer alıyor!

Nûr Suresi 31. Ayet hakkında yazdığım yazılar sanki yazılmamış muamelesi gördü. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyişi ile sükût konspirasyonu (fesadı, komplosu) ile karşılandı. Sürekli hedef tahtaları, karşı çıkacak bir şey bulamadıkları için sustular diyelim, peki şu "Has" cumhuriyetçiler ve demokrasiciler neden sustular? Ellerine somut kanıt vermedik mi?

BİLMEDEN MÜSLÜMAN!

Şöyle bir sonuç çıkardım: Kuran’ın Türkçe’ye çevirilerinden yüzde 99’una güvenilmez. (Yüzde 1’ler kusura bakmasınlar!) Peki bu güvenilmez çevirilerle Arapça bilmeyen Müslümanlar nasıl Müslüman olacaklar? Sahi, aralarında ilahiyat Prof. Dr.’ları da olmak üzere kaç kişi klasik Arapça’yı gerçekten bilmektedir? İmam hatiplileri saymıyorum. İslam onlara emanet edilmeyecek kadar ciddi bir bilgi alanı: Türkiye’de lise mezunları ne kadar İngilizce, Fransızca, Almanca bilmekteyseler onlar da o kadar Lisan-ı Arabi bilmekteler.

Yapılması gereken: Diyanet İşleri Başkanlığı başta Nûr Suresi 31. Ayet olmak üzere kendi yayınladığı Kuran çevirisinin doğruluğunu ciddi bir denetimden geçirecek! Ya da Muhammed bin Hamza’nın 15. yüzyılda yaptığı çeviriyi günümüz Türkçe’sine uyarlatacak.

BİR KERE DAHA

Bu türban tartışmasında beni asıl şaşırtan cumhuriyetçi demokratların tavrı. Benim 22, 23, 29 Ocak ve 2 Şubat tarihli yazılarımdan ve özellikle de Doç. Dr. Şahin Filiz’in "Bireysel Dindarlık mı, Kamusal Dinsellik mi? Başörtüsü Söyleminin Dinsel Temelsizliği ve İslam Felsefesi Açısından Eleştirisi" (Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları) adlı teolojik-sosyolojik-felsefi kitabının yayımlanmasından sonra ellerinde derin araştırmalara dayalı bilimsel kanıtlar vardı. Ruhat Mengi dışında onlar da sustular. Susmalarının nedenini bilmiyorum, kuşkusuz kendileri biliyorlardır. İşte Nûr Suresi 31. Ayet’in Türkçe’ye yapılabilecek tek doğru çevirisini bir kez daha yazıyorum:

"Söyle inanan kadınlara: Harama bakmaktan sakınsınlar ve cinsel organlarını saklasınlar? Örtülerini göğüsleri (memeleri) üzerine vursunlar?"

KİMSE GÜCENMESİN

Gazeteciliğin ve gazete yazıcılığının meslek etiği (deontolojisi), Doç. Dr. Şahin Filiz ile benim iddialarımızın doğru olup olmadığını araştırmak ve doğru ise sonuna kadar bizim iddiamıza sahip çıkmaktır. Gerçeklere ve doğrulara sahip çıkmadan laik, demokrat, cumhuriyetçi, hukuk ve adalet sevdalısı olmayı bir yana bırakın, herhangi bir şey de olmak da mümkün değildir. Benden söylemesi, kimse alınmasın, kimse gücenmesin. Biz üzerimize düşeni, her şeyi göze alarak onurumuzla yaptık!

* * *

İsmet Berkan’a özel not:
"31. Ayet’in doğru ya da yanlış tercüme edilmesi beni ilgilendirmez!" (03.02.08) diyorsun. Peki, doğruyu savunmayacaksan neden yazı yazıyorsun?
Yazarın Tüm Yazıları