Tinerci çocuk, masajcı kız

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Yakın zamana kadar haber bile olmazdı.

Sonra yazıişleri değerlendirmelerinde üçüncü sayfanın manşetine yerleştiler. Serpil Öğretmen cinayeti ve bakan eşine saldırıyla artık birinci sayfayı parselliyorlar.

En nazik olanlar onları, ‘tinerci çocuklar’ diye niteliyor. Televizyonların haber dilindeki kalıp, ‘şehir eşkiyaları’ formatında. Siyasetçinin, üstelik bir kadın siyasetçinin gözünde ‘iblisleşmiş çocuklar’ onlar.

DTP'li Ayseli Gürsoy'un Ali Kırca'nın programına yaptığı değerli katkılardı bunlar.

Çözüm üretmesi gereken siyasetçilerin teşhis koyup sadece ahkâm kestikleri bu ülkede bir milletvekiline çıkıp ‘İblisleşmiş çocukları kim üretiyor’ demenin pek uygun kaçmadığını biliyorum. .

Bilgi Üniversitesi'nde dün ‘Çocuk Suçluluğu ve Suçlu Çocukların Topluma Yeniden Kazandırılması’ konulu ilginç bir panel izledim. Panelin bir eksiği Ayseli Hanım ve benzerlerinin davet edilmemiş olmasıydı!

Sanıyorum ki ‘İblisleşmiş çocukları’ üreten yapının sorumluları gene tüymeye hazırlar. Gelir dağılımında derinleşen büyük uçurum, çarpık büyüme, kayıt dışı ekonominin özendirilmesi ve de çeteleşme.

Türkiye buraya nasıl geldi?

Hangi iktisadi ve sosyal zihniyetle bu yapının taşları üst üste kondu?

Tinerci çocuklar...Yeni ‘kötüleri’ toplumun. Yani sevdiğimiz, beğendiğimiz, bağrımıza bastığımız ya da ‘anası babası yoksul ama o okuyor’ diye ancak olağanüstü çaba harcayınca bizim takdirimizi ve onayımızı kazanan çocuklardan farklı onlar.

Yeni ‘kötüler’ bir yerlerden geldiler sanki. Türeyiverdiler.

Tıpkı bugün içine süreklendiğimiz ve de tinerci çocukların sayısını daha da artıracak olan ekonomik kriz'in dışardan bir yerlerden geldiğine inandığımız gibi.

Ayseli Hanımlar ve Ayseli Hanımlar'ın bıyıklı meslekdaşları, kötülükleri saptarlar sonra da bu kötülüklerin bir bilinmeyen yerden geldiğini pompalarlar topluma.

Tinerci çocuklar, gecekondunun değil, varoşların çocukları. Yani aile bağlarının koptuğu, dokunun limeleştiği ve umudun tamamen yok olduğu yeni kent gerçeğinin ‘kentlileri’ onlar.

Paneldeki konuşmaları izliyorum, Prof. Halûk Yavuzer, ‘Harem’de köpeğin ısıttığı yeri paylaşırken kavga eden çocuklar' diye söz ediyor onlardan. Ve de bütün bu çarpıklık içinde ‘Suç oranı çok az bile’ diyor.

Yavuzer'in verdiği bilgilere göre, evden kaçan ve suç işleyen çocukların yüzde 87'si evdeki dayağa dayanamıyor. Baba baskısından kaçanların oranı ise yüzde 59.

Çocuk kaçıyor aile düzenini sokaktaki çete düzeninde aramak üzere. Çete kuralları, cinsel tacizi, uyuşturucuyu, hırsızlığı ve de akla gelebilecek bütün suçları dayatıyor. Megapolün gerçekliği adına.

Prof. Esin Küntay konuşmasında tinerci çocukların 80'ler ve sonrasının ürünü olduğunu söylüyor ve fuhuş'un yeni boyutlarını anlatıyor. On sekiz yaşın altındaki genç kızların discolarda konsomasyon, masaj salonlarında masajcı ve sokaklarda otostopçu olarak ‘metropoliten seksin’ malzemesi oluşlarını yansıtıyor. Polis, genç kızları yakalıyor ama müşterinin, yani metropolün iğrenç magandasının peşine düşmüyor.

Düşmemesi çok doğal...Çünkü bütün bu anlattıklarım ülkemizde kural koyucu olan yeraltı etkinliklerinin bir parçası. Ve yeraltı etkinlikleri bütün bir ekonomik çarkı döndürüyor.

‘Tinerci çocuklar’, ‘otostopçu kızlar’, masajcılar'. Latin Amerikalaşma ile Taylandlaşma arası bir şey. Yani dışardan gelmiyorlar ama dışarda benzerleri var. Adı, sanı ve de yöntemi belli bir model bu.

Hani şu çok başarılı ekonomik modelden ve de çağ atlama safsatalarından bahsediyorlar ya. ANAP'lı bir bakan giderayak, hükümetin ekonomik başarılarını sıralamış geçen gün. Komik oluyorlar.

Oysa kriz kapıda, yeni tinerci çocuklar ve otostopçu kızlarla beraber.

Sorumlular ise tüymeye hazırlar.

Ve de biz, korunmuş sitelerde ‘Bana dokunmayan bin yaşasın’ demekteyiz.

Bu da zaten bir Latin Amerikalaşma yöntemi.



Yazarın Tüm Yazıları