Tasarrufa vergi mi, vatandaşa kazık mı?

Salih NEFTÇİ
Haberin Devamı

Faiz gelirlerini vergilendirme olayını bugünden itibaren sistematik bir şekilde işlemeye başlıyoruz.

Bunu sade vatandaşın da anlayacağı bir dille yapacağız. Rakamlar yanında örnekler de kullanacağız.

SERMAYE GELİRLERİ VE VERGİ

İktisat teorisine göre en zararlı vergi çeşidi sermaye gelirlerinden alınan vergiler.

Bu vergiler verimliliği azaltıyor. Büyüme hızını düşürüyor. Uzun vadede ülkenin zenginleşmesini yavaşlatıyor.

Bir örnek. İşadamıyım, 100 yatırdım, enflasyondan sonra 20 kazandım. Vergi olmasa bu kazançla ne yaparım?

En kaba şekliyle alır 20'yi, gider yeni bir makine satın alırım. İşimi büyütürüm. Bu arada yeni işçiler istihdam ederim. Gelecek yıl yüzde 20 daha fazla mal üretirim. Yüzde 20 daha fazla işçi kullanırım. Her işadamı aynı şeyi yaparsa, sanayi üretimi o yıl yüzde 20 büyür.

Şimdi işin içine Maliye Bakanlığı'nı sokalım. Diyelim ki, amaçları özel kesimi kazıklama değil. Sadece sermaye gelirlerini hakkıyla vergilendirme. (Kazıklama işi, olayın enflasyon kısmını ele aldığımızda, gelecek yazılarda ortaya çıkacak.)

Maliye Bakanlığı bir tebliğ yayınlar ve aynı işadamının enflasyondan sonra kazanmış olduğu 20'nin yarısını vergi olarak ister. Bu durumda iki gelişme yaşanır.

İŞADAMI NE YAPAR?

İşadamı 100 yatırmıştır, ama enflasyondan sonra elinde 10 kalmıştır. Demek ki yeni makine almak için daha az parası vardır. İşini daha yavaş genişletebilecektir. İşe daha az miktarda yeni işçi alacaktır.

Her işadamı aynı şeyi yaparsa, sanayi o yıl yüzde 10 büyür.

Veya öyle gibi görünür...

Çünkü işin içine bir ikinci etki girer.

İşadamı 100'lük yatırımı, 20 kazanacağını düşünerek yapmıştır. Ancak böyle bir getiri için iş dünyasının çilelerini çekmeyi, rekabete girmeyi göze almıştır.

Ama ya bunca çaba için elinde sadece 10 kalacaksa?

Gider işe başlangıçta 100 yatıracağına sözgelişi, sadece 80 yatırır. Parasının gerisini gönderir Londra'ya ‘‘yabancılar işletsin’’ der. Her işadamı demese de, bazısı der.

Demek ki sermayeden elde edilen gelirlere getirilen vergiler, üretimi ilk görülenden de daha fazla etkiliyor.

‘‘AMA’’LAR...

Ama denecek, işadamları elde ettikleri kazançları gerçekten de yeniden yatırıma mı yöneltiyorlar?

‘‘Ya Monte Carlo'ya gidip bu parayı kumarhanelerde sarışın bayanlarla yiyeceklerse...’’

Veya daha geçerli bir itiraz:

‘‘Vergilendirilen, yatırıma giden sermaye değil. Hazine bonosuna giden sermaye. Bu kazancı vergilendirirseniz, ne üretim etkilenir, ne yeni istihdam. Çünkü bonolar zaten üretken değil...’’

CEVAPLAR

Birinci soruyu cevaplamak kolay.

Monte Carlo'ya gitmenin zararlı olduğunu düşünüyorsanız, yatırım yapmayı değil, Monte Carlo'ya gitmeyi daha pahalı hale getirin. Yani üretimi daha çekici kılın...

Adam parasını Monte Carlo'da harcayacağına tamaha kapılsın. Çinliler, Singapurlular, Tayvanlılar gibi daha çok mal üretsin. (Bu da ne demek, anlıyorsunuz değil mi?)

Bonoların zaten verimsiz enstrümanlar olduğuna gelince:

Doğru.

Bunu da zaten ilk bizler söyledik. Ama bunun için yapılması gereken bonoları ortadan kaldırmak. Yani kamunun borçlanma ihtiyacını azaltmak, bu parayı üretime yöneltmek.

Hem verimsiz enstrümanları yüklü miktarda piyasaya sür, repo piyasasını yarat, bütçe açıklarından dolayı sürekli yüksek faiz vererek yeni sermaye çekmek zorunda kal.

Sonra da dön, bunlar haksız kazanç sağlıyorlar, vergilendirelim de.

Anlayacağınız bu ‘‘ama’’ların fazla bir anlamı yok.













Yazarın Tüm Yazıları