Tansu'nun şerefi

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Bir insanın ‘‘şeref’’ kavramından söz edebilmesi için gerçekten şerefli olması gerekir. Şerefsizler şereften söz ederse komik olur. Millet buna şeyiyle güler!

Tansu önceki gün Samsun'da bir konuşma yapmış.

Mesut Yılmaz'dan söz ederken demiş ki ‘‘Bugüne kadar hiçbir genel başkan, onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi...’’

Bu lafı Tansu'ya yalatırlar. Hem de fena yalatırlar.

Tansu ve onun Özer isimli kocası Amerika ve Türkiye'deki kökeni bilinmeyen mal varlıklarının getirdiği rantın hesabını yaparken, dört bucakta servet üstüne servet, mal üstüne mal katarken, orada burada arsa kapatırken, bu milletin onbaşı rütbesi taşıyan nice ana baba kuzusu dağlarda bayırlarda, kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde vatan bekçiliği yapıyor...

Ve Tansu, Mesut Yılmaz'ı bahane ederek onbaşıların şerefsizliğinden söz ediyor!

Ne demektir ‘‘Onbaşı olma şerefsizliği?..’’

Bu kadın son aylarda kafayı mı yedi? Kendisini ekranlarda görüyorum. Şişmanlamış, kilo almış, çirkinleşmiş, ağzından çıkanı kulağı duymuyor.

Kendisini bizim bizzat görmemiz mümkün değil... Biz melek gibi hanımların torunu olan acayip tiplerden değiliz ki, Tansu'nun yalısına davet edilelim de allaya pullaya onu anlatalım, utanmadan yazı konusu yapıp yağ çekelim!..

***

Bu Refahyol ortaklarında Türk ordusuna karşı büyük bir alerji var. Bunlar Genelkurmay Başkanı'ndan başlayıp rütbesiz askerlere kadar hepsine küfretmeyi bir marifet saydılar.

General, subay, astsubay, çavuş, onbaşı, er...

Bu saldırı, hakaret ve küfür furyasından hepsi nasibini fazlasıyla aldı. Refah Partisi'nin yayın organı olan gazete bozuntusunda birkaç hafta önce astsubaylara inanılmaz hakaret yağdırılmıştı. O sözleri burada gündeme getirdim, zorda kaldılar ve özür dilediler.

Siz kimsiniz de kime, kimlere hakaret ediyorsunuz?

Bu ordu, bu asker sizi niçin rahatsız ediyor? Niçin onlara hakaretler yağdırıyorsunuz?

Subaylarımızla, astsubaylarımızla, onbaşılarımızla sizin ne alıp veremediğiniz var?

Siz Altınoluk villalarında, Boğaz'daki trilyonluk yalılarınızda, yatlarınızda, görkemli teknelerinizde ense yaparken, siz l48 kilo altın istif ederken, Amerika'da oteller, apartmanlar satın alırken, o insanların nerede ve hangi koşullarda görev yaptığını biliyor musunuz?

Siz Ankara'da karnı tok sırtı pek yaşarken, din ticareti yapıp halkı söğüşlemeye kalkışırken, sizin ‘‘şerefsiz’’ diye nitelediğiniz onbaşılar, aşağılamaya kalkıştığınız astsubaylar, tam da şu günlerde yine Kuzey Irak'ta kelle koltukta vuruşuyorlar.

***

‘‘Şerefli’’ olmak nedir?

Zamanında batırdığı bankanın trilyonlarını devlete ödetmek mi şereftir? Genel müdürü olduğu bankadan kredi verirken bunun yüzde 10'unu kendi adına komisyon olarak almak mı şereftir?

Amerika'da milyonlarca dolarlık mal mülk almak, hazine arazisini kapatıp üzerine turistik tesis yapmak, Kuşadası yöresinde çiftlik arazileri alıp bunun hizmetçisine ait olduğunu iddia etmek...

Seçim öncesinde Refah Partisi için ‘‘Bunlar PKK'dan beterdir.’’ diye bağırmak, daha sonra sırf yolsuzlukları aklansın diye onların kucağına oturup dosyaları hasıraltı ettirmek mi şereftir?

Nedir şeref?

Şeref, şerefsiz hırsızların ağzına hiç yakışmayan bir sözcüktür.

***

Kendi çocuğuna Boğaz'daki yalının karşısında beleş askerlik yaptıracaksın, sonra ortaya çıkıp ‘‘Onbaşı olma şerefsizliğinden’’ söz edeceksin!

Bu sözlerin sana pahalıya patlar Tansu. Anladın mı?

Bu işler öyle bin adet satan gazete bozuntuları çıkarıp insanların anasına avradına sövmeye, yalan ve iftira kusmaya, gangster bozuntularını kiralayıp gazeteci dövdürmeye, gazetecilerin evlerini dinlemeye, evlerinin resimlerini basıp hedef göstermeye de hiç benzemez. Sonra hesabını fena sorarlar, altından kalkamazsın.

Seni iş bitirici Özer bile kurtaramaz.

***

Ama kabahat Tansu'da değil. Kabahat onu tanımadan siyaset sahnesine arkasından itekleyen, sırf eteğinin boyuna, saçının rengine, bacaklarının biçimine, boynundaki eşarbına bakarak hayran kalan, kadın görünce içlerinden bir şeylerin aktığını zannedip ona gaz veren siyasetçilerde ve gazetecilerde...

Kabahat Tansu'da değil, ellerini onun avuçlarına bırakıp köftelenmesine razı olan ve bundan haz duyan, kadının yaptığı dokunmatik tedaviden zevk alan ve her türlü utanma duygusunu yitirmiş olan partili kart zamparalarda...

Bu kadına zamanında Türkiye Cumhuriyeti'ni emanet ettiler!

Bunun adı gaflet, dalalet ve ihanet değil de nedir?

***

Tansu dikkat etsin. Zemzem kuyusuna çiş yapan Arap'ın durumuna düşmesin. İnsanların şerefi ile oynarken ölçüyü kaçırırsa, hesabını fena sorarlar.

Ruhsal bir bunalım geçirdiği kesin. O yüzden kilo alıyor, giderek çirkinleşiyor. Yüzü bir şişiyor, bir iniyor. Belki tedavisinde aksamalar oluyor, iğneleri gecikiyor. Bunları bilemem.

Ama ağzından çıkanı kulakları duymuyor. Sıfıra getirdiği koskoca bir partinin gölgesine sığınıp potlar kırıyor, çamlar deviriyor.

***

‘‘Türk milletini sakın saf zannetme Tansu. Bu millet kimin şerefli, kimin şerefsiz olduğunu çok iyi biliyor.

Şerefsizler çoktaaan açığa çıktı. Gelmişiyle geçmişiyle, o şerefsizleri hepimiz çok iyi tanıyoruz.

Anladın mı Tansu?

Anladın, anladın!

Yazarın Tüm Yazıları