Tahrir’in bana düşündürdükleri

TÜRKİYE’deki gündemin Ergenekon’la Defne Joy Foster arasındaki bir yerinde tanıştık onunla.

Tüm dünyanın gözü uzunca bir süre takıldı kaldı.
Tahrir Meydanı, Mısır’ı değiştirdi.
Bu değişimin siyasal veya toplumsal çözümlemeleri yapılıyor, zaman içinde de tarihsel sonuçlarını göreceğiz.
Ama bir de şehircilik tarafı var işin.
Bir yandan gözümüzün önündeki Tahrir, diğer yandan dünyadaki tüm diğer meydanlar, yine Ankara’nın agora fobisini hatırlattı bana.
Bırakın meydanları, Başkent’te yürüyecek kaldırım, insanların dolaşırken karşılaşıp iki satır sohbet edeceği bir güzergah kalmazken dünyanın bütün önemli şehirleri meydanlara sahip.
Moskova’nın Kızıl Meydan’ı, Saint Petersburg’un Saray Meydanı, Londra’nın Trafalgar Meydanı, Tahran’ın Özgürlük Meydanı, Madrid’in Mayor Meydanı, Paris’in Concorde, Berlin’in Paris Meydanı...
Bu liste uzayıp gider.
Ya Çin’in Tiananmen Meydanı? 1990’ların başında tanıdığımız bu meydanı unutmak kolay mı?
New York’un Times Meydanı, tüm yeni yıl kutlamalarının en gözde merkezlerindendir.
Ya Ankara’daki meydanlar, sayabilir miyiz onları?
Kızılay, Tandoğan...
...
Bunlara da meydan denilebilir mi?
Olsa olsa çok şeritli dört yol ağzı.
İnsanların biraraya gelmesinden, etkileşmesinden korkan bir devlet yapısı var Türkiye’de.
Mevcut iktidarın “görünür” tüm özgürlükçü söylemlerine karşın, Ankara’daki kent iktidarı meydanların oluşumuna izin vermiyor.
Kendisi yapmadığı gibi başka belediyelerin yapmaması için de elinden geleni ardına koymuyor.
Tahrir’in bir anlamı özgürlük, diğeri ise yazma, kitabet.
Her ikisi de bu fobiye yakışıyor.
Ama meydansızlık Cumhuriyet’in başkentine yakışmıyor.

Bu kent daha da çoraklaşmadan

BAŞKENT’te bir süredir televizyon sektöründe bir hareketlilik yaşanıyor.
Star TV’de rüştünü ispat eden Behzat Ç. başta geliyor bunlar arasında. Reyting listelerine inat, dilden dile dolaşarak, Ankaralılığıyla pazar akşamları insanları ekrana bağladı karşı karakter Behzat Ç.
Onun yanısıra Fox TV’de yayınlanan Focus Yapım’ın Deniz Yıldızı dizisi, reyting sıralamalarında ilk beşin gediklisi oldu.
Aynı firmanın Unutma Beni isimli dizisi de Ankara yapımlarından.
Şimdi de Deniz Yıldızı’nın başarılı yazar kadrosunun yeni dizisi Derin Sular hafta başında gece kuşağında yayına girdi. İzmir’de çekilen bu diziyle birlikte, İstanbul’un dizi hakimiyeti sallanmasa bile hafif sarsılacak.
Zaman zaman dile getiriyoruz, Başkent’in geriye giden toplumsal ve kültürel yapısı, Ankara’da bir de bu açılardan çoraklık yaratıyor. Bu kentte geçinemeyen sanatçılar için İstanbul vazgeçilmez istikamet haline geliyor.
Oysa bu dizilerin Ankara’da çekilmesi bir çok oyuncunun, sanatçının, set işçisinin bu kentten ayrılmadan para kazanmalarını sağlıyor.
O kazandıkları paralar, yine bu kentte sanat üretmelerinin imkanlarını yaratıyor. Yani yine bu kente dönüyor kazanılar.
Keşke daha çok dizi filmin, sinema filminin adresi olsa yine Ankara.
Merkez Bankası veya başka kurumların taşınması tartışılırken, başkanının bile arka çıkmadığı bu kente yine sanatçılar sahip çıkıyor.
Tüm İstanbul dışı yapımların yolu açık olsun.
Yazarın Tüm Yazıları