Susurluk ordusunun kayıp ağır silahları

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Stadyumda izledikleri maçta atılan golün TV'deki gibi ağır çekim tekrarını bekleyecek zekâda bazı zevat, mahkeme kapısında amigoluğa soyundu. Tahliye edilen Susurluk sanıklarını, Hollanda galibi Milli Takım'la karıştırıp, ‘‘Türkiye sizinle gurur duyuyor’’ diye tempo tuttu.

Pardon ama beyler, Türkiye kim, siz kimsiniz...

Türkiye neden Susurluk sanıkları ile gurur duysun ey gafiller. Yakalamak için maaş aldıkları suçluyla karşılıklı göbek attıkları için mi?

Hem açık söylesenize; Susurluk'la gurur duyacağını düşündüğünüz Türkiye, hangi siyasi enlem ve boylama düşüyor. Islak gecelerdeki ısrarlı düşünüz Latin Amerikan modeli ‘‘polis devleti’’ olmasın sakın.

Eğer öyleyse avucunuzu yalarsınız.

***

Açık tribün tezahüratından destek alan Genelkurmay köstebeği davası sanığı polis şefi Bülent Orakoğlu da bu satırların yazarına sataştı. Zaman Gazetesi'nde 14 Eylül 1997 Pazar günü çıkan haberden alıntı yapıyoruz:

‘‘...Bülent Orakoğlu, CHA'ya verdiği demeçte Hürriyet Gazetesi Yazarı Enis Berberoğlu'nu suçladı. Hürriyet Gazetesi'nde çıkan yazının (polisin darbeye izin vermeyeceği ile ilgili) asılsız olduğunu belirten Orakoğlu, yazının ordu ile emniyet teşkilatı arasında bir gerginlik meydana getirdiğini söyledi. Orakoğlu, ‘Ben hiçbir zaman ordu aleyhinde bir şey söylemedim. Benimle ilgili olarak Hürriyet Gazetesi'nde Enis Berberoğlu'nun bir yazısı yayımlandı. Bunun asılsız olduğu ortaya çıktı. Bütün gerginliğin temelinde bu asılsız haber yatmaktadır' dedi.’’

Doğrusu pes... Gazeteciyi askerle polisin arasını açmaya çalışmakla suçlayana bakın. Bu köşenin müdavimleri bilirler, Bülent Orakoğlu’nun adı ilk kez 17 Mart 1997 tarihinde geçti.

28 Şubat 1997 tarihli kritik MGK toplantısı öncesinde dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'in makamında bulunan bir polis şefi, medya ile sohbetinde ismini saklı tutarak, askerin, polisin karşı çıkması halinde darbe yapamayacağı imasında bulundu.

Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan bu haberle ilgili araştırmamda bazı kaynaklar söz konusu polis şefinin Bülent Orakoğlu olduğunu söylediler. O tarihte Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'na vekâleten atanan Orakoğlu hakkındaki iddiayı bu köşeye aktardım, kendisi yalanladı.

Ama 14 Temmuz 1997 tarihli Hürriyet'te ilk haberi yazan muhabir meslektaşım, meçhul polis şefinin Bülent Orakoğlu olduğunu açıkladı.

Yani istihbaratım teyit edildi.

Bülent Orakoğlu'nun asılsız dediği haberin öyküsü budur.

***

Medya kaynaklı olmadığına göre, asker-polis sürtüşmesi neden doğdu? Yanıtı Hürriyet'in bugünkü haberinde var.

Kutlu Savaş'ın tespit ettiği ve Emniyet deposundan kaybolan ağır silahlar listesine bir göz atın lütfen: Havan topu, hava roketatarı, tanksavar mermisi, 1000 adet roket...

Öncelikle bu silahların poliste ne işi var?

Devriye araçlarında hiç havan topuna rastladınız mı? Polis bu ağır silahları kime karşı kullanacaktı? Ordunun silahları yetmiyor mu?

Haydi bu silahlar satın alındı, koca roketler, tanksavar mermileri Emniyet deposundan nasıl uçup gitti? Kimlere teslim edildi?

Bir-iki tabanca, örtülü operasyonda kullanılsa ve sonradan izi yitirilse anlayacağız... Ama polisin bu ağır silahlarla yürüteceği ne operasyon olur ki? Burası muz cumhuriyeti mi?

Türkiye, asıl bu sorulara yanıt bulanlarla gurur duyacak.

Yazarın Tüm Yazıları