Sorry Mister Bond

Şu son İstanbul çekimlerindeki tatsızlıklardan dolayı lütfen bizi mazur gör.

Haberin Devamı

Haklısın, seni Kapalıçarşı’ya zarar vermekle suçlamamız hakikaten yersiz oldu.
Belediyenin kestiği ağaçları senin kestiğini iddia etmemizin de tutulur tarafı yok.
Ama dediğim gibi, mazur gör bizi. Ayıptır söylemesi, biz son yıllarda biraz havaya girdik.
Ne de olsa yeni zengin sayılırız.
Başrol oyuncularına paraları gömüyoruz diye bazen Hollywood olduğumuzu sanıyoruz mesela.
Üç sene önceki diziyi beş kuruşa Arap’a kakalayınca “cihanşümul sinema gücüyüz” zannediyoruz.
Almanya’daki Türkler salonu doldurunca “Dünya bizi seyrediyor” hayaline kapılıyoruz.
Eski Hollywood filmlerini kırpıp dizi yapmayı “yaratıcılığın zirvesi” biliyoruz.
Kimse Matrix’i göstermediği için de inanıyoruz bu illüzyona. Onun içinde yaşıyoruz.
Esas kızlarımız kendilerini Natalie Portman, esas oğlanlarımız Brad Pitt sanıyor.
Dizi bile yönetsek Scorsese havalarında dolaşıyoruz. Burnumuz Kaf Dağı’nda.
Allah’tan acı gerçeği yüzümüze vuranlar var. Senin yapımcı arkadaş gibi.
Şimdi kendini bizim yerimize koy.
Arkadaşın “kardeşim, sinema bir illüzyon, o gördükleriniz de mahsusçuktan” diye kafa bulmasına mı yanalım?
Yoksa müstehzi bir tebessümle “Bond filmi çektiğimiz ilk ülke siz değilsiniz” derken haklı olmasına mı?
Yoksa yoksa “sinemamız bölgesel güç!” diye kasıldığımız sırada Hollywood’dan ayar yememize mi?
Neye yanalım?
Ama belki hayırlı olur: Bu sayede kendimizin aslında yapımcı, sinemamızın da sektör falan olmadığını anlarız.
“Elin Fransız’ı, Amerikalı’dan iyi Amerikan filmi yapıp Oscar alıyor, biz daha neredeyiz” gerçeği kafamıza dank eder.
Bizim yapımcılara “Ben sessiz film çekeceğim usta. Siyah-beyaz olacak. Olay da 20’lerin Amerika’sında geçecek” dediğini düşünsene! Hem tecavüz sahnesi bile yok!
Velhasıl, James Bey kardeşim, bu vesile ile boyumuzun ölçüsünü almış olduk nihayet.
Belki sayende burnu büyüklüğümüz de biter. Titrer ve kendimize döneriz. Mis gibi olur.


Şefin tavsiyesi

Hande Altaylı kendini aşmış

Haberin Devamı

Ikınıp sıkılmadan, rahat rahat yazan romancıları okumanın tadı her zaman başka.
Hande Altaylı da işte onlardan. Üstelik, şimdiye kadarki en iyi romanını yazmış: “Kahperengi”.
“Kendini aşmış” kulağa kötü gelen bir söz ama iyi niyetle söylemek lazım: Hande bu romanıyla aşmış kendini.
Edebiyatımızın Ayetullahları ne der bilinmez ama okur gözüyle beğenilmeyecek gibi değil.

Yazarın Tüm Yazıları