Sıkıcı olmak pahasına: İfade özgürlüğü sorunumuz

Daha önce kaç kere yazdım, şimdi tekrar edeyim: Türkiye’de ifade özgürlüğü alanında yaşanan derin sıkıntının ‘Hapiste kaç gazeteci var - Bakalım onlar gazeteci mi’ sığlığında tartışılmasından çok rahatsızım.

Haberin Devamı

İfade özgürlüğünün evet en büyük kullanıcısı belki gazetecilerdir ama ifade özgürlüğü sadece gazetecilere lazım olan bir şey değildir; ülkemizde ifade özgürlüğü alanında yaşanan sıkıntıların yegane muhatabı da gazeteciler değildir, hatta sıradan vatandaşların sıkıntıları bence gazetecilerden büyüktür.
Şöyle düşünün: Lise veya üniversite öğrencisisiniz, arkadaşlarınızın haksız yere bir davada yargılandığını, suçlandığını düşünüyorsunuz ve onlarla dayanışma için mahkemeye gidip duruşmayı izliyor, bir seferinde de saçlarınızı kazıtıyorsunuz, bir nevi protesto mahiyetinde. Ve bunu yaptığınız için siz de suçlanıyor, hatta hapse atılıyorsunuz.
Bu anlattığım olay Türkiye’de maalesef farazi bir şey değil; pek çok kişi için gündelik hayatın bir gerçeğini ifade ediyor.
Bizim terörle mücadele yasamız, gerek ‘örgüt üyeliği’ konusunda ve gerekse ‘terör örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda propaganda yapmak’ konusunda o kadar geniş bir alan bırakıyor ki, eline silah almamış, barışçıl protestolar dışında eyleme katılmamış çok sayıda insan kendini ‘terörist’ sıfatıyla yargılanırken bulabiliyor. Bu çeşit davaların tamamı ifade özgürlüğü davalarıdır.
Bu hafta Ankara’da yapılan ve Yargıtay Başkanı ile Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın da birer konuşma yaptıkları ifade özgürlüğü toplantısında, hep büyük ve kulağa hoş gelen sözler ediliyor, hatta mevcut uygulamalar eleştiriliyor ama somut anlamda sorunun nereden çıktığına dair saptamalardan nedense uzak duruluyor.
Bakın o toplantıda Yargıtay Başkanı konuşmasının sonlarında şunu söylüyor:
‘Ülkemizde ifade özgürlüğü sorununun ortaya çıkmasında çok önemli bir etken de hak ve özgürlükleri istismar eden terör gerçeğidir. Ancak terörist yöntemlerle ifade yöntemleri birbirinden ayrılmalıdır.  Şiddete teşvik, ırkçılığa çağrı ve nefret içeren ifadelere geçit vermemeli, öte yandan kamu gücünü temsil edenler de toleransı elden bırakmamalıdır.’
Neymiş? ‘Terörist yöntemlerle ifade yöntemleri birbirinden ayrılmalıymış.’ Hepsi bu kadar.
Yargıtay Başkanı’nın söylediği ayrım sahiden yapılsa, bugün KCK denen davadaki sanıkların büyük bölümü için yargılama sona erer. Benzer bir durum Ergenekon davalarında da yaşanır.
Ama zaten bütün meselemiz, bu ayrımı yapacak zihni olgunluğa gelmemiş olmamız.
Tam da bu sebeple ‘Dünyanın teröristi en bol ülkesi’yiz. Eline silah almamış ama yürüyüşe katılıp pankart taşımış, bir dergiye yazı yazmış, internet sitesinde bir şeyler yapmış, parti siyaset okulunda ders vermiş teröristler ülkesi.
Bir kez daha söylüyorum: Bu mesele hapiste kaç gazeteci olduğuna ilişkin bir mesele değildir.
Öyle kalmaya devam ederse, hükümet geçmiş hükümetlerin yaptığı gibi yapıp salt bazı sembol gazetecileri serbest bırakmayı sağlayacak bir ara yasal formül bulur ve ifade özgürlüğü tartışması bir anda sona erebilir.
Oysa mesele, gazetecileri çok aşan büyüklükte ve ülkemiz için maalesef çok kökleşmiş bir meseledir; topyekün bir zihniyet değişimi olmadan da düzeltilemez.

Haberin Devamı

Ölçü basit: Şiddet çağrısı ve ırkçılık dışında bütün düşünceler serbest

Haberin Devamı

İfade özgürlüğünün sınırı konusu çok tartışıldı bu ülkede. Bu konudaki ölçü çok basit: Şiddeti teşvik eden, açık şiddet çağrısı yapan, ırkçılık ve ayrımcılık yapan düşüncelerin dışında bütün düşünce açıklamaları serbest olmalıdır.
Bu ölçütü terörle mücadele yasasına da sokabilirsek, ‘örgüt üyeliği’ suçunu somut deliller gerektiren bir suç haline getirebilirsek sorunumuzu çözebiliriz. ‘Örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda propaganda’ diye bir suç ise zaten hiç olmamalı, ‘suç ve suçluyu övme’ fiili ise terörle mücadele yasası kapsamı dışında ele alınmalıdır.

Yazarın Tüm Yazıları