Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Sibel Arna’ ya hiç laf etmeyin kendinize gelin

Sibel Arna’ yı çok ayıpladık değil mi, dadısı hakkında kötü yazdı diye.

Haberin Devamı

Oysa Sibel çoğumuzun ortak rezilliğini cart diye söyledi. Ondan battı bize. Benim gördüğüm kadarıyla azıcık para ve mevki gören hemen herkes sapıtıyor. Canavarlaşıyor. Herkes kendine insanlık dışı davranacak birini bulmuş memlekette. Ego tatmini için en ideal yöntem bu olmuş. Babam “Kızım sakın nereden geldiğini, ve nereye gideceğini unutma!” derdi. Bunu bir yere yazıp arada okuyalım lütfen. Ben Dubai’de göre göre sadece Hintliler Hintlilere köle gibi davranıyor sanıyordum. Hintli kadının Hintli ‘maid’ i hapı yutmuştur çünkü. Gerçi Dubai’ye gelen Avrupalı da sapıtıyor. Evden çıkma yasağı koyanını da gördüm, kapısını kitleyenini de, yediği yemeğin parasını alanını da. Ben bizde asla böyle olmaz derken, Bodrum’da kelimesi kelimesine şöyle cümlelere şahit oldum; “Bakıcılar havuza inemez, havuza giremez! Denize girecekse de herkes gittikten sonra gelsin efendim!”. Evet, bu cümleleri söyleyenler de üniversite mezunu, gayet beyefendi-hanımefendi insanlardı. Yüzüm kızarıp dönüp kendilerine: “Afedersiniz ama; çocuğunuzu, torununuzu, midenize indirdiğiniz yemeğinizi emanet ediyorsunuz da, havuzunuza girince mi mideniz almıyor!” deyince canlar bayağı sıkılmıştı. Bu gelişimde de aynı ayıp manzaralara şahit oldum. Taksiciyle, garsonla konuşurken de çok terbiyesiz olmuşuz. Hizmet ediyorlar diye kabalaşmak mı gerek? Varsa hataları, güzelce anlatılabilir. Hiç kusura bakmayın; suçu Sibel’de değil, nereden gelip nereye gideceğimizi unutmuş olmakta arayın. Ayılın. İnsanlarımızın birbirleriyle konuşma şekilleri, her daim birilerini azarlama hakkını kendilerinde görmeleri, kabalıkları rahatsz edici. Su isterken bile emir kipi kullanmak, “Teşekkür ederim, lütfen” gibi iki sihirli kelimeyi tamamen kişisel sözlüklerden silmiş olmak, “Günaydın!” diyen komşuya yılan gibi tıslamak çok ayıp. Bu konuda sık sık yazacağım. Anlayışınız, değişim ve gelişiminiz için teşekkür ederim :).

Haberin Devamı

 

Haberin Devamı

***

Ali Güven vefat etmiş biliyor musunuz? Hani Bodrum sandaletlerini efsane yapan adam. Ben de haberi Bodrum Sandalet mağazasında 3. Kuşak işbaşı yapan İbrahim Dikan’dan öğrendim. Çok üzüldüm. Onun ardından kim gelecek, biri gelip de şanını devam ettirecek mi bilmiyorum. Ne fena. Bodrum sandaletine sahip çıkmak lazım. Türk Kahvesi gibi hem de...

 

***

Uçaktan indim İstanbul’a. Otobüste yanımda Arto. Anlattıklarına kulak misafiri oldum ister istemez; çünkü dibimdeydi. Hatta farkında olmadan başını tutunmakta olduğum yerde elime dayamıştı. Çeksem çekemem, tatlı tatlı sohbet ediyordu, ben de kaldım öyle bir süre. Derken arkadaşlarına: “Bizim tripleks villamız...” dediğinde, “Ne gereksiz bir detay. Evim deseydi keşke..” diye içimden geçirirken, başını elime dayadığını farketti, dönüp o kadar içten gülümseyen gözlerle özür diledi ki, hemencecik o tripleks villa detayını unuttum. İnsanoğlu ne garip. Gönül almak da ne kolay. Kendime şaşıverdim.

Haberin Devamı

 

***

İşiniz gücünüz ne olursa olsun, havanız binbeşyüz olsun, olsun da.. ne olur havaalanında topuklularla dolaşmayın. Hem zor olmuyor mu onca saat rötarı, indisi bindisi yürümesi koş koş yetişmesi? E oluyor. Ne bu cefa yahu? Ayağına sürekli yarabandı yapıştıran kadınlara rastladıkça üzüldüm. Şekerim seyahattesiniz rahat olun, rahat. Bir Lübnanlı kadınlar, bir biz topuklularla koşuyoruz.

 

***

Havaalanında yürüyen bantlar var ya hani, hah işte, eğer orada sabit duracaksınız lütfen sağda durun ki benim gibi koşarak yurtdışı bağlantısını yakalamaya çalışan vatandaş solunuzdan geçebilsin. Ya da bir bakın bakalım arkada neler oluyor, biri yol filan istiyor mu. Teşekkürler.

Haberin Devamı

 

***

Atatürk Havalimanı HSBC Lounge tuvaletindeki resimler neden Japon sanatından uyarlama? Hani HSBC dünyanın yerel bankasıydı? Neden Türk sanatından örnek yok? Dikkat ve ilgilerine...

 

***

Divan Palmira akıllara zarar güzellikte bir otel. Otelin kendisinin güzel olması da önemli değil. Çalışanları olağanüstü. O yüzden o otelde hayat ve zaman her gün donuyor. Bir personeli var otelin, insanın ailesi olsa bu kadar olur. Mekanı esas cennet kılan onların güleryüzü ve her daim her şeyi yapabilir olmaları. Kimse ‘Hayır’ kelimesini tanımıyor. Herkes her şeyi gülerek jet hızıyla hallediyor. Sorun yok, çözüm var. Koç’ un kurumsal kimliğinin gücü bu bence. Çalışanlarına iyi davranan, sahip çıkan bir kurumun insanları müşterilerine de kendisine davranıldığı gibi davranıp mutluluklarını yansıtıyor.

Haberin Devamı

Helal olsunhepsine!

Yonca

“delidivane”

 

(Oray Eğin’e özel dip not: Oray, bu bir ‘hanut’ yazısı asla değildir. Her şey belgelidirJ.)

Yazarın Tüm Yazıları