Şemdin öterken

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Şemdin Sakık, bülbül gibi ötmeye devam ediyor, PKK'nın destekçilerini açıklıyor. İnsan Hakları Derneği ve onun başkanı olan Akın Birdal isimli şahıs, Refah'ın Van milletvekili Fethullah Erbaş... Bu ikisi PKK kamplarına gidip PKK paçavraları altında sırıtarak poz vermişlerdi.

Medyadaki destekçilerden bazıları, Fethullah kanalı Samanyolu'ndan para alan Mahir Kaynak isimli kışkırtıcı ajan, devleti dolandırmaktan hapis yiyen ve aynı suçtan halen yargılanmakta olan Mehmet Ali Birand, zamanında ‘‘Zekeriya’’ kod adıyla Filistin gerillası olarak görev yapan, sonra Turgut Özal'la bazı Kürt liderler arasında kuryelik görevini üstlenen Cengiz Çandar...

Milli Gazete ve Akit isimli Refah sözcüsü şeriatçı gazeteler ise PKK aleyhine yayın yapmama konusunda söz vermişler... Ne de olsa ‘‘düşman’’ aynı imiş!

Apo, Sakık'a, para karşılığında PKK'ya övgü düzen medya mensupları için demiş ki ‘‘Türk ve Kürt tarihi, hainlerle doludur’’. İşte burada doğruyu söylemiş.

Türk milleti, hainlerden bir gün hesap soracak.

Şemdin Sakık ötüyor, biz zaten bildiğimiz gerçekleri bir kez de onun ağzından duyuyoruz.

TAYYİP GERÇEKLERİ

Tayyip bir şiir okumuş, bu yüzden mahkûm edilir miymiş! ‘‘Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler kışlamız, müminler askerimiz’’...

Tayyip kamu malı olan belediye binasını kendi siyasal amaçları için kullanıp miting düzenliyor, hükümetten tık yok!.. Ve şöyle bağırıyor:

‘‘Yolsuzluk mu yapmışım?’’

Belleklerimiz zayıf. Her şeyi unutuyoruz. O yüzden şimdi karşınıza beş yıl öncesinin gazete arşivlerini getiriyorum.

Şubat 1994. Bir ay sonra yerel seçimler yapılacak ve Tayyip, İstanbul'a başkan olacak. O günlerin gazete ciltlerine arşivden bakıyorum:

Tayyip, Sultanbeyli'de devletin orman arazisine kaçak villalar yaptırmış, Kartal 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nde yargılanıp bir yıl hapis cezası almış. Cezası paraya çevrilip ertelenmiş.

Ayrıca, bir hâkime hakaretten tutuklanıp yedi gün hapis yatmış, sonra altı ay hapis almış, bu da ertelenmiş. Tümü belgeli.

Bu çarpıcı haberleri o sırada ilk kez gündeme getirip görüntüleyen, gazeteci arkadaşım Pınar Türenç oluyor. Sonra yazılı basın, işin üzerine gidiyor. 17-20 Şubat 1994 günlerinde gazetelerin manşetleri, Tayyip'le dolu.

Tayyip önce konuşmuyor. Ancak Pınar'ın haberi ses getirince konuşmak zorunda kalıyor. Belgeler tek tek ortaya dökülüyor. Devletin ormanına kaçak villalar yaptırmış.

Tabii o sırada kendisini tanıyan falan yok. Sıradan bir Refah üyesi. Başkan olunca tanınıyor.

***

İşte Hürriyet'in 17-20 Şubat 1994 arasındaki birinci sayfa ve manşet haberlerinden bazıları:

- Tayyip Erdoğan, kaçak yapıları için hapis yemiş.

- Vay Tayyip Ağa vay. Erdoğan'ın 10 ay hapse mahkûm olduğunun ortaya çıkması, kamuoyunda bomba gibi patladı. Erdoğan'ın ayrıca hâkime hakaretten 6 ay hapis aldığı öğrenildi. Tayyip telefonlara çıkmıyor.

- Tayyip Ağa, mal varlığını açıkla.

Benim 18 Şubat 1994 tarihli yazımın başlığı ‘‘Tayyip'in Arazi Yağması’’. O yazıda şöyle diyorum:

‘‘İşlerine gelince Allah, din, iman, şeriat derler. Oy avcılığı için din sömürüsü yaparlar. Ama işlerine gelince, devletin ve milletin ormanına dalıp yağma ederler, kaçak konut yaparlar...’’

Şimdi aynı tarihlerdeki Sabah Gazetesi'nin birinci sayfadan verdiği kocaman manşetlere bakalım:

‘‘Refah'ta şok. Villaların ikisi bitmiş, dördü bitmek üzere. Tayyip Erdoğan mahkûmiyet kararını inkâra çalışıyor. Mahkeme kararına göre burası kesinlikle orman arazisi. Ev yaptığı kanıtlandı. Mahkemede her şeyi itiraf etmişti. İşte tutanak... İşte ispatı.

Devletin orman arazisine bina yaptığı için mahkûm olan Tayyip, şimdi nasıl ben yapmadım diyor? Suçu yoksa, mahkemede suçlamaları niçin kabul etti? Mahkumiyet kararını niçin temyiz etmedi?..’’

Evet, yazılı basın ve televizyonlar, o günlerde böyle belgeli Tayyip haberleriyle dolu.

Şimdi orada burada nutuk atıp ‘‘Ben yolsuzluk mu yapmışım?’’ diye bağıran adil düzen temsilcisi Tayyip, bu yaptıklarının ve mahkeme kararlarının hesabını o gün veremiyordu, şimdi de veremez.

***

Şimdi size işin daha da komik, acı ve hatta utanç verici bir yönünü açıklıyorum.

19 Şubat 1994 tarihli Hürriyet'te Tansu Çiller'in, Muharrem Sarıkaya'ya söylediği sözlere bakalım. Yani tam bu Tayyip bombasının patladığı sırada, bakınız Tansu ne diyor ve Hürriyet'in manşetinde nasıl yer buluyor:

‘‘Elimde Tayyip'in Dosyası Var.’’

Haber devam ediyor, Başbakan Tansu konuşuyor:

‘‘Bu dosya benim elimde. Olayı uzun süredir biliyordum. Tayyip Erdoğan olayının üzerine gideceğim ve adil düzen dedikleri şeyin ne olduğunu, bunların dürüstlüğünün ne olduğunu herkese göstereceğim...’’

Sonra ekliyor:

‘‘İrticanın tek engeli benim. İrticaya karşı sonuna kadar direnecek olan da benim.’’

***

Bu sözleri söyleyen Tansu, bir süre sonra Refah'la ortaklık kuracak, Yüce Divan'dan kurtulmak için Refah'ın korumasına girecek! Vah yazık.

Dahası, günümüzde Tayyip'i savunacak!

Önceki gün Ankara'nın Kalecik İlçesi'nde düzenlediği mitingde, Tayyip'in avukatlığına soyunuyor, ona övgüler düzüyor, hatta şiir okuyordu!

‘‘Zulmü alkışlayamam/Zalimi asla sevemem...’’

Ve haykırıyordu:

‘‘Bir belediye başkanını şiir okudu diye görevden alamazsınıııız...’’

O Tansu ki, bundan beş yıl önce Tayyip'in dosyalarının elinde olduğunu, bu işin üzerine gideceğini söylüyor ve ‘‘bunların dürüstlüğünü, adil düzen denilen şeyin ne olduğunu herkese göstereceğim’’ diyordu!..

Şimdi Tayyip'e övgüler düzüyor, avukatlığını yapıyor!

İşte size siyasetten insan manzaraları.

Tayyip'ler, Tansu'lar vesaireler.

Bellekler unutuyor, ama aradan yüz yıl bile geçse, arşivler unutmuyor!













Yazarın Tüm Yazıları