Sandalette müthiş indirim: 500 dolar!

EVET nerede kalmıştık? Geçen hafta tadı damağımda kalan kısa New York tatilimin ilk bölümüydü. Bu hafta da bence en zevkli kısmı, yeni sezon ve indirimleri anlatacağım ikinci kısma geldi sıra...

İlk gün attım kendimi 5. Cadde’ye! Sabahın erken saatlerinden hava kararana kadar bütün mağazalara girdim çıktım. Birşey almak değil önemli olan, o renkler, kıyafetler, aksesuarlar... Halimi görmeliydiniz. Her yerde indirim, her yerde yeni sezon!

MoMA’da mitoloji

Zamanım olsa her mağazada yarım gün geçirebilirim. Allahtan vakit nakittir diyerek ilk defa zamanımın kısıtlı olmasına seviniyorum! Başlıyorum hızlı bir tura. Salvatore Ferragamo’ya giriyorum, ordan Armani’ye, ordan da soluğu MoMA’da (Modern Sanat Müzesi) alıyorum. Bu arada nefis bir sergi yakaladım MoMA’da! Modern Zamanlarda Mitoloji (The Modern Myth: Drawing Mythologies in Modern Times) Çok enteresandı. Salvador Dalí, Pablo Picasso ve Andy Warhol gibi modern sanatçıların verdikleri eserlerde mitolojiden izler... Sergiden sonra, gideyim bir yerde oturayım bir kahve içeyim yok, hop bu sefer Madison’dayım. Van Cleef&Arpels’ın da vitrinine bakmadan geçmiyorum ama! Koştura koştura Prada’ya gidiyorum ordan Diesel’de ceket denerken buluyorum kendimi! E tabii şimdi Diesel ve Gamze ne alaka demeyin, her tarza bakmak lazım! Hatta Aliciğim ile girdiğimiz Disney Store’da bile kendime birşey bulur muyum diye bakmadım değil!

Lauren’e rağbet

Bloomingdales’da yılbaşı indirimleri gibi bir izdiham bekliyordum ama daha sakindi bu sefer. Ralph Lauren yine en rağbet görenler arasındaydı. Klasik çizgisini çok beğeniyorum ama stil değişikliği arıyor insan. Aynı polo tshirtler, aynı düz kesim pantolonlar. Bu yaz turkuaz aksesuarları çok bol kullanmışlar. Çok beğendim. Küpeden kemere, şapkadan kolyeye mutlaka bir turkuaz detay var. Fiyatları da RL için çok da uçuk kaçık değil, 30-100 dolar arasında. Bloomingdales’den çıkarken sanırım beni en şaşırtan BCBGMAXAZRIA oldu. 100 dolara bir sürü elbise gördüm. Üstelik üç sene öncesinden kalma modeler değil, çapraz omuzlu, dikişsiz, tiril tiril ipek elbiseler, tabii renkler de bu yazın en favori bej tonları, ekrular...
Bergdorf&Goodman’daki hareketliliği görmeniz lazımdı. Zannedersiniz ki günün belli bir saatinde her şey bedava ve siz de o saate denk geldiniz. Hayır! Alakası bile yok. yüzde 60 indirimde olan ayakkabılar kapışılıyor. Ooo yüzde 60 diyeceksiniz ama yanıldınız. bin 200 dolara satılan Jimmy Choo sandaletler 500 dolar(cık) olmuş. Bu senenin pek moda gladyatör sandaletleri Alexander Mcqueen imzasını taşıyınca, büyük indirimde yaklaşık 300 dolar! Ve numaraları da tükenmiş! İşte marka olmanın gücü bu olsa gerek...

New York’ta ‘istanbulive’ coşkusu

ALIŞVERİŞ, ışıltılı vitrinler, baş döndürücü gökdelenlerin tam ortasında, Manhattan adasının can damarı, yemyeşil Central Park’tayım. Neden? Fiko’nun daveti üzerine “Summer Stage” müzik festivali kapsamında bu yıl ikincisi düzenlenen “istanbulive” konserinde coşmak için. Fikret Özonur, nam-ı diğer Fiko’muz, Ankara’dan çıkıp da çok iyi işlere imza atmış, en son da Kenan Doğulu’nun menajerliğini yapan çok eski dostum! Sanatçılar o gün, yalnızca New Yorkluları değil, orada yaşayan Türkleri, Avrupalı turistleri ve tabii ki beni bekliyor!

Kal, gittiğin yerde mutlu ol

Sahneye sırayla Emrah Kanısıcak, Şükriye Tutkun, İlhan Erşahin ile İstanbul Sessions, Duman ve Kenan Doğulu çıktı. O kadar duygulandım ki anlatamam. Duman, Aşık Veysel’in “Kara Toprak” ve Sezen Aksu’nun “Aşk İçin Ölmeli” parçalarını da kendi tarzıyla yorumladı. Tanrım! New York’tayım, Central Park’ta yüzlerce kişi ile birlikteyim. Tüylerim diken diken! Veee Kenan Doğulu sahneye çıkıyor, yerimde duramıyor ve hemen hemen tüm şarkılarına eşlik ediyorum. “Kal! Gittiğin yerde mutlu ol! Ya da gel, kalbimde tahta sahip ol!” Bu yıl Arif Mardin’e adanan bu konserler ile 2010 Avrupa Başkenti İstanbul ile ayrı, Türklüğümle ayrı gurur duyuyorum. Organizasyonda emeği geçen herkese ve başta yapımcısı Serdar İlhan ve Mehmet Dede’ye kucak dolusu sevgi, gönül dolusu teşekkür!

iPad mi Nook mu?

NEW York’da bir iPad çılgınlığıdır gidiyor. Efendim ipad, Apple’ın iPod ve iPhone’dan sonra dünyaya armağan ettiği yeni şaheseri!İncecik, hafif, zarif ve en önemlisi dokunmatik! Tam bir tasarım harikası. Şu kimsenin elinden düşmeyen iPhone’un daha büyüğünü hayal edin. Nefis tabii. Film ve müzik oynatması dışında bir başka özelliği ise, yeni iBook uygulamasıyla e-kitap okuyucusu olarak da kullanılabiliyor.İşte kızışan rekabet de bu noktada başlıyor. Rakip Nook. Barnes&Noble Kitabevleri’nin piyasaya sürdüğü e-kitap! Nook da, yenilikçi teknolojisi ve minimalist tasarımı ile son derece zarif bir ürün. 5 dolara kitap setleri satın alıyorsunuz, Nook’a yüklüyorsunuz ve dokunmatik ekranı aşağı kaydırarak başlıyorsunuz okumaya. Ama ben dokunmadığım, koklamadığım, üzerinde elimi gezdirmediği kitaba kitap demem. Okuma alışkanlığı kazandırması açısından bu yeni akımı destekleyebilirim ama her satırından ayrı keyif aldığım hamur kağıda basılı o canım kitaplar varken, bu rekabette ben yokum. Bütün New Yorkluların elinde İpad, yoksa İphone, o da yoksa Nook! 5. Cadde’deki Apple Store’a girdim nedir bu elektronik moda diye. 15 gün sonrası için bekleme listesine almayı önerdiler! New York’ta hal böyleyse biz Ankara’da ne zaman görürüz bu aletleri kim bilir! Bu yoklukta iPad sahibi olan da çok daha havalı yürür sokaklarda, benden söylemesi!
İki haftadır New York dedim durdum. Ben yokken neler oldu Ankara’da, İstanbul’da neler yaşandı neler oldu bütün haberleri aldım! Haftaya hepsini paylaşacağım sizinle. Siz de o zamana kadar her zaman olduğu gibi, sevgiyle, afiyetle kalın! Görüşmek üzere...
Yazarın Tüm Yazıları