Sağlığına babacığım!

Şarapçılık tek nesilde getiri vaat etmeyen meşakkatli, nankör bir tutku. Çoğu zaman biri meşhur olduysa mutlaka bir önceki neslin attığı temellerin üzerine inşa edilenle yücelmiş oluyor. Halbuki çağımız, hemen-şimdi çağı! Kimse başarı için oturup beklemek istemiyor.

Haberin Devamı

Barselonalı büyük mimar Antoni Gaudí’nin hiç çocuğu olmamış. Ailesinin beşinci ve hastalıklı; bu yüzden de yalnız büyüyen çocuğuymuş. Bu yalnızlık onu doğayla baş başa olmaya ve tabiatın harikalarını yakından tanımaya itmiş. Sanatında büyük yeri olan doğa aşkı buradan geliyor olsa gerek. Çocuk sahibi olmaması aslında bir hayli yerinde olmuş. Bu düşünce yıllar önce Sagrada Familia kilisesinin eşsiz cephesini ağzım açık incelerken aklıma takıldı.
Neden mi? Küçük bir oğlu olduğunu düşünün, beş-altı yaşlarında. Annesinin elinden tutmuş Barselona sokaklarında yürüyorlar. “Bak oğlum”, diyor farazi Bayan Gaudí dünyayı görebilmek için kafasını dimdik kaldırmış küçük çocuğa; “Bunu baban yaptı, bunu da ve bunu da!” Dünyanın en etkileyici yapılarından Sagrada Familia’nın önüne geliyorlar ve annesi; “İşte oğlum, baban bunu bitirebilmek için bir türlü evine gelemiyor” diyor. Küçük Gaudí nasıl hissediyor?
Hayatı boyunca babalarının iz bırakan epik eserleri altında ezilip onlar kadar üretken olamamış nice çocuk vardır... Geride bir şeyler bırakabilmeyi insanoğlu belki de gereksiz yere önemser durur. Büyük beğeni toplayan şarapların etiketlerindeki adlar da ailelerin çocuklarına böyle bir külfet, bir sorumluluktur. Nesiller boyu babalardan çocuklara geçen şarap mirasının tek bir yanlış adımla tarihe karıştığı son yıllarda bayrağı taşıyabilmek zor ama önemli.
Bu babalar günü şarap mirasını başarıyla devralanlara kadeh kaldırıyorum. Yüzlerce yıl aynı ailede korunan isimlerin yoğunlaştığı Eski Dünya’dan; Fransa, İtalya, İspanya ve Almanya’dan nice örnekler var buna. Ülkemizi de bu gruba gururla dahil edebiliriz. Mesela Doluca, kurucusu Nihat Kutman ile oğlu Ahmet Kutman’dan sonra Sibel ve Ali ile üçüncü nesilde. Sevilen, Turasan ve Diren yine nesillerdir babalardan oğullara dimdik ayakta duran örnekler...

Haberin Devamı

DOĞRU SOYADI YETMEZ

Şarapçılık zaten tek nesilde büyük bir getiri vaat etmeyen, gencecik asmaların derinlere kök salmasıyla, yılların kimi zaman onyılları kovalamasıyla bir yere gelinen meşakkatli, nankör bir tutku. Bu işte dünya çapında isim yapmaya nadiren yeterli oluyor bir ömür. Çoğu zaman biri meşhur olduysa mutlaka bir önceki neslin attığı temellerin üzerine inşa edilenle yücelmiş oluyor. Halbuki çağımız, hemen-şimdi çağı! Kimse başarı için oturup beklemek istemiyor.
Köklü başarı içinse doğru soyadıyla doğmak yeterli değil. Bir önceki neslin bağları, şarapları getirdiği yerden alıp ileri taşımak sıfırdan başlamaktan daha zor. Daha çok sebat, heves, azim gerektiren bir yükümlülük. Şarap şeffaf bir içecek, hazıra konup yetinenler çabucak gerilere düşüp kendilerini kadehte ele veriyorlar. Nüfuzlu bir eleştirmenin, “Babasının şaraplarını aratıyor” yorumu onca takipçinin bir anda sırt çevirmesi anlamına gelebiliyor bu sektörde.
Babasını zamansız kaybedip henüz uçmayı tam öğrenmeden kendini dimdik bir uçurumun eşiğinde bulan çocuklar da var. Burgonya’dan Denis Mortet’nin izinden giden 29’undaki Arnaud, Loire devi Didier Dagueneau’nun mirasını devralan 28’indeki Benjamin bunlardan... İstemezler miydi sağlıklarında babalarından her şeyi öğrenebilmeyi? Bu şansın kıymetini bilenlere aile kavgalarıyla meşhur Fransızlar’dan bile harikulade örnekler bulmak mümkün.
Ünlü Châteauneuf-du-Pape üreticilerinden Pegau’nun kurucusu Paul Feraud ile dinamik kızı Laurence işte böyle bir takım. Piemonteli efsane isim Angelo Gaja ve kızı Gaia misali bolca İtalyan da var. Antinori İmparatorluğu’nun reisi Piero ve kızları Albiera, Allegra ile Alessia şarap sayesinde kaynaşan diğer isimler. Kaliforniya’dan Montelena’nın kurucusu Jim Barrett ve oğlu Bo, Shafer Vineyards’dan baba-oğul John ve Doug Shafer da hep bu tür birliktelikler.
Önemli olan babalarımızı en güzel günlerinde kucaklayabilmek, bize verdiklerini sevgimizle, kısmen da olsa geri yansıtabilmek. Yoksa mimariymiş, şarapmış, eserlermiş, kalıcılıkmış, hepsi bahane...
Sağlığına babacığım!

Yazarın Tüm Yazıları