Sağ, sol olmadan; sol da sağ olmadan var olamaz

İSMET Berkan çok hayırlı bir iş yaptı; solu tartışmaya açtı. Ondan önce de, 11 Eylül sonrasında, o güne dek liberal olarak tarif edilmeye hiçbir itirazı olmayan bazı yazarlar çark etmek ihtiyacını duymuş ve kendilerini, kendi uydurdukları sol liberal sıfatı ile ayrıştırmaya çalışmışlardı.

Ben onları o dönemde mahcup Marksistler olarak tarif etmiştim.

* * *

Solun,
özellikle Türk solunun mahcup bir dönemden geçtiğini; Sovyetler'in üzerine yıkılmasından sonra bu evrende söylenecek yeni bir şeyler aradığı, ancak henüz bulamadığı veya revizyonist olarak suçlanmaktan korktuğu için sessiz kaldığı bir dönemi yaşadığını düşünüyorum.

Ancak ben bu atalet sürecinin sadece konjonktürel olduğu görüşündeyim.

* * *

Bir liberal olarak biliyorum ki, ‘‘tarihin sonu geldi, biz kazandık’’ diye ahkám kesmek sadece safdillik olur.

Liberaller de ‘‘mağlup oldukları’’ bir sürü dönem yaşamışlardır. Örneğin 2. Dünya Savaşı sonrası; bugün liberaller tarafından baştacı edilen Hayek, entelektüel çevrelerde vebalı muamelesi görmüştü.

Kişinin zerre kadar tarih nosyonu varsa; tarihin akışkanlığı, kayganlığı içinde ancak geçici zaferlere sevinmek mümkündür.

* * *

Ben bir liberal olarak solun, hele hele onun felsefi omurgasını oluşturan Marksizm'in sona ermesinden çok korkarım. Zira bilirim ki, solun felsefi ölümü aynı zamanda sağın ölümü; Marksizm'in tedavülden kalkması aynı zamanda liberalizmin reddiyesi demektir.

Tarihin muhteşem diyalektik dengesi bize her ikisinin de birbirine tahin-pekmez kadar muhtaç olduğunu gösterir. İkisinin de tek başına tadı yoktur.

* * *

Benim indimde her iki felsefeyi ayırt eden temel çelişki, proletarya-burjuvazi çelişkisi değildir. Hálá çelişkinin bu bağlamda olduğunu zanneden Marksistler, zamanın dışında kalmakta ısrar etmektedirler.

İki felsefi akım arasındaki temel çelişki, esasında hayatın tanzim edilmesi sırasında yaşanan temel çelişkidir.

Marksist felsefi akım, sosyal hayatın akıl ile tanzim edilebileceğine; tersine liberal felsefi akım da akıl ile planlamak-müdahale etmek yerine doğal sürecin kendiliğinden sosyal hayatı tanzim edeceğine inanır.

Proletarya veya burjuvazi, sanayi devrimi sonrası, bu birbiriyle çelişen iki sosyal hayatı tanzim iddiasının ‘‘tarafları doğrulayan’’ ana motorlarıdır. İlginçtir, tarih iki tarafı da hem doğrular, hem yanlışlar.

Liberaller akıl ile planlanan-müdahale edilen sosyal düzenin üretimi maksimize edemediği konusunda; Marksistler de kendiliğinden oluşan doğal düzenin dağıtımı maksimize edemediği iddialarında şimdiye dek haklı çıkmışlardır.

Zaten halen hem üretimi, hem de dağıtımı bir arada maksimize eden bir tek felsefi akım (düşünce sistematiği) bulunamadığı, sosyal hayat böyle bir boyutta tanzim edilemediği için, her iki felsefe de birbiriyle çeliştiği kadar birbirini tamamlayan ana kaynaklar olmuşlardır.

Yarın Marksizm'in (solun) konjonktürel sıkıntısını ve çıkış yollarını aklımca irdelemeye çalışacağım.
Yazarın Tüm Yazıları