Ruhun gıdası: İbadet

SÖZLÜK anlamı ‘kulluk etmek, boyun eğmek’ olan ibadetin terim anlamı ise ‘Allah’a saygı ile boyun eğmek ve emirlerine itaat etmek’, diğer bir ifadeyle ‘iyi niyetle yapılan veya yapılması ile sevap kazanılan herhangi bir iştir’ diye tarif edilmiştir.

En güzel bir biçimde yaratılan ve hiçbir canlıda olmayan niteliklerle donatılan insanoğlu, kendisine bu güzellikleri bahşeden yüce yaratıcısına karşı kulluk vazifesini yerine getirmekle yükümlü tutulmuştur. Bu görev de ancak ibadet etmekle mümkün olur. Tarifinden anlaşılacağı üzere, Allah rızası gözetilerek yapılan bütün meşru hal ve hareketler birer ibadettir.

* * *

İbadet insan ruhunun şükran hislerini yaratıcıya arz etmesi ve Allah’ı anarak ruhunu tazelemesidir. Allah’ı anmak, ibadetin temelidir. İbadet, Kuran-ı Kerim’e göre insan kalbini temizlemenin ve insanı her türlü sapıklıktan korumanın en belli başlı vasıtasıdır. Kuran der ki: ‘Namaz, insanı her kötülükten, her fenalıktan uzak tutar. Allah’ı anmak her şeyden büyüktür.’ Onun için İslamiyet, insanın manevi yükselişini sağlayan bir vasıta olması dolayısıyla namazı emreder. Bu manevi yükselişin gaye ve hedefi ise Allah rızasını kazanmak, Allah sevgisini derinden duymaktır.

Fakat namaz kılmak, yalnız oturup kalkmak, alnını yere koymak, tekbir getirmek değildir. Bütün bunları tam samimiyetle, tam bir duyuş ile yapmak ve böylece gayeyi gerçekleştirmektir. Yoksa namaz kuru bir gösterişten ibaret kalır. Kuran-ı Kerim, namazları kuru bir gösterişten ibaret olanları kınayarak der ki: ‘Onlar namaza istemeye istemeye dururlar, zaten maksatları da başkalarına gösteriştir.’ ‘Yazık o namaz kılanlara, kıldıkları namazdan habersizdirler.’ Çünkü böyle bir namaz insanı yola getirmeye, insanın ruhunu beslemeye yardım etmez. Halbuki Müslüman için namaz, ruhun en büyük gıdasıdır. Bu gıda ile beslenebilmek, bu gıdanın özünü ruha sindirmek ancak o gıdayı layıkıyla almakla gerçekleşir.

Yunus Emre, ‘Áşıklar arasında Cibril dahi hicaptır’ der. Bu halin en güzel ifadesi, Mevlána tarafından ‘Fihi ma fih’te verilmiştir: ‘Biri, ‘Tanrı’ya namazdan daha yakın olan bir şey var mıdır?’ diye sordu. O da namazdır; ama namaz yalnız bu suretten ibaret değildir. Bu, namazın kalıbıdır. Çünkü namazın başı sonu bellidir ve vardır. Başı ve sonu olan şey ise kalıptır. Tekbir namazın başı, selam ise onun sonudur. Bunun gibi şahadet de yalnız dilleriyle söyledikleri şey değildir. Onun da başı ve sonu vardır. Sesle, sözle söylenebilir. Sonu ve başı olan her şey suret ve kalıptan ibaret olur. Onun ruhu benzersiz ve sonsuzdur, başı sonu yoktur. Bu namazı nebiler kılmışlardır. Ve bunu ortaya çıkaran nebi ‘Benim Tanrı ile bazı vakitlerim olur ki o zaman oraya ne bir Tanrı tarafından gönderilmiş peygamber ve ne de Tanrı’ya en yakın bulunan bir melek sığar’ buyuruyor. O halde namazın ruhu yalnız suretinden ibaret olmayıp, belki istiğrak, kendinden geçiş olduğunu bilmektir. Çünkü bütün suretler dışarıda kalır, oraya sığmazlar. Sırf mana olan Cebrail bile oraya sığamaz.’

* * *

Trafik, iş güçlüğü, sağlık, eğitim, ekonomik sıkıntı, stres, gürültü, çevre kirliliği gibi ağır hayat şartlarından bunalan günümüz insanının, yaratıcısı ile manevi bağ kurması, O’na yönelmesi ve O’na sığınması psikolojik rahatlama sağlayacaktır.

Bu bakımdan Peygamberimizin (SAS), ‘İslam dini beş temel üzerine bina edilmiştir. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve resulü olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekát vermek, ramazan orucunu tutmak ve hacca gitmek’ şeklinde ifade ettiği ibadetlerin tamamının özünde bireysel ve toplumsal mutluluk ve dayanışma hedeflenmiştir.

Ruhun gıdası ve manevi hastalıkların ilacı olan ibadetler aynı zamanda insanın, yaratıcısı, çevresi, ailesi, devleti, milleti ve kendisiyle barışık yaşamasını sağlar. Hayatında bu yolla mutlu olmuş insanlardan meydana gelen toplumlar da mutlu ve huzurlu olurlar.

* * *

İnsanlar hangi teknik ve maddi imkánlara kavuşurlarsa kavuşsunlar, ibadet etmeye muhtaçtırlar. Kuran’da ve sünnette ibadet etmenin ölçüsü, önemi ve şekli bildirilmiştir. Peygamberimiz (SAS) en güzel bir biçimde uygulayarak bizlere örnek olmuştur. Kısacası, bizler de peygamberimizi örnek alarak ibadetlerimizi eksiksiz yerine getirmeye gayret etmeli, çocuklarımızı da ibadete teşvik etmeli ve huzurlu bir toplum oluşmasında bize düşen görevi yerine getirmeliyiz.

Sözlerimi şu ayetle noktalıyorum: ‘Ey Muhammed, de ki: İbadetleriniz olmasa Rabbim size ne diye değer versin?’

SORALIM ÖĞRENELİM

Kuran’da, ‘Bilmediklerinizi zikir ehline sorunuz’ deniliyor. Zikir ehlinden murat nedir?

Ayşegül/MANİSA

Zikir, anmak manasına gelir, ayrıca Kuran’ın da bir adı zikirdir. Zikir ehlinden murat, tezekkür eden, ilimde derinleşmiş işin uzmanı bilginlerdir. Burada dini ilimlerin yanı sıra dünyevi ilimler de anlaşılmalıdır. Yani herhangi bir ilimle ilgili olan bir sorunu, o ilimde en ileri gitmiş olandan öğrenin demektir.

Peygamberimizin vefatından önce misvak kullandığı doğru mudur?

Bülent TAŞTAN/ANKARA

İbn-i Hişam, ‘siret’inde Hz. Aişe’den şu rivayeti nakleder: ‘Peygamberimiz başını Aişe’nin göğsüne dayamış, bazen kendinden geçiyor, bazen de uyanıyordu. Bu esnada Ensar’dan birisi elinde taze bir misvakla içeri girdi. Peygamberimiz misvakı görünce eliyle işaret ederek istedi. Aişe misvakı kullanır hale getirdi ve Peygamberimiz de misvakı alıp kullandı. Ve sonra en yüce dost dedi ve ruhunu teslim etti.’

Kedi gördüğüm zaman içimden onu öldürmek geliyor. Bu benim elimde değil. Ne yapmalıyım?

Ş.D./İZMİR

Bu tür gariplikler ve aykırılıklar az da olsa bazı insanlarda görülmektedir. Bu bir hastalıktır, tedavi edilmesi ve önüne geçilmesi gerekir. Bilindiği gibi Peygamberimiz kediyi severdi. Kediyi aç bırakıp ölümüne sebep olan kadının cehennemlik olduğunu söylerdi. Hayvanı sevmeyen insan, eksik insandır.

Annemi kaybettim. Onun için ne yapmalıyım?

Yavuz ÇELİKZİNCİR/İSTANBUL

Anneniz için çokça dua edin. Özellikle farz namazlardan sonra. Sadaka verip yoksulları sevindirin. Annenizin sevdiği kişilerle mutlaka görüşün.
Yazarın Tüm Yazıları