Pozantı cehenneminde Adalet Bakanı

EŞEK kadar mahkum 13 yaşındaki çocuğu zorla yatağına alıyor. Çocuğun çığlıkları sabaha kadar sürüyor.

Haberin Devamı

- Bir çocuk gösteride polise taş atıyor. Hapse giriyor. Aynı gösteride bir başkası da yakalanıyor, bu çocukla birlikte aynı hücreye konuyor. O kişi, taş atan çocuğa tecavüz ediyor. Daha sonra ikisi de KCK’den tutuklanıyor.
- A.T. 17 yaşında, tek başına hücreye atılıyor. Hücrede boncuk yapıyor. Beş liralık elektrik borcunu ödeyemiyor, boncuklarına el konuyor.
- 15 yaşındaki Y.A. tutuklular tarafından öldürülüyor. Açılan davada hapishane görevlileri beraat ediyor. Dosya Yargıtay’da.
Pozantı Cezaevi’nde 218 çocuk var. 39’u Terörle Mücadele kapsamında. 34 koğuş var. Çocuklar 30, büyükler 4 koğuşta kalıyor. Koğuşlar ayrı olsa da, büyüklerin ve çocukların aynı hapishanede kalması tecavüz rezaletini tetikliyor.
218 çocuk, 218 trajedi. Başına gelenlerden sonra toplum dışına itilmeye hazır 218 çocuk.

Haberin Devamı

MÜDÜRLERE TERFİ

CHP’nin Pozantı Raporu yukarıda özetlediğim insanlık dışı olayları aktarıyor. Aynı rapordan:
Adli tutuklu ve mahkumlar çocuklara çamaşır ve ayak yıkatıyor, masaj yaptırıyor, çocukların parasına el koyuyor. İddiaya göre, gardiyanlar tarafından, “siz teröristsiniz” diyerek dayak atılıyor. Ve tecavüz.
Hapishane değil, tam cehennem. Amerikan filmlerindeki gibi. Ve bu cehennem bir yıldan bu yana pek çocuğun hayatını karartıyor.
CHP Raporundaki iddiaya göre, Adalet Bakanlığı’nın tutumu ibretlik. Pozantı’da en çok şikayet edilen ikinci müdür Erciş Cezaevi Müdürlüğü’ne, Müdür ise, Sincan Cezaevi Müdürlüğüne terfi ediyor.
Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin, sizin çocuğunuz kazayla o cehenneme düşse, o müdürleri siz yine terfi ettirir misiniz? O gardiyanlara ne yaparsınız?

UNUTULUYOR

Sayın Bakan, sizin adalet anlayışınızda çocuklar, topluma kazandırılmak yerine, hemen hapse atılıyor. Kaldı ki, sizin hukukunuz o çocukları hapiste korumaya da yetmiyor.
Geçen nisandan beri Pozantı şikayetleri çığ gibi. Bir yıldan bu yana ne yaptınız? Kendinizi o çocukların, onların anne ve babaları yerine hiç koydunuz mu? Geceleri rahatça uyudunuz mu?
Bu sorular aslında boş. Geçen yıl Van’dan Ankara’ya giden cezaevi arabasında çıkan yangın sonucunda ölen beş mahkumla ilgili soruşturmanın daha hala ne olduğu bilinmiyor.
Şimdi unutma sırası Pozantı Cehenneminde.

Haberin Devamı

O Gül, o Erdoğan

TESADÜFE bakın ki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan aynı gün, aynı konuda görüş açıklıyor.
Tayyip Erdoğan: “Milli eğitimde yaptığımız son değişiklik ile birlikte artık 28 Şubat’ın bütün izlerini silmiş oluyoruz.”
Abdullah Gül: “Rövanşizm yanlıştır. Sıra size geldiğinde rövanş alırsanız, bir sonraki sefere diğerlerine sebep yaratmış olursunuz.”
Diğer konu tutuklu gazetecilerle ilgili.
Tayyip Erdoğan: “Bir sendika Türkiye’de 105 tutuklu gazeteci olduğunu iddia etti. (...) Araştırdık, tutuklu olanlardan sadece altı tanesinin basın kartı var.”
Abdullah Gül: “Tutuklu gazetecilerle ilgili yansıyan görüntü Türkiye’nin imajını zedeliyor.”
Erdoğan’a yanlış bilgi veriliyor. Hiç bir şeyi atlamaz, sanılan Erdoğan yanıltılıyor. Türkiye’de fiilen ve sadece gazetecilik yapan pek çok gazetecinin basın kartı yok. Ama, onlar gazeteci.
Bu kısa not bir yana, bugünlük o Gül, o Erdoğan. Aradaki farkı siz bulun.

Haberin Devamı

Suriyeli askerler Anayasa madde 92

“15 bin Suriyeli muhalif Türkiye’de askeri eğitim görüyor. Eğitime Amerikan Özel Kuvvetleri de katılıyor.”
Bu haber önce İngiliz The Daily Telegraph, ardından Wikileaks belgelerinde yayınlanıyor. Türkiye açısından riskli bir haber. Suriye’de rejim muhaliflerinin bizim topraklarımızda eğitim gördüğü iddiası, Türkiye’nin başını derde sokacak türde. CHP eski milletvekili, hukukçu Şahin Mengü bu konuya ilişkin yazdığı yazıda çarpıcı bir noktaya dikkat çekiyor:
“Anayasanın 92. maddesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi TBMM’nindir, diyor. Bugüne kadar eğitilen Suriyeli muhalif askerlerin ve bunları Türklerle birlikte eğittiği iddia edilen gayri resmi Amerikan Özel Kuvvetlerinin Türkiye’de bulunmaları için siyasi iktidar TBMM’den izin alma gereği duymamıştır. Meclis kararı olmadan bu eğitimin yapılması Anayasa ihlalidir.”
Böyle bir izin şartının en tipik örneği 1 Mart tezkeresi. TBMM 1 Mart 2003’te Amerikalı askerlerin Türkiye üzerinden Irak’a geçmelerine izin vermiyor.
Şahin Mengü yazısında ayrıca, olayın dış politika açısından sakıncalarını dile getiriyor. Suriye’de insan hakları ihlallerine Türkiye elbette sessiz kalamaz. Ama sesini çıkarmak, Suriye’nin iç işlerine karışmak anlamına gelmez.
Mengü’nün Anayasa 92. madde uyarısına TBMM’deki muhalefet ne diyor acaba?

Yazarın Tüm Yazıları