PKK, Rusya ve biz

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Jozef Stalin 30 Kasım 1920 tarihli ‘Pravda’da aynen şunları yazar: ‘Hem hammadde ve besin kaynakları orada olduğundan, hem de Avrupa, Asya ve Türkiye’ye giden çok önemli iktisadi ve stratejik yollar Kafkasya'dan geçtiğinden bölgeyi kontrol etmeliyiz'.

Konuya tekrar döneceğim, şimdi diğer gelişmelere geliyorum.

* * *

APO artık Moskova'daymış. Öyle anlaşılıyor ki Ankara'nın son dönemdeki çok ciddi tehditleri ertesinde, Şam, yirmi yıldır kendi topraklarında barındırdığı ve bir maşa olarak kullandığı PKK liderini Rusya'ya sepetlemek kararı almış.

Bu ilk bakışta Türkiye'nin önemli bir başarısıymış gibi gözüküyor. Belâ güney sınırımızdan defediliyor ve Esad yola geliyor. Ama dikkat! Çok dikkat!

‘Puzzle’ oyununun taşlarını yerine oturtmakta ve geniş bakmakta yarar var.

* * *

RESMİ Rus merciler ilk açıklamalarında Öcalan'ın buradaki mevcudiyetinden kendilerinin haberdar olmadığını belirttiler. Doğrusu buna kargalar bile güler.

O Rusya ki Çarlık ‘OKRANA’sı ve Sovyet ‘GUEPU’su polis devleti geleneğini daima sürdürmüştür ve bugün de başbakan koltuğunda ‘KGB’ kariyerinden Primakov oturmaktadır, yukarıdaki açıklamaya inanmak için gayet safdil olmak gerekir.

Peki, PKK önderinin Moskova'daki varlığı neye işaret etmektedir?

İşte burada Stalin'den alıntıyla değindiğim Kafkasya devreye girmektedir.

Nitekim, Gürcistan'daki son isyan girişimi ve Aliyev'in böyle bir girişimin Azerbaycan'da da yinelenebileceği yönünde verdiği demeç Kremlin'in ‘iktisadi ve stratejik’ Kafkas'a duyduğu ‘iştah’ın doğal uzantılarını yansıtmaktadır.

Açıktır, Stalin makalesinin ‘Pravda’da yayınlandığı gün Bakü egemenliğine fiilen nokta koymuş ve 9. Kızıl Ordu'yu 1921 Şubat'ında Tiflis'e sokarak tüm bölgeyi zaptetmiş olan Rusya bugün de Hazar petrol hattını şu veya bu şekilde mutlaka denetlemek istemektedir. Gerilimi perde arkasından o yönetmektedir.

Öcalan'ın postu şimdi Moskova'ya sermesi de bununla çok yakından ilgidir.

Ermenistan ve Gürcistan'da zaten varolan Kürt örgütü liderinin Moskova'ya taşınması, söz konusu başkentin PKK'ya koz değeri biçmesi anlamına gelmektedir.

Bu koz genel olarak Kafkasya'ya, özel olarak da Türkiye'ye yöneliktir.

Zaten Kremlin'in böylesine kartlara başvurması hiç mi hiç yeni değildir.

Mustafa Kemal Anadolu'da kesin hakimiyet sağlayana kadar Enver ve tekne kalıntısı İttihatçı avene aynı Rusya'da ‘yedek güç’ olarak tutulmamış mıdır?

Karabekir ordumuzun Kafkas'tan çekilmesini garantiye almak için Çiçerin bu şurekânın kendi himayesindeki varlığını pazarlık masasına yatırmamış mıdır ?

Dolayısıyla, Öcalan'ın Şam'dan Moskova'ya ikametgâh taşınması belânın bittiğine değil, belânın başka bir coğrafyaya kaydığına işaret etmektedir.

Suriye'den ayıklanan pirincin taşını artık Rusya'da aramamız gerekecektir.

* * *

OYSA PKK bir sebep değil bir sonuçtur. Dün olduğu gibi bugün de Türkiye'nin içerideki ve dışarıdaki öncelikli denklemini Kürt sorunu oluşturmaktadır.

Çeteleşmeden Siyasi İslam'ın yükselişine kadar diğer tüm ana konular etki - tepki ilişkisinde ve bu sorunun yarattığı genel süreçten kaynaklanmaktadır.

Dolayısıyla, dün Suriye'nin, bugün Rusya'nın, yarın Patagonya'nın maşa olarak kullandığı ve kullanacağı PKK'yı azami marjinalleştirmenin ve teröre taban yaratan sosyal ve ruhi zemini asgariye indirmenin yöntemi Kürt sorununu ülkemizin milli bütünlüğüne ve üniter yapısına asla halel getirmeden, ama 20. yüzyıl sonunun yeni demokratik çerçevesini benimseyerek çözmekten geçmektedir.

Bu durumda PKK gündemimizden düşecek, Apo'nun hangi cehennemde yaşadığı da bizi kayıtsız bırakacaktır. Polisiye vak'a ötesinde ilgi ifade etmeyecektir.

Ama aksi takdirde, dün Şam, bugün Moskova, yarın Udadugu, hasım veya rakip başkentler onları bize karşı koz ve maşa olarak kullanmayı sürdüreceklerdir.



Yazarın Tüm Yazıları