Pavlov’un köpekleri!

ZAMAN zaman yazıyoruz... Halkın arasında dolaştıkça büyüyen endişeyi görmemek mümkün değil!

İşçi, memur, esnaf, çiftçi, emekli, dert küpü halinde...

Son aylarda kepenk kapatan işyerlerinin sayısı yüzlerce...

Senetler ödenmiyor, çekler tahsil edilemiyor, borçlular kaçıyor.

Kredi kartlarından ağzı yanan vatandaşlar "Yandım Allah" diyor.

Kiracılar kiralarını ödeyemiyor. Elektrik, su, yakıt ve kapıcı borçlarını ev sahiplerine takıp kaçanlar var.

Bunun sonu ne olacak?

İşsiz kalanların sayısı hızla artıyor. En büyük firmalar bile işçi çıkarıyor. İşsizler ordusu, milyonlarla ifade ediliyor.

Borçlar nedeniyle canlarına kıyanlar bile var.

Yazık değil mi bu millete?

Dünya ekonomik krizle sarsılırken, bizim bundan çok az etkileneceğimizi iddia edenler bu hazin tabloya bakıp sıkılmıyor mu?

Aslında, dünyada finansal kriz başlamadan da bizde kriz vardı. Krizimiz hiç bitmedi ki...

Üretmeden tüketen, yabancı ülkelerden aldığımız borçla geçinen bir toplum haline geldik.

Televizyonlarda cep telefonu şirketlerinin "Bol bol konuşun" şeklindeki reklamlarını görünce gülmek mi, ağlamak mı lazım, anlayamıyoruz. Sanki cep telefonlarıyla konuşunca üretim artacak, gökten para yağacak!

Aslında
ulusça çok konuşmaktan bu hale geldik!

Aklı başında işadamları ve ekonomistler bu yıl için şöyle diyor: "Hep beraber bir tünele giriyoruz. Sonunda aydınlık var mı, bilinmez! Allah yardımcımız olsun!"

* * *

Günümüze birçok köpoğlu var...

Köpekliklerine bakmadan, Atatürk’ü küçük düşürmek isteyenler...

Ülkeyi bölmeye çalışanlar... İşbirlikçiler... PKK’yı destekleyenler, vs.

Fakat bunlardan bahsedecek değiliz... Konumuz Pavlov’un köpekleri!

Bilirsiniz, ünlü Rus bilgini Pavlov, köpeklerine et verirken bir yandan zil çalınca ve bunu defalarca yapınca, bir süre sonra eti görmeden de hayvanların salyası akmaya başlar.

Bu şartlı reflekstir. Hayvanın tabiatında olmayan bir uyarıcı (zil sesi), onu tabiatında olan eti görmüş gibi heyecanlandırmaktadır. Fakat eğer sürekli olarak zil çalıp hiç et göstermezseniz, bir süre sonra bu şartlı refleks söner, devamının oluşması için arada et de gösterilerek bu refleks pekiştirilmelidir.

Hiçbirimiz dünyaya Müslüman veya Hıristiyan olarak gelmeyiz. Bunlar bize öğretilen değerler, yani şartlı reflekslerdir. Eğer pekiştirilmezlerse zamanla sönerler. Milliyetçilik ve yurt sevgisi de öyledir.

Bir gün Profesör Pavlov’un enstitüsünü su basar. Köpeklerin bir kısmı boğulur.

Su baskınından kurtarılabilenler tekrar enstitüye toplanır. Pavlov zil çalar. Köpeklerde tık yok! Bilgin, şu müthiş sonuca varır: Ağır travmalar, şoklar, şartlı refleksleri ortadan kaldırır, insanı veya hayvanı en doğal, en ilkel haline döndürür.

* * *

Milliyetçiliğe yapılan saldırılar bu yüzdendir.

Dış güçler tarafından insanlarımızın da şartlı refleksleri kör ediliyor, yurt sevgisi bile unutturulmaya çalışılıyor.

Bu çirkin oyunu bozmalı, Atatürk’ü yeren, PKK’lı teröristleri öven, Ermenilerden özür dileyen, yabancı güçlere hizmet eden işbirlikçilerin tahriklerine kapılmamalı, "Hepsinin canı cehenneme!" diyerek milli değerlerimize sarılmalıyız!
Yazarın Tüm Yazıları