Paket ve aritmetik

BAŞBAKAN ne zaman "En az 3 çocuk yapın" dese, aklımda hep o şiir.

Ahmed Arif’in:

"Doğdun

üç gün aç tuttuk /üç gün meme vermedik sana

Adiloş bebem

hasta düşmeyesin diye /töremiz böyle diye

saldır şimdi memeye /saldır da büyü...."

* * *

Üç, dört
ya da beş, belki daha fazla çocuk gözümün önünde.

Yanıyorsa, bir sobanın, ocağın başına toplanmış.

Kaynıyorsa, bir de bulgur çorbası...

Ahmed Arif’in şiirindeki yöresel töre, ulusal töreye dönüşüyor memleketin kentinde, varoşunda, köyünde...

Daha geçen gün Mersin’de 12 yaşındaki Ali bayılmıştı sınıfta.

Günlerdir yemek yemediği için...

Üç kardeşi de evde açtı.

* * *

Ya İzmir’de minibüsün altında kalıp hayatını kaybeden 14 yaşındaki Sercan?

Okula aç gittiği için dalgın olduğunu yazdı gazeteler.

Bir de annesinin sözlerini:

"Kızımın en büyük hayali evimizde bir buzdolabı ve hergün masamızda peynir ekmek görmekti."

Sercan’dan geriye defterine yazdığı şu satır kaldı:

"Yanlışlıkla gelmişim bu dünyaya, yaşamaya mecburum...."

* * *

En az üç çocuk öneren Başbakan, bu sözleri camlatıp asmalı.

"Yanlış nerede" diye bakmalı, her seferinde.

Ve düşünmeli, 14 yaşında, ömrünün baharında bir kız çocuğu nasıl yaşamayı sadece bir mecburiyet olarak niteler.

Doğumunu, dünyaya gelmesini, defterine nasıl bir yanlışlık olarak kaydeder.

Peynir ekmek bile bulamadığı zaman mı...

Öyleyse, kimdir bu yanlışlığın sorumlusu?

Mesela Başbakan belediyenin son yardım bilançosunu istetmeli.

Türkiye’nin Başkent’inde -bile- kaç bin paket gıda yardımı yapılıyor?

400 bin mi...

Kalemi kağıdı alıp, çarpmalı "en az 3" ile...
Yazarın Tüm Yazıları